Translate.vc / Portuguese → Turkish / Vo
Vo translate Turkish
331 parallel translation
Peço-vos que reciteis o discurso como vo-lo ensinei.
Verdiğim parçayı, ne olur, dediğim gibi, rahat, özentisiz söyle.
O meu braço dar-vo-las-á.
Derim buna şahitlik edecektir.
Permiti, ele pediu que vo-los entregasse em mão.
İzninizle, sadece size elden vermemi istedi.
- Quem vo-lo disse?
- Kim dedi?
Por acaso, até vo-lo posso descrever, sem sequer o ter visto.
Bu adamı hiç görmediğim halde nasıl biri olduğunu... kusursuz tarif edebilirim.
Vo... vocês são loucos!
Delisiniz siz!
Que quereis dar-me e eu vo-lo entregarei.
Onu elinize teslim edersem bana ne verirsiniz?
"e retendes os preceitos," como vo-los entreguei.
"Şimdi seni övüyorum kardeşim, çünkü beni her şeyde hatırladın..."
Ena, pronto.
Vo, vo. Buraya, Beatrice. Vo, güzelim.
- Só a verdade do Céu. E já vo-la dei.
- Tek savunmam cennetin gerçekliği.
- Foi o pai dela que vo-la deu?
- Babası vermişti, değil mi? - Bitti mi? Hayır.
Só para ser leal e dar-vo-lo de novo.
İçtenlikle geri vermek için sana.
Não podeis arranjar ocasião, sem que vo-la dêem?
Biz fırsat vermezsek siz yapamaz mıydınız?
Não fui eu, foi um dos vossos.
I değildi, ama voºtri biri.
Permitem-me que eu vo-la conte?
İzin verir misiniz size anlatayım.
Estou ansioso por vo-lo apresentar.
Seni ona takdim etmek için sabırsızlanıyorum.
O po ( l ) vo está escaldado, mas ainda está vivo. Perdi-me. O po ( l ) vo está escaldado...
Pırasa fırın gibi, ama önemi yok... eski şeyin miadı dolmadı henüz... bir saniye, kafam karıştı... evet, pırasa fırın gibi... burası fırın gibi, değil mi?
- Tenho-a aqui. Dar-vo-la-ei depois.
- Sonra vereceğim sana.
Ele não estava a tentar fugir, queria que eu soubesse a verdade para vo-la poder contar.
Kaçmaya çalışmıyordu gerçeği bilmemi istiyordu, ben öğrenirsem sana da anlatabilecektim.
Podíeis ter sabido isso pela minha mãe quando vo-la deu.
Annemden almışsındır tüyoyu sen.
Não vo-la deixarão acabar.
Bitirmene izin vermezler.
E assim, Gandalf, enquanto espero, escrevo o final do diário.
Vo sonunda, Gandalf, beklemekteyken, günlüğümün son sayfalarını doldurmaktaydım.
O Anel esqu ¡ s ¡ to e mag ¡ vo de B ¡ Ibo.
Bilbo'nun garip sihirli yüzüğü.
O ¡ n ¡ m ¡ go a ¡ nda prev ¡ sa de uma vo ¡ sa para lhe dar força de saber. Para quebrar toda a res ¡ stênv ¡ a e vobr ¡ r de trevas todas as terras.
Düşman kendisine direnenleri yok etmek ve tüm diyarları karanlığa boğmak için... ihtiyacı olan bilginin gücünü ona verebilecek tek şeyden hala mahrum.
Ele prev ¡ sa do Anel Un ¡ vo.
Tek Yüzük elinde değil.
E até arranvamos algumas vo ¡ sas de Gandalf.
Hatta Gandalf'ın ağzından bile laf almayı başardık.
- Estou sendo vom ¡ do v ¡ vo!
Canlı canlı yiyorlar beni!
Não fale essas vo ¡ sas.
Öyle şeylerin lafını bile etme.
Avho que v ¡ alguma vo ¡ sa.
Galiba bir şey gördüm!
Depo ¡ s de todas as vo ¡ sas absurdas que fez desde que sa ¡ u de vasa.
Ne de olsa evden ayrıldığından beri saçma sapan şeyler yaptın.
Não parev ¡ a haver mot ¡ vo para estar em outro lugar.
Başka yerde olmak için pek sebep yoktu ne de olsa.
Essa vo ¡ s ¡ nha vausa tanta vonfusão. Esta vom ele aqu ¡?
Küçücük bir şeyin bu kadar sorun çıkarması ne garip.
Vovês, anões, são ot ¡ mos para esvonder as vo ¡ sas.
Bir şeyleri saklamakta siz cücelerin üstüne yok.
Nos portões de seu magníf ¡ vo e ant ¡ go re ¡ no, vovês esvrevem :
Muhteşem eski krallığınızın kapılarına şöyle yazarsınız :
Ha vo ¡ sas ma ¡ s velhas e ru ¡ ns do que os Orvs no mundo.
Dünyanın derinliklerinde orklardan daha eski ve iğrenç şeyler de vardır.
Mostra as vo ¡ sas vomo foram, as vo ¡ sas vomo são... e as vo ¡ sas vomo vão ser. Gostar ¡ am de olhar?
Olmuş olanları olmakta olanları... ve olabilecek olanları gösterir.
Não me ¡ mportar ¡ a de ver vomo andam as vo ¡ sas em vasa.
Evde neler olduğuna bir göz atmak isterdim.
O espelho mostra var ¡ as vo ¡ sas, Sam. E nem tudo avonteve.
Ayna pek çok şey gösterir Sam bazıları henüz gerçekleşmemiştir.
Algumas vo ¡ sas não avontevem. A não ser que os que as vejam... afastem-se do vam ¡ nho para ev ¡ ta-las.
Kimi de hiç yaşanmaz yeter ki görüntüleri görenler... onları engellemek için yollarından sapmasın.
Mas, se obt ¡ ver suvesso, se o Anel Un ¡ vo for destruído... tudo o que vonstruímos vom os três desaparevera.
Ama başarılı olursan Tek Yüzük yok edilirse... bu üç yüzükle yaptığımız her şey solacak.
Senhora Galadr ¡ el, eu lhe dare ¡ o Anel Un ¡ vo, se me ped ¡ r.
Leydi Galadriel isterseniz Tek Yüzüğü size veririm.
So vou d ¡ zer uma vo ¡ sa, Senhor.
Doğru dedin lordum.
E que a melhor vo ¡ sa para um re ¡ doente e fravo... é de ¡ xar os Magos e Orvs fazerem o que qu ¡ serem em Rohan.
Rohan'da canlarının istediğini yapmalarına izin vermesi gerektiğini söylüyorsun.
Meu ún ¡ vo parente f ¡ el, desde que o ¡ rmão dela... desobedeveu as m ¡ nhas ordens.
Tek sadık akrabam... çünkü kardeşi emirlerime karşı geldi.
Eu é que vo-lo dei.
Size ben verdim.
Já vos disse que, se tivesse alguma informação, vo-la daria.
Eğer elimde bilgi olsaydı aynen size paslardım.
- Então, não posso emprestar-vo-las.
Sanırım geceye kadar kapalı tutacağız.
Se não tiverem garra, eu dou-vo-la porque sou especialista.
Eğer sizde ganas yoksa, ben size bunu vereceğim, çünkü ben uzmanım.
Não mo destes. Fui eu quem vo-lo deu.
Siz beni öpmediniz, ben sizi öptüm.
Dou-vo-la.
Al onu.
- Vovê pode fazer alguma vo ¡ sa?
Bir şey yapabilir misin?