Translate.vc / Portuguese → Turkish / Vái
Vái translate Turkish
456,360 parallel translation
Se compararmos a actividade criminal nos últimos 12 meses com as apreensões de drogas locais, podemos ter uma ideia para onde ela vai.
Son 12 aydaki suçları ve uyuşturucu baskınlarını karşılaştırıp nereye gittiğini bulabiliriz.
Isso vai ser por nossa conta.
Bu işi yalnız halledeceğiz.
Vai ser uma agulha num palheiro.
Samanlıkta iğne aramak gibi olacak.
Vai ter que ir com estes agentes.
Bu memurlarla gitmen gerekiyor.
Com tudo o que se passou no seu passado, tenho um pressentimento que ela vai ficar bem.
Geçmişte atlattıklarına bakarsak iyi olacağını düşünüyorum.
Sabes como ela fica quando vai à farmácia.
Eczaneye gittiğinde ne hâle geldiğini biliyorsun.
Com qual das irmãs Mara vai o Flash casar?
Flash hangi Mara kızıyla evleniyor?
Somos donos dos Redskins, eles dos Giants, o Papa John vai oficializar.
Redskins bizim, Giants onların. Papa John nişanda görevli olacak.
A Kimmy vai-se embora e deixa-me com um Titus doente!
Kimmy yok oldu ve beni hasta Titus'la bıraktı.
Gene, como vai a namorada?
Gene, kız arkadaşın nasıl?
Vai lá fora e enfrenta as consequências como uma mulher.
Dışarı çık ve sonuçlarla yüzleş bir kadın gibi.
O meu próximo culto vai ser só de mulheres.
Sonraki tarikatım hep kadın olacak.
Vai ser tão sossegado!
Çok sessiz olacak!
Não, não acho, assim como não acredito que a minha amizade de longa data com o Vice-director Atwood vai ter impacto na sua capacidade de ser objectivo neste inquérito.
Hayır öyle düşünmüyorum, aynı Direktör Yardımcısı Atwood'la arkadaşlığımın soruşturmayı etkileyeceğini düşünmediğim gibi.
Então se acham que ele vai arriscar-se fora do Círculo, ele só vai fazer isso se souber exactamente onde pode esconder-se por um tempo.
Çelik Halka'nın dışına çıkma riskine girecekse sadece bildiği bir yerde saklanacaktır.
Estou a tentar protegê-la, e se quer mesmo ver a justiça ser feita, vai juntar os fatos... Acalme-se.
Seni korumaya çalışıyorum.
Vai ficar tudo bem, Ed.
- Her şey yoluna girecek Ed.
- Vai ficar tudo bem. Não quero saber o que os outros dizem.
Her şey yoluna girecek.
Não sei como isso vai acontecer.
Nasıl olacak bilmiyorum.
Eu sei que no fim disto tudo, alguém vai levar a culpa, mas a verdade é que só poucas pessoas são qualificadas para trabalhar no terreno.
Bu iş sona erdiğinde birilerinin suçlanacağını biliyorum, ama gerçek şu ki sahada çalışacak beceriye sahip çok az kişi var.
Ele conseguiu camuflar um arquivo digital em outro, e se continuar a passar as imagens, vai encontrar a encriptação que me foi fornecida pela analista técnica do BAU, Penelope Garcia.
Dijital dosyaları birbiri içine gizleyebilmiş, eğer resimleri biraz daha geçerseniz DAB Teknik Analisti Penelope Garcia'nın sağladığı şifre çözücüyü bulabilirsiniz.
Ele vai fertilizar mais de mil ovos dela e transferi-los para barrigas de aluguer.
Kızın binden fazla yumurtasını dölleyecek ve onları taşıyıcı annelere yerleştirecek.
A Delphine vai encontrar-se com a Adele e com o Felix em Genebra.
Delphine, Cenevre'de Adele ve Felix ile buluşacak.
O Scott vai fazer alguns exames e acredita, estás em boas mãos.
Scott bazı testler yapacak ve inan bana, iyi ellerdesiniz.
Ele está a perder o controlo. Vai destruir tudo.
PT aklını kaybediyor, her şeyi mahvedecek.
- Muito bem. Quando ele desligar o telefone vai atrás dele.
Pekala, telefonunu kapattığında onu sıkıştırmaya başla.
- A Krystal vai ficar tão zangada.
Krystal çok kızacak.
A Brie vai ficar bem.
Brie iyi olacak.
Precisamos que nos digas quando vai fazer o tratamento.
Tedavisini ne zaman yaptığını söylemen gerekiyor.
Vai chegar o dia em que vais precisar de nós.
Bize ihtiyaç duyacağın bir gün gelecek.
Acho que o congressista Alspaugh vai alterar o voto.
- Alspaugh saf değiştirmek üzere.
Não, vai sorrir.
Hayır, gülümseyeceksin.
A Câmara deveria decidir e vai fazê-lo.
Meclis karar vermeli ve verecek de.
Como vai ser em Austin quando o vosso adversário daqui a dois anos disser que permitiram que o Delaware tivesse a mesma influência que o Texas?
İki yıl sonra rakibiniz Austin'deki seçmenlere, Delaware'in Teksas kadar etkili olmasına izin verdiğinizi söylediğinde ne olacak?
- Isto não vai resultar. - Porquê?
- Bu iş yürümeyecek.
- Ele vai ganhar.
Kazanacak.
Vou ser Presidente e vai passar-me a porra dos comandos para as mãos.
- Başkan olacağım ve sen de bana o siktiğimin kumandasını vereceksin.
O que vai fazer, caralho?
Ne bok yiyeceksin?
Vai ensinar Relações Internacionais? Ou trabalhar num grupo de reflexão?
Üniversitede uluslararası ilişkiler dersi mi vereceksin?
Na Sala Oval, vai precisar mais da presidente da Câmara do que ela precisa de si.
Oval Ofis'e çıkarsan Sözcü'ye, senin ona olduğundan daha çok ihtiyacın olacak.
Se não houver uma votação na Câmara, como vai ser?
Ya Meclis'te oylama yapmazsak?
Não vai haver debate na semana que vem, pois não?
- Demek haftaya münazara olmayacak.
Acho que isto vai funcionar.
Bence bu olur.
O ministro não dará seguimento ao nosso acordo se não lhe dermos garantias de que o salvamento vai a caminho.
Kurtarma ekibini göndermezsek Bakan, anlaşmamızı yerine getirmeyecek.
O que vai fazer, Francis?
Ne yapacaksın?
Vai usar a gravação?
Karalama bilgilerini mi kullanacaksın?
Vou ser Presidente e você vai passar-me - a merda dos comandos.
Başkan olacağım ve sen de bana o siktiğimin kumandasını vereceksin...
Essa água da torneira vai matar-te.
- Musluk suyu seni öldürecek.
Vai.
Git.
Antes que diga alguma coisa, deixe-me dizer-lhe como vai ser esta conversa.
Bir şey söylemeden önce konuşmanın seyrini anlatayım.
O Mark vai falar de lealdade ao partido e eu vou falar da fraqueza dos vossos candidatos e de não terem escolha.
Sen partiye sadakatten söz edeceksin, bense adaylarının çok zayıf olduğundan, seçme şansın olmadığından söz edeceğim.