Translate.vc / Portuguese → Turkish / Vão
Vão translate Turkish
117,636 parallel translation
Bem-vindos ao Country Kitchen. O que vão querer?
Country Kitchen'a hoşgeldiniz.
Soltem-nos e verão que vão manter a Besta ocupada.
Bunları açığa çıkarın ve bana inanın, Canavarı meşgul edecekler.
Sinto que perdi uma festa de que vão falar para o resto da vida.
Tanrım, kaçırmışım gibi hissediyorum Bazı deli partide dışarı Hakkında konuşacak mısın Hayatlarının geri kalanında.
Fiquem todos nos vossos cantos, por favor e vão calmamente...
Herkes lütfen, Lütfen sadece köşelerde dur Ve sadece sessizce...
Fá-los pensar que vão morrer.
Bu onları ölecekmiş gibi hisettirir.
Vão solicitar e obter um mandado de busca para a Spartan-Ives.
Spartan-Ives için bir arama emri çıkartıp, onu uygulayacaksın.
Então, sacrificaram uns otários da Spartan-Ives, de quem ninguém tinha ouvido falar e de quem não se vão lembrar...
Yani elinde Spartan-Ives'tan dün kimsenin bilmediği ve yarın da kimsenin hatırlamayacağı kurbanlar var.
Há que confiar que as pessoas vão ser quem são.
Bazen insanlara oldukları kişi hakkında güvenmemen gerekir.
Eles vão rejeitar o valor mais alto?
Gerçekten de en yüksek tekliften vaz mı geçecekler?
Se a afluência em Filadélfia for baixa, os Underwood vão ao charco.
Philadelphia'da katılım oranı düşük olursa Underwood'lar batar.
A nossa nação precisa que vão votar hoje.
Ülkemizin bugün oylarınıza ihtiyacı var.
Os republicanos vão crucificar-me.
Cumhuriyetçiler beni yerden yere vurur.
Caso contrário, vão pensar...
Yoksa insanlar...
As toalhas vão para o lixo.
O havlular çöpe gidecek.
Sem a licença, eles vão falhar o pagamento e vamos ficar sem 500 milhões, 100 milhões em capital.
Şimdiyse ruhsat işi yattığından bölge iflasa sürüklenecek. 100 milyonluk sermayemiz de dahil yarım milyar dolar zarar edeceğiz.
Com esta cidade, sabem exatamente quem é e como vão ser prejudicados.
Ama bu ilçede kimlerin zarar göreceğini ve acıyı nerede hissedeceklerini biliyorsun.
E como as vidas deles se vão descontrolar por decisões tomadas numa mansão nos Hamptons.
Hampton'da bir malikanede senin de dahilindeki kararların onların hayatını nasıl kontrolden çıkaracağını biliyorsun.
Mas ainda não me decidi porque me preocupo com os danos que aquelas pessoas vão sofrer.
Yine de, hala bir karara varmış değilim. Çünkü aslında oradaki insanların potansiyel getirilerini umursuyorum.
Agora tens tudo e elas vão ter menos que nada.
Şimdi senin her şeyin var. Onlarınsa hiçbir şeyi yok.
Não vão ficar com o carro!
Sadece kapa çeneni! Arabayı almacaksın!
Vão-se todos foder!
Hepinizin cehenneme kadar yolu var!
Vão usar-te para o seu próprio bem.
Kendileri için seni kullanacaklar.
- Eles vão encontrar-te.
- Onlar... seni bulacaklar.
Tu e os teus homens vão com o combustível.
Sen ve adamların arkada, yakıtlarla birlikte olacaksınız.
Vocês vão levar os últimos dez barris de hidrazina da humanidade, dos quais a Raven precisa até à última gota, por território hostil cheio de clãs de guerra, com estradas precárias, onde um solavanco mais forte pode causar uma explosão que vos mataria
Ki bu taşıdığınız yük Raven'ın, savaş halinde olan klanlarla dolu düşmancıl bölgenin ardında son damlasına kadar ihtiyaç duyduğu bir yük. Yoldaki her hangi bir ciddi tümsekte patlayıp sadece sizi öldürmekle kalmaz insanoğlun son yaşam ümidide yok olur.
Os Broadleaf e os Plains Riders vão enfrentar os Azgeda, e nós queremos participar.
Broadleaf ve Plains Riders, Azgeda'ya karşı yürüyor. Bizde katılmak istiyoruz.
E agora, vão matar-te a ti.
Ve şimdi seni öldürecekler.
Agora, a chuva negra vão roer-nos a pele e a radiação vai queimar-nos o corpo.
Şimdi kara yağmur, etimizi yiyecek ve radyasyon vücudumuzu acıtacak.
Vão usá-lo para fabricar bombas e matar toda a gente.
Bomba yapmak için kullanırlar. Herkesi öldürürler.
Vão usá-lo para matar a Nação de Gelo.
Demek istediğin Buz Ulusu'nu öldürmek için kullanırlar.
Eles vão matá-lo.
Onu öldürürler.
Chuva negra! Vão!
Kara yağmur!
O que me vão fazer?
- Bana ne yapacaksınız?
- Óptimo, a Cassandra e eu vamos a Nova Iorque e vocês vão para a Carolina do Sul.
Harika, Cassandra'yla New York'a gidiyoruz, siz de Güney Carolina'ya...
Algumas delas nunca vão melhorar.
Bazıları hiç bir zaman iyileşemeyecek.
Nem sequer sabemos se estas coisas vão funcionar com vampiros que andam na luz do dia. Sim.
Pekâlâ, bunların güneş ışığında dolaşan vampirlerde işe yarayıp yaramayacağını bilmiyoruz bile!
Vão ter acesso total a todos.
Herkese erişiminiz sağlanacak.
E todos vão se curvar.
Ve önümüzde diz çökecek.
Vão a Ganímedes encontrar o Dr. Strickland?
Doktor Strickland'ı bulmak için Ganymede'ye mi gideceksiniz?
Não vão deixá-la colapsar.
- İstasyonun öylece çökmesine izin vermezler.
Quando as audiências ao incidente de Eros forem convocadas, vão fazer de si a estrela do espectáculo.
Eros olayı oturumları toplandığında seni gösterinin yıldızı yapacaklar.
Então vão.
O zaman gidin.
Aqueles rapazes vão quebrá-lo como um ovo.
Çocuklar bunu yumurta gibi kıracaktır.
Vão colocar-me a cabeça no espeto.
Başımı sopa ile dolduracaklar.
Vão todos dizer-te que é assim que se faz e este é o caminho a seguir.
Hepimiz sana söylüyorum Bunu nasıl yaparsın Ve aldığınız yol budur.
As audições do incidente Eros vão iniciar-se na Assembleia-Geral dentro de cinco minutos.
Eros olay oturumları Genel kurulda başlayacak beş dakika içinde.
Mas assim vão perdê-la.
Oh, ama sonra Onu özleyeceksin.
Não vão ficar com o carro!
Arabayı almayacaksın!
Vão-se foder!
Cehenneme kadar yolun var!
- Vão apanhar-te.
- Seni yakalarlar.
Vão iniciar a libertação daqui a uma hora.
Bir saat içinde tahliyeyi başlatıyorlar.