English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Vê

translate Turkish

66,897 parallel translation
Ela andava a vê-lo às escondidas.
Onunla kıyıda buluşuyormuş.
Vê o tipo da T-shirt branca.
Beyaz T-shirt'lü çocuğa bak.
Na verdade, fui vê-la hoje, ver a Carrie.
Hatta bugün onu görmeye gittim. Carrie'yi.
Preciso mesmo vê-lo.
Onu gerçekten görmem lazım.
Diz que queres vê-lo.
Onu görmek istediğini söylüyor.
Preciso vê-lo.
E-maili görmem gerek.
Acredite em mim... Ela quer vê-lo.
Güvenin bana, sizi görmek istiyor.
Vê no teu quarto, querida!
Odana bak canım.
Menina Lonas, quando... Quando posso vê-la?
Bayan Lonas, onu ne zaman görebilirim?
Não consegui... Não consegui vê-la.
Onu göremedim.
E que ainda não me deixaram vê-la.
Hâlâ onu görmeme izin vermiyorlar.
Carrie, cala-te e vê.
- Carrie, kapa çeneni de bak.
A primeira revolução é quando muda a maneira sobre como viu as coisas, e vê que há outra maneira de olhar para elas que nunca foi mostrada.
İlk devrim, olaylara bakış açınızı değiştirip size gösterilmemiş başka bir yol daha olabileceğini anladığınız an gerçekleşir.
Não podemos ficar apenas de braços cruzados e vê-la destruir nossas forças armadas, abandonar nossos aliados mais próximos, e ceder o controle ao governo mundial.
Artık onun askeri gücümüzü dizginleyip en yakın müttefiklerimizi terk etmesini ve kontrolü dünya hükumetine bırakmasına seyirci kalamayız.
Se vê-lo aqui de novo, eu chamo a polícia.
Seni bir daha burada görürsem polisi ararım.
Então, quero vê-lo. Não!
- Öyleyse onu göreyim.
Foi bom vê-la.
Görüştüğümüze sevindim.
A minha viatura está cheia de miolos de canguru, vê se a lavas, está bem?
Cruiser birinin kafası karışmış, o zaman beynini yıkamalısın, değil mi? Seninkini yıkayacağım.
Consegue vê-la?
Onu görebiliyor musun?
É bom vê-lo, Sr. Presidente.
Sizi görmek ne güzel, Başkan Bey.
Vê se a descobres.
Onu bulmaya çalışın.
Mas, se tudo aquilo é verdade, se faria realmente tudo pelo Mikey, conseguiria esquecer os meus dramas por dinheiro e fracasso e iria vê-lo.
Ama bütün bunlar doğruysa Mikey için her şeyi yapabilirsem para ve başarısızlıkla ilgili aptal takıntılarımı unuturdum ve onu görmeye giderdim.
Iria vê-lo imediatamente.
Hemen giderdim.
- Prazer em vê-lo, senador.
- Sizi gördüğüme sevindim Senatör.
É bom voltar a vê-lo, Carter.
Seni tekrar görmek güzel Carter.
Vê ali.
O tarafı kontrol et.
É bom vê-lo, Eric.
Seni görmek ne güzel, Eric.
- Vê a tua caixa de correio.
Gelen kutunu kontrol et.
Você vê?
Sen göüyor musun?
Vê o gatilho?
Tetikleyiciyi görüyor musun?
Podes vê-lo, mas ouve-me primeiro.
Onu görebilirsin, ama iyi olduğunu benden duymanı istedim.
Estão a vê-lo?
Gördün mü?
Vê só o resultado disso...
Bak başımıza neler geldi.
Quem estiver a ver, só vê um loop dos últimos minutos e não consegue ver-nos.
Hayır, ölmek istemiyorum. - Ölmek istemiyorum.
Estou a vê-lo.
Gördüm.
Estou a vê-la.
Evet, gördüm.
Dir-lhe-ia que lhe perguntasse, mas você não voltará a vê-la.
Sana ona sormanı söylerdim, ama onu bir daha asla göremeyeceksin.
Diga-me o que vê.
Bana ne gördüğünü söyle.
Só ouço dizer que a minha mulher vai ter uma morte horrível e que toda a gente vai vê-la.
Duyduğum tek şey karımın feci bir şekilde öleceği ve herkesin de bunu göreceği.
Diga-me o que vê.
Ne gördüğünü söyle.
Estou a vê-los.
Gördüm.
A minha esposa vai ter uma morte terrível e toda a gente vai vê-la.
Karım çok kötü bir şekilde öldürülecek ve bunu herkes görecek.
Se não há mais nada a fazer, gostaria de vê-la.
Yapılması gereken bir şey yoksa onu görmek isterim.
Conseguiu vê-lo, antes de morrer.
Dünyayı görebildi. Ölmeden önce.
Queres vê-lo feito.
Sen de böyle olsun istiyorsun.
- Vê por ti próprio. Ele ganhou a estrela de prata.
Kendiniz bakın.
Eu preciso vê-la.
Onu görmem gerek.
- Vais vê-la daqui a nada.
Onu yakında göreceksin.
Vê o que é.
Bir bakmanı istiyorum.
Estou a vê-los.
Onları görüyorum.
Quer vê-lo.
Sizi görmek istiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]