English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Vêr

Vêr translate Turkish

336 parallel translation
Está-se mesmo a vêr.
- Eminim öyledir.
Mas todas as quintas feiras vão ao campo vêr as vinhas.
Her perşembe Genzano'daki bağ evine gidiyorlar.
Deixa-me vêr.
Dur bir bakayım.
Sr.Straud, é sempre bom vêr-lo.
Bay Straud sizi görmek güzel.
Foi bom vêr-te Virgil.
Seni görmek de güzeldi Virgil.
- O que estás a vêr?
Neye bakıyorsun?
Realmente lamento que tenhas que vêr-te enrolado nisto.
Gerçekten çok hem de çok üzgünüm, olanların senle hiç alakası yoktu.
Estão 25 milhões de pessoas a vêr, sabía?
"Kazandırmaktan Onur Duyarız" programını 25 milyon insan izliyor!
Já vai vêr quão fácilmente lhe concederão essa tal também.
- Bırakın gideyim! - Haydi, durun şimdi!
Alegra-me voltar a vêr-vos.
Farklı İtalyan hapishanelerine hapsedildim.
Digo a mím misma que vim cá pelos meus netos... os os meus amigos convenceram-me a esta chaladice... mas a verdade é que tinha muita vontade de te vêr!
Deli gibi bunu, yeğenlerim için, arkadaşlarım için yaptığımı söyledim hep kendime. Gerçek şu ki, seni tekrar görmeyi çok istiyordum.
Devo confessar-te que a mím também me apetecía vêr-te outra vez.
Öyleyse, bende seni çok görmek istediğimi söyleyebilirim.
Estou em casa do Toto. Vêr-nos-emos depois.
Toto'nun yanında.
Estou a vêr.
Anlıyorum.
Por que não vais vêr se descobres onde está o pai da rapariga?
Neden kızın babasını bulabilmek için gidip bir göz atmak istemiyorsun?
Andrew dizia : "Porquê vêr estranhos em vez de amigos?"
Andrew derdi ki... "Neden dostları izlemek varken yabancıları seyredelim?"
Estou a vêr.
- Ortada. - Gördüm.
Aposto que queres voltar a vêr os teus familiares.
Bahse girerim onları tekrar görmek istersin.
Vamos vêr os estragos.
Haydi... Gidip hasar kontrolü yapalım.
Você entenderá quando você vêr o martelo de pedra.
Taş çekicini gördüğünde anlayacaksın.
Bolas, Sonny Bono, por um bocado... Começou a vêr coisas por todo o lado, até mesmo para o Mass.
Kahretsin, Sonny Bono, bir süre sonra avcısını her yerde görmeye başladı hatta Mass'ta bile.
- Ei, camarada.Não paguei para te vêr!
- Hey, birader, seni izlemek için para ödemedik!
Prazer em vêr-te.
Seni görmek güzel.
- Bom, vou vêr se o encontro.
- Evet, şey! , gidip arkadaşımı bulayım.
Nem sei o que estou aqui a fazer Deixa-me vêr essa mão
- Bakın burada ne olduğunu bilmiyorum. Şu eli bir görelim.
Consegue saber isso tudo só de vêr uma única jogada?
Tek bir atışımı görerek mi bunu söyleyebiliyorsun?
Eu quero vêr esses tipos mais uma vez...
O herifleri bir kez daha görmek istiyorum.
Ela vai voltar Nunca mais a voltas a vêr!
- Geri dönecek. - Onu bir daha asla görmeyeceksin!
Não consigo vêr!
Bakamayacağım!
- E vêr se eles conseguem esclarecer as coisas.
- Belki bunu aydınlatabilirler.
Talvez devessemos vêr o registo da escola.
Belki de okul morgunu kontrol etmeliyiz.
Eu conseguia ouvir-te... e vêr-te também! - Sim, Aaron.
- Evet Aaron, seni duyuyordum.
Bem, vou dizer o que estou a vêr.
Sana ne diyorum? Arıyorum.
- Se voltar a vêr!
- Eğer onu tekrar görebileceksem!
Mas antes, Dra. Glass, posso vêr lá em cima?
Ama önce üst kata bakabilir miyim Dr. Glass?
Deixe-me vêr.
Bakmalıyım.
A mãe de alguém está aqui para te vêr.
Birisinin annesi seni görmek istiyor.
Não o quero tornar a vêr.
Artık onu görmeni istemiyorum.
Alguém ainda te vai vêr.
Birisi seni görecek.
Para deixáres de me vêr?
Beni görmeyi kesmen için mi?
- Eu vim vêr o Tom Hall.
- Tom Hall'u görmeye geldim.
Nós sabemos que o Darby vinha aqui na segunda á noite para vêr o Beau, a noite em que ele foi assassinado.
Biz Darby'nin Pazartesi gecesi Beau'yu görmeye buraya geldiğini biliyoruz. Öldürüldüğü gece.
Não queira vêr a polícia...
Polisin şu an olduğundan...
- Vou tornar a vêr na minha bolsa?
- Neden gidip tekrar para çantama bakmıyorum ki?
Queres vêr outra vez a minha mãe?
Yine annemi mi görmek istiyorsun?
Darby veio á nossa casa nessa noite, para vêr o Beau.
Darby o gece Beau'yu görmeye, evimize geldi.
- Deixa vêr.
Dalga mı geçiyorsun?
Que é que estás a vêr?
Ne bakıyorsun?
- Vão vêr quem é Fred.
- Senide.
- Prazer em te vêr.
- Nasıl gidiyor?
Tu não consegues vêr, pois não?
Göremiyorsun, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]