English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Vês

Vês translate Turkish

22,843 parallel translation
Vês?
Gördün mü?
Por favor, diz-me que vês a diferença.
Sence hatuna benzer bir tarafın var mı?
Eu juro... Não vês esta merda na tua cara?
Görmüyor musun bu suratına tuttuğumu?
Se não vês isso, então estás mais confusa do que eu pensava.
Eğer bunu göremiyorsan düşündüğümden daha berbat durumdasın demektir.
Vês aquilo tudo?
Gördün mü?
Vês isto?
Bunu gördün mü?
Finalmente a vês como ela realmente é.
Nihayet onun ne olduğunu görüyorsun.
No prato, à volta da comida, o que vês? Sangue.
- Tabakta, etin etrafında ne görüyorsun?
Vês este resíduo?
Bu kalıntıyı gördünüz mü?
Vês como brilha à luz?
Işıkta nasıl parladığını görüyor musunuz?
- Vês pornografia gay?
- Eş cinsel pornosu izliyor musun ki?
Vês, não é assim que as coisas funcionam, Hil.
Bu işler böyle yürümüyor, Hil.
Gosto deste novo "tu". Vês?
Evet, senin bu yeni halini sevdim.
Tu vês as pessoas de quem gostas envelhecer e morrer.
Önemsediğin insanların yaşlanıp ölmelerini izliyorsun.
Não vês?
Görmüyor musun?
Não vês a tragédia nas mortes deles?
Onların ölümlerini hiç mi trajik bulmuyorsun?
Vês as cenas como eram.
- Aynen eskiden olduğu gibi görürsün.
Vês duas de ti, certo? Óptimo.
Sen de iki tane sen görüyorsun değil mi?
Recuperei os passaportes como vês.
Tüm pasaportları geri aldım görebildiğin gibi.
Vês, eu sabia que não eras um ciborgue.
Robot olmadığını biliyordum.
Bom, se és tão esperta, queres pôr o teu próprio ombro no lugar? Vês?
O kadar akıllıysan omzunu yerine kendin oturtmak ister misin?
Está tudo na cabeça. Vês?
- Hissettiğin yaştasındır.
Vês?
- Gördün mü?
Olhas, mas não vês.
Bakıyorsun, ama görmüyorsun.
Diz-me o que vês.
Bana ne gördüğünü söyle.
Vês? Foi por isso que nunca vos contou.
İşte bu yüzden seninle hiç konuşmazdı.
Sempre fui uma rapariga direitinha, por isso não imagino o que vês em mim.
Ben her zaman uslu bir kız oldum, o yüzden bende ne görüyorsun tahmin edemiyorum.
Vês estas sapatilhas, Dan? São o futuro.
Bu spor ayakkabılarını görüyor musun, Dan, bunlar gelecek.
Ouve, antes de desligares esses disjuntores, olha bem fundo nos olhos da tua irmã e diz-me o que vês.
Dinle, şalteri indirmeden önce kardeşinin gözlerinin içine bak ve ne gördüğünü söyle.
E vês o potencial de que falo?
- Bahsettiğim potansiyeli gördün mü?
Vês de forma diferente?
Sen farklı mı gördün?
O que vês?
Ne gördün?
Vês a sombra dele?
Gölgesini gördün mü?
Não vês que não consegue?
Kati ne demek istiyorsun? İyi olmadığını görmüyor musun?
Eu disse-te para não ires, vês no que deu?
Tatlım sana gitmemeni söylemiştim.
Vejo-os de uma forma que tu não vês.
- Ve düşünmüyorsun... - Onları benim gibi görmüyorsun.
Vês tudo isto?
Bütün bunları görüyor musun?
Anda cá. Vês isto?
Bunu görüyor musun?
- O que vês agora, Valente?
Pekâlâ, şimdi ne görüyorsun deli fişek?
- Vês algum nome?
- Adını gördün mü?
Não, Ash, não vês o que isto significa?
Ash, bunun ne anlama geldiğini fark etmedin mi?
- Vês alguma coisa?
- Bir şey görüyor musun?
Vejo-te amanhã? Vês.
- Seninle yarın görüşürüz.
Vês o que vejo?
- Gördüğümü sen de görüyor musun?
Vês, é isso que gosto nos dois.
İşte bu yüzden siz ikinizi seviyorum.
Vês aí o álcool etílico?
Etil alkolü görüyor musun?
Bem, agora vês porque é que precisávamos de ti aqui.
Sana burada neden ihtiyacımız olduğunu anlamışsındır.
Não vês que neste momento tens a melhor história do mundo?
Şu an dünyadaki en iyi hikâye sende, anlıyorsun değil mi?
Vês aquilo?
Bunu görüyor musun?
Vês?
Görüyor musun?
- Vês isto tudo?
- Tüm bunları görüyor musun? - Evet.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]