Translate.vc / Portuguese → Turkish / Vôu
Vôu translate Turkish
413,522 parallel translation
Certo, eu vou prepara-lo.
Ben de onu hazırlarım.
Vou ligar a KNP agora.
- Hemen KUP'yi arıyorum.
E agora vou ser eu a tirar-lhe o distintivo?
Şimdi ben de senin rozetini mi alacağım?
- Não te vou deixar sair.
- Seni dışarı çıkartmayacağım!
Eu estou a meter-me num vestido e depois vou descobrir a verdade.
Elbise giyiyorum ve sonra da gerçeği öğreneceğim.
- Vou atender esta chamada.
- Buna bakacağım.
Vou vomitar.
Galiba kusacağım.
- Não sei se vou conseguir.
- Başarabilecek miyim, bilmiyorum.
Eu vou buscar a Charlotte e a cura. Está na carrinha médica. Leva a Susan para a casa do barco.
Charlotte'yi alacağım ve tedavi de sıhhıye karavanında o yüzden Susan'ı kayıkhaneye sen getir.
Vou voltar para Rayburn.
- Rayburn'e geri dönüyorum.
Vou ouvi-los a todos.
Bir toplantı ayarla. Hepsini dinleyeyim.
Não vou implorar.
Yalvarmayacağım.
Se voltar a falar assim comigo, vou certificar-me de que nunca mais ganha uma eleição na vida.
Benimle bir daha böyle konuşursan... bir daha hiçbir seçimi kazanmamanı sağlarım.
Sabe que vou ser Presidente, certo?
Başkan olacağımı biliyorsun, değil mi?
Vou ser Presidente e vai passar-me a porra dos comandos para as mãos.
- Başkan olacağım ve sen de bana o siktiğimin kumandasını vereceksin.
Vou despedi-lo.
Seni kovacağım.
Vou deixá-lo na porra da pista.
Sıçtığımın pistinde bırakacağım.
Vou resgatar o MacAllan.
Macallan'ı geri alacağım.
Vou exilar a Claire Underwood para o Observatório Naval e encher-lhe a agenda com funerais de Estado no Sudeste da Ásia.
Claire Underwood'u Hava Gözlemevi'ne sürüp programını Güneydoğu Asya'daki devlet cenazeleriyle doldururum.
Por isso, vou voltar a ligar-lhe e vamos pedir-lhe desculpa.
Şimdi onu yeniden arayacağım ve özür dileyeceksin.
Não me vou demorar.
Uzun kalmayacağım.
Seja como for, vou deixá-lo em paz.
Neyse, sizi yalnız bırakayım.
Vou mandar entrar a menina Davis.
Bayan Davis'i çağırayım.
Vou transmitir este cenário ao Sr. Xu imediatamente.
Bu senaryoyu Bay Xu'ya ileteyim.
Vou fazer o meu melhor.
Elimden geleni yaparım.
- Vou-me embora.
Buradan ayrılıyorum.
Já vou.
Birazdan geliyorum.
Sabe que vou ser o Presidente, certo?
Başkan olacağımı biliyorsun, değil mi?
Vou ser Presidente e você vai passar-me - a merda dos comandos.
Başkan olacağım ve sen de bana o siktiğimin kumandasını vereceksin...
Vou voltar para o trabalho.
Yeniden işe koyulacağım.
O Mark vai falar de lealdade ao partido e eu vou falar da fraqueza dos vossos candidatos e de não terem escolha.
Sen partiye sadakatten söz edeceksin, bense adaylarının çok zayıf olduğundan, seçme şansın olmadığından söz edeceğim.
E eu vou dizer : "Não, não podem".
Bense "Hayır, kazanamazlar" diyeceğim.
Quando se tornar público, vou certificar-me de que os republicanos não saem em defesa do meu candidato.
Duyulduğu zaman Cumhuriyetçilerin, adayımı savunmamalarını sağlarım.
Coisa que nunca vou entender.
Bunu asla anlayamayacağım.
Coisas terrьveis acontecem quando vou a festas.
Partilere gittiğimde korkunç şeyler olur.
- Vou embora hoje.
- Bu gece ayrılıyorum.
Vou parar... de escrever discursos.
Ayrılıyorum... konuşma yazarlığından. Artık yapmak istemiyorum. Başka işlere dönmek istiyorum.
Vou me arriscar.
Şansımı denerim.
E, nos meus primeiros cem dias, vou passar pela divisсo de partidos e dedicarei meu governo, o seu governo, a garanti-las.
İlk 100 günümde parti sınırlarını aşarak yönetimimi, sizin hükûmetinizi, bunları sağlamaya adayacağım.
╔ por isso que vou me empenhar em consertar a saЩde antes de dar um centavo a mais ao programa.
Bu yüzden programa bir sent daha yatırmadan önce Yaşlı Sağlık Sigortası'nda düzeltmeler yapmaya kararlıyım.
Quero dizer... que vou reabrir o ComitЖ de Declaraусo de Guerra, para investigar o presidente.
Sana şunu söyleyeyim... Savaş İlanı Komitesi'ni Başkan'ı soruşturmak üzere yeniden açmak istiyorum.
Vou escrever o comunicado agora.
Şu an basın açıklamasını yazıyorum.
Vou protegЖ-la quando estiver na RЩssia.
Rusya'ya geldiğinde seni korurum.
Vou avisar.
Ona söylerim.
O que vou fazer com a guia do tour?
Tur rehberi kadınla ilgili ne yapacağım?
Vou dar uma olhada nisso.
Bunu araştıracağım.
Vou informar a Presidente de que estão ambas aqui.
- Başkan'a geldiğinizi haber vereyim.
Vou fazê-la esperar na Oval Amarela.
Onu Sarı Oval'de bekleteceğim.
Sim, senhora. Vou perguntar à diretora Morrison.
Morrison'a sorayım.
Vou buscar um café para nós.
İkimize kahve getireyim.
quando eu descobrir exatamente o que aconteceu, vou lembrar-me desta conversa em que escolheu omitir informações.
Tam olarak neler olduğunu öğrendiğimde bilgi vermemeyi tercih ettiğin bu konuşmayı hatırlayacağım.