Translate.vc / Portuguese → Turkish / Àfrica
Àfrica translate Turkish
37 parallel translation
- E relatórios do S. I. Dizem-nos que a Um e a Três caíram em Àfrica a número Cinco perto do Pólo Norte, e a Nove e a Dez nos Andes.
- İstihbarat raporlarına göre 1 ve 3 Numara Afrika'ya 5 Kuzey Kutubu'na, 9 ve 10 Numara Ant Dağları'na düşmüş.
Mas só passando mais de dois anos e muitas guerras em Àfrica e na Àsia Menor conseguiu César atravessar para Itália e chegar por fim a casa para festejar os seus triunfos e tratar dos seus assuntos.
Ama sadece iki yıIdan biraz fazla bir süre sonra Sezar Afrika'da ve Ön Asya'da savaşlar yapıp zaferlerini kutlamak ve işlerini halletmek için denizi aşıp nihayet İtalya'ya, evine dönebildi.
Jà tentei. Quando desembarquei no norte de Àfrica, ia ganhar a guerra.
Siegfried Hattı'nda, belki de bir yılımı alır bu, diye düşündüm.
O quarto está em Àfrica a cumprir pena de prisão.
Dördüncü de Afrika'da bir yerlerde hapisteymiş.
Não estamos no Norte de Àfrica!
Burası Kuzey Afrika değil.
Vão todos para a Àfrica.
Hepsi Afrika'ya geri gönderiliyorlar.
És o príncipe de Àfrica?
Yoksa kör olasi bir Af rika prensi misin?
Àfrica.
Afrika.
Da Àfrica do Sul.
Güney Afrika'dan.
- Por que ficas na Àfrica do Sul?
Neden Güney Afrika'da kalıyorsun?
Vamos construir barricadas na Àfrica do Sul e cantar.
Barikat kurup şarkılar söyleyerek onlara yaslanacağız.
O teu pai significa muito na Àfrica do Sul.
Baban Güney Afrika'da çok önemli biri olmalı.
O meu pai levou-me a uma filmagem na Àfrica do Sul.
Babam beni Güney Afrika'daki bir film çekimine götürmüştü.
Lembrei-me, para a Àfrica do Sul, que tal um festival de cinema americano negro?
Güney Afrika'da yapılacak siyahî bir film festivaline ne dersin?
E então Bijou, com uma crescente compaixão por Elena, levou-a com ela para ver um vidente... um grande homem da Àfrica Ocidental.
... ve böylece Bijou... Elena için, içinde çığ gibi büyüyen şefkat duygusu ile... onu bir falcıya götürdü. Batı Afrika'dan gelmiş iri-kıyım bir herifti.
Director de Operações, Àfrica do Sul.
Güney Afrika operasyon şefi.
Eu faço com que ele não aproveite o sol de Àfrica. Deixa comigo.
Afrika güneşinin tadını çıkartamayacağından emin olabilirsiniz.Siz bu işi bana bırakın.
Àfrica é um pouco maior que Washington.
Afrika Washington'dan biraz büyük
Olhe, se o quisesse matar já o poderia ter feito em Àfrica.
Bak, Eğer seni ölüdrmek istemiş olsaydım Bunu güney Afrikada yapardım
Tu, tu, e eu, temos o mesmo : cor de Àfrica.
Sen, sen ve ben, hepimiz aynıyız : Afrika'nın rengi.
O Jean-François disse que querias ir para Àfrica.
Beni özlemden çok görevler bağlıyor. Surun üzerinde bekleyen Sardis'i görüyor musun?
Agitações comunistas em Àfrica, na India e até no Japão.
HİNDİSTAN HATTA JAPONYA'DA
É um mapa de Àfrica.
Bir Afrika haritası.
Àfrica...
Afrika.
A tua mãe disse algo sobre o Àfrica sub-sahariana.
Annen Yakın-Sahra Afrika hakkında bir şeyler söyledi.
É uma lança em Àfrica, mas talvez tenha lá amigos.
Zor bir ihtimal ama burada bazı arkadaşları olabilir.
E quando fui para o Pentágono... passei a ser uma oficial de assuntos políticos militares... para a Àfrica Subsaariana e o Oriente Médio.
Pentagon'a katıldığımda, Orta Doğu'da politik harbiye görevlisi oldum.
O regime dele tinha projetos para armas nucleares... estava trabalhando em diferentes métodos de enriquecimento de urânio... e recentemente foi descoberto... que procurava grandes quantidades de urânio da Àfrica.
Bu rejim bir nükleer silahın tasarımına sahip,... uranyum zenginleştirmesine yönelik bir dizi plan üzerinde çalışıyor,... ve son zamanlarda Afrika'da kaliteli uranyum arayışı içerisine girmiş.
Mas a inteligência na verdade disse... que Saddam Hussein nos anos 1980, no final dos anos 1980... ativamente procurou materiais fissionáveis na Àfrica... mas ele não fez nada disso nos últimos 12 anos.
Ama aynı zamanda istihbarat bilgileri, Saddam Hüseyin'in'80lerin sonunda da Afrika'da bazı materyallerin arayışı içinde olduğu ama son 12 yıldır benzer bir girişimde bulunmadığını da belirtiyordu.
Embaixador da Àfrica Ocidental.
Batı Afrikalı büyükelçi.
CIDADE DO CABO ÀFRICA DO SUL
Cape Town. Güney Afrika
DESERTO DO SAHARA - ÀFRICA OCIDENTAL
SAHRA ÇÖLÜ BATI AFRİKA
Rapariga, sabes que te adoramos, mas, tens que esquecer essa história de Àfrica.
Kızım seni sevdiğimizi biliyorsun ama şu Afrika şeyinin ucunu bırakmalısın.
Ouvi falar de uma... "apanhadora" de bebés de Àfrica, que sabia falar todos os dialectos.
Yaşayan her dili konuşabilen bebek doğurtan Afrikalı bir kız hakkında sözler duydum.
Não há tarântulas na Àfrica do Sul.
Güney Afrika'da tarantula olmaz.
Na Àfrica eles comem os corações dos seus inimigos.
Kont'um. Jean-François.
PORTO ELIZABETH ÀFRICA DO SUL
Bingo!