Translate.vc / Portuguese → Turkish / Ônus
Ônus translate Turkish
26 parallel translation
Guarde-o com o ônus.
O çantayı kargo bölümüne koy, olmaz mı? - Olur.
Que sorte, não, senhor? Suponho que só seria um ônus para você.
Sanırım size sadece ayak bağı olurum.
Mas usaremos as vigas do * monorriel de ônus e os * largueros... para fazer um suporte de patins para despegar.
Ama elimizde kızak yapmak için yeterli malzeme var.
O centro de gravidade nos permitirá distribuir o ônus... ou seja, nós...
Ağırlık merkezi yüklerimizi her iki kanada eşit dağıtmamıza imkân tanıyacaktır.
Ainda com os homens em cima, o ônus da asa... será a metade da que tinha o avião... porque deixaremos o capacete, a fuselajem de estibordo... o trem de aterrissagem e tudo isso em terra.
Üzerinde insanlar olsa da ağırlık yeterli olmayacak zira uçağın büyük kısmını bırakmak zorundayız.
Se o Mr Gideon recuperar e vocês retomarem a produção dentro de 180 dias, não há ônus nenhum.
Bir, Bay Gideon iyileşirse ve 180 gün içinde prodüksiyon yeniden başlarsa, ödeme yükümlülüğümüz yok.
Cabe a nòs o ônus de provar que a sua ex-mulher não é uma mãe adequada... e isso significa que terei de jogar duro.
Eski karının uygun bir anne olmadığını kanıtlamalıyız. Yani sert oynamam gerekecek.
Quando um klingon já não enfrenta seus inimigos como um guerreiro e se converte num ônus para seus amigos e familiares, é a hora do Hegh'bat.
Bir Klingon artık ayakta durup, düşmanlarıyla yüzleşemez olduğunda, dostları ve ailesi için bir yük haline geldiğinde, Hegh'bat zamanı da gelmiştir.
¡ AO ônus!
Sezar için! Hücum!
E é deles o ônus da prova.
Suçu kanıtlama zorunluluğu ve masumiyet ilkesi var.
- É o ônus da prova!
Mantıklı şüphe!
Não há presunção de inocência, nem ônus da prova, nem júri dos seus pares e nem apelo.
Suçsuzluk varsayımı yok kanıtlama zorunluluğu yok, akranlarından oluşan bir jüri ve temyiz yok.
Nesta vida, o ônus de reembolsar a sua dívida é inteiramente meu, senhor Gaitonde.
Bu hayatta, tüm sorumluluklar benim Gaitonde efendim.
E o ônus da prova permanece com o Sr. Sweeney.
İspat mecburiyeti Bay Sweeney'de kalıyor.
O ônus da prova é seu.
Kanit yuku sizin uzerinizde.
Este é o ônus do meu comando.
Komutanlığımın yükü bu.
Pensei que o ônus dos detalhes o iriam distrair do objectivo.
Detayların yükünün, amacınıza olan dikkatinizi dağıtacağını düşündüm.
O ônus da prova cabe-lhe a si.
Kanıtlama zorunluluğu size ait.
Um homem acusa-te de algo e tens o ônus de provar que ele está errado?
Bir adam seni bir şeyden suçluyor ve bunu kanıtlamak onun işi değil mi?
Nós ainda ficamos com o problema especial que temos no Reino Unido que o ônus da prova recai sobre o acusado.
Geriye İngiltere'de geçerli olan problemimiz kaldı suçlandığın konunun yalan olduğunu kanıtlama zorunluluğu.
Fala comigo.
Geceleri sürünerek, tek başına inine dönerken... yalnızsın değil mi? onuş benimle.
Arriar a bandeira, Sr. Onus!
Bayrağı indirin bay Onus!
Então fala, Allannah.
k onuş öyleyse, Allannah.
Melhor, fale comigo na festa de Marie,
Benimle daha sonra Marienin partisinde k onuş.
"Onus border". ( Limite da obrigação )
"Zorunlu sınır".
Eu sou o Chefe Onus, líder da tribo Tugarin e protector desta floresta.
Ben Reis Onus Tugarin kabilesinin ve bu ormanın koruyucusuyum.