Ü translate Turkish
5,220 parallel translation
- Estás a investigar o B613, e podes achar a tua investigação inofensiva ou que não chamas a atenção, mas ela chama.
B613'ü araştırıyorsunuz. Sorduğunuz soruların onların dikkatini çekmediğini sanıyorsunuz. Ama çekiyorsunuz.
Isso significa o B613 também, pai.
Bu B613'ü de kapsıyor baba.
Destruíste o B613?
B613'ü tasfiye mi ettin?
É por isso que temos de reconstituir o B613.
B613'ü neden yapılandırmamız gerektiği ortaya çıkıyor.
- O Agente Hurst.
- Ajan Hurst'ü.
Toda a gente sabe que gostavas do Vern, quer dizer, quem é que não gostava...
Vern'ü nasıl sevdiğini biliyoruz. Kim sevmezdi hem? Ama...
São 04 : 00h da manhã.
Saat gecenin 4'ü.
A noite passada. Por volta das 03h15m.
Dün gece. 3 : 00'ü az biraz çeyrek geçiyordu.
Graças a Deus, O relógio diz que são 15 : 00
♪ Oh, Tanrıya şükür, saat 3 : 00'ü gösteriyor ♪
Devia ligar ao Kern.
Kern'ü aramalısınız.
Sol.
" G-ü-n-e-ş.
Apresento sua Majestade, o Rei Ferrante de Nápoles e o seu filho, Alfonso, Duque de Calábria.
Size Napoli Kralı Kral Ferrante'yi ve oğlu Calabria Dük'ü Alfonso'yu sunarım.
Desculpe, sabe onde posso encontrar a Flor Branca?
Affedersiniz. Beyaz Gül'ü nerede bulabilirim acaba?
Advinha? As minhas mães compraram o "Dawn of Armageddon 4".
Annemler bana Armageddon'un Şafağı 4'ü aldılar.
Mesmo que tudo corra sem problemas, os 100 morreriam de exposição antes da ajuda chegar.
Her şey tıkırında gitse bile destek varmadan 100'ü de soğuktan ölür.
Conseguiu determinar porque a ISA quer o Owen Matthews morto?
ISA'nın neden Owen Matthews'ü öldürmek istediğini buldunuz mu?
São três da manhã.
Saat daha sabahın 3'ü.
Só 23 das grávidas continuaram contigo das centenas que tinhas na Maternidade.
Maternity'deyken baktığın yüzlerce kişiden 23'ü doğum için bize geliyor.
"Quando a vida lhe der um pontapé, chame o Herb."
"Hayat kıçına tekmeyi basarsa, Herb'ü ara."
"Quando a vida não lhe liga, liguem ao Herb."
"Hayat kıçına tekmeyi basarsa, Herb'ü ara."
Tenta 500.
500'ü dene.
Estou à espera do Herb.
- Herb'ü bekliyorum.
94 % das músicas contêm um tempo rápido e 87 % têm um ritmo regular, consistente.
Şarkıların % 94'ü hızlı tempo ve % 87'si sürekli düzensiz ritim içeriyor.
Eu quero o "Integrity".
"Bütünlük" ü istiyorum.
Não, não, procuro a Gracieuse...
Hayır, Gracieuse'ü arıyorum.
Ainda não encontrei a Gracieuse.
Gracieuse'ü hala bulamadım.
- São 03 : 00 da manhã.
- Saat sabahın 3'ü.
Um pouco depois das três da manhã, Billy Zabka.
3'ü biraz geçiyordu, Billy Zabka.
Tu e a Wozniak vão visitar a Reciclagem de Óleo Nemetz.
Sen ve Wozniak, Nemetz Yağ Geri Dönüşüm'ü Ziyaret edin.
Apenas quero a carrinha. Ninguém precisa de se magoar.
Sadece minibüs'ü istiyorum, kimsenin zarar görmesine gerek yok.
O que era suposto fazeres com a carrinha mal conseguisses roubá-la a nós?
Minibüs'ü bizden çaldıktan sonra onunla ne yapacaktın?
Quem é que a iria buscar?
Minibüs'ü kim alacaktı?
Abram os manuais na página 354.
Sayfa 354'ü açın.
Traumatismo craniano e lesões atenuantes cerebrais. A hora da morte, entre a meia-noite e as 03h00.
Aldığı darbeye ve hafif beyin zedelenmelerine göre ölüm vakti geceyarısı ile sabahın 3'ü arasında.
- Querido, são 03 : 00 da manhã.
Bebeğim saat sabahın 3'ü.
- Eu matei o Hurst.
- Hurst'ü öldürdüm.
Ele tem 500 células T.
- T-hücre sayısı 500'ü buldu.
Jar Jar, eles estão a roubar a Força.
Jar Jar, Güç'ü çalıyorlar.
Estão a roubar a Força de dentro de nós.
İçimizdeki Güç'ü çalıyorlar.
Prefiro a Nicole a, praticamente, todos.
Nicole'ü hemen hemen herkese tercih ederim.
Ooh, não, tu não consegues ver "Yorkshire".
Yorkshire'ü göremezsin.
E conhece o John Bosworth.
Ve sen John Bosworth'ü de tanırsın.
A primeira é que eu amo muito a Nicole ".
Birincisi, Nicole'ü çok seviyorum.
E estou preocupada se é por eu estar a ser muito rápida. mas devíamos colocar o nosso falafel nas tuas cuecas...
Ben de bunun çok hızlı davranmam nedeniyle olduğundan endişeleniyorum. Seni gerçekten görmek istiyorum. Ve saatin sabahın 3'ü olduğunu biliyorum ama iç çamaşırlarımızın içindeki, birbirimizin falafellerini beslemeliyiz.
2 bolas infláveis, 2 puzlles, hipopótamos, e temos um termómetro e um tylenol, caso ele fique com febre.
İki zıplayan top, iki yapboz, çok aç hipopotamlar termometre burada, çocuk tylenol'ü burada ateşi falan çıkar diye.
Porque não ligas ao teu amigo Burt e lhe dizes que precisamos do cartão preto?
Arkadasin Burt'ü arayip siyah kart istedigimizi söylesene.
Vais encontrar o teu amigo Burt, dizer-lhe quem és e vais conseguir ter o cartão preto. Porque quando metes uma coisa na cabeça, ninguém te detém.
Arkadasin Burt'ü arayip ona kim oldugunu söyleyecek ve o siyah karti alacaksin çünkü sen aklina bir sey koydun mu kimse seni durduramaz!
- Henry-9, estou com 5-Henry-11 e 12, solicito código 33.
5-Henry-11 ve - 12 ile birlikteyim, kod 33'ü bildiriyorum.
- Vou ligar ao Kern.
- Kern'ü ararım.
- 14.
- 14'ü.
- Não, só depois das 15 : 00.
Hayır, 3'ü geçmişti.