Anymore translate Turkish
67 parallel translation
Но это все ушло.
# But not anymore #
You don't love me anymore
~ sevmiyorsan, bana aşık değilsen. ~
" ы такой загадочный и € не могу... € не могу и € не могу больше побороть эти чувства... я забыл за что € начал боротс € если € буду ползать по полу, разбившись об твою дверь,
Sen çok gizemlisin ve ben... ve ben... And I can't fight this feelin'anymore ( Ve ben bu duyguyla daha fazla savaşamıyorum ) I've forgotten what I started fightin'for ( Ne için savaşmaya başladığımı unuttum )
детка, € не могу больше побороть эти чувства...
Baby, I cant fight this feelin'anymore ( Bebeğim, bu duyguyla daha fazla savaşamıyorum )
и спряталась от нас. { I guess we don't use Cult anymore } { yeah it's an on-screen thing : }
C.C. gerçeği öğrenince, Tarikat'ı V.V.'ye bırakıp ortadan kayboldu.
And then afterwards, I saw you again, you acted like you didn't want to anymore.
Sonra, seni tekrar gördüm sanki kahve içmekten vazgeçmişsin gibi geldi bana.
And for your information, I'm not a temp anymore.
Ayrıca bilgin olsun, artık geçici bir çalışan değilim.
You get to a point where you're not afraid anymore.
Bir yerden sonra artık korkmadığın bir noktaya gelirsin.
I don't have to deal with bitches like you anymore.
Artık senin gibi kaltaklarla uğraşmak zorunda değilim.
I don't need you anymore.
Artık sana ihtiyacım yok.
I don't want the passport anymore.
Artık pasaportu istemiyorum.
You are not a part of this family anymore.
Sen artık bu ailenin bir parçası değilsin.
I don't need my mom anymore?
- Ne olmuş yani? Artık anneme ihtiyacım yok mu?
Мне теперь даже не надо покупать себе - выпивку.
I don't even have to buy my own drinks anymore.
- Ты им понравился. - Лучше, если ты не будешь больше встречаться с Алексом.
- It's best if you don't see Alex anymore.
You don't use wires anymore?
Artık kablo kullanmıyor musunuz?
d I don't care what you say anymore d d this is my life d d go ahead with your own life d d leave me alone d
"Benim hayatım bu." "Kendi hayatına devam et." "Yalnız bırak beni."
So, listen, you don't have to worry about anything anymore.
Artık endişe etmene gerek yok.
Больше я не прячусь
I won't hide anymore.
They don't make those anymore. They're toxic.
Onları artık yapmıyorlar Zehirliler.
No, you can't because he... is busy right now, and I don't want you two to see each other anymore.
Götüremezsin, çünkü şu anda meşgul. Ayrıca ben ikinizin artık görüşmesini istemiyorum.
O-okay, look, uh, Barb- - she-she wasn't the woman I married anymore.
Tamam, bakın, Barb benim evlendiğim kadın olmaktan çıkmıştı.
And if that means you don't want me to work here anymore, well, that's something I'm going to have to swallow.
Ve bu, artık burada çalışamayacağım anlamına geliyorsa feda etmek zorunda olduğum şeyler olmalı.
Look, I know how you feel about Lemon, and, well, there's nothing between her and me anymore.
Bak, Lemon hakkında ne hissettiğini biliyorum... ama artık O'nunla aramda hiç bir şey yok...
I mean, I don't know what I'm supposed to think or believe anymore.
Yani artık ne düşünmem... veya neye inanmam gerektiğini bilmiyorum.
I'm not sure I see the two of you having a future, but you know what? I don't want to judge you anymore.
- İkinizin bir geleceği olduğunu sanmıyorum... ama bak ne diyeceğim... artık seni yargılamak istemiyorum.
He's not angry anymore.
Kızgın değil artık.
Well, no, not anymore.
- Hayır, artık değil.
Yeah, I don't think you should do that anymore. Damn it!
- Bence artık o hareketi yapma.
Austin : My wife doesn't appreciate my gifts anymore.
Eşim artık hediyelerden memnun olmuyor.
This is not the same business anymore.
İşler artık eskisi gibi değil.
♪ Is no big surprise anymore ♪
Bu artık büyük bir sürpriz değil
Иногда мы так зациклены на образе, который сами себе создали... что не замечаем, как пропадает наше собственное Я.
Bazen kafamızda kurduğumuz resme o kadar sıkı tutunuyoruzki... It was like I couldn't recognize myself anymore.
But we don't need the Arrow anymore.
Ama artık Ok'a ihtiyacımız yok.
- ♪ I can't wait anymore ♪
Artık bekleyemiyorum! ~
I'm so happy you're not just paper-thin anymore.
Artık tahta gibi zayıf olmamana sevindim.
You run around with this hunk anymore, this little surfer cat.
Bu iri kıyım canavarla takılmayacaksın artık!
Not anymore.
- Artık değil.
And besides, I don't know that I can keep Phil safe anymore.
Ve bir de, Phili daha fazla koruyabileceğimi sanmıyorum.
I don't want the car anymore.
Arabayı istemiyorum.
I'm not a little girl anymore who he can placate with material goods.
Artık beni maddi olarak yatıştırabileceği o eski küçük kız değilim.
You're not my husband anymore.
Artık kocam değilsin.
Рыба. Not that it's safe to eat them anymore anyway.
Onları tüketmenin tehlikeli olduğundan falan da değil.
I was pretty sure I didn't have a soul anymore.
Eminim artık bir ruhum kalmamıştır.
Well, we don't spend any time out here anymore.
Artık burada pek zaman geçirmiyoruz.
I can't access them online anymore.
İnternetten ulaşamıyorum artık.
I'm not gonna bug you anymore.
Seni daha fazla rahatsız etmeyeceğim.
# Whose arms have held you # # that you don't know who you are anymore # Помнишь нашу песню?
Şarkımızı hatırlıyor musun?
I'm not pIaying T-baII anymore, you know?
Sana bir şey sormak istiyorum.
We can't do this anymore.
Bunu daha fazla yapamayız. Seçimlere konsantre olmalıyım.
♪ Hush, hush ♪ - ♪ I can't wait anymore ♪
- Artık bekleyemiyorum!