Bag translate Turkish
34,749 parallel translation
My flesh bag is a leaky mess.
- Bu bedenim mahvoldu.
Он спятил, и постоянно кричит : "Мне пофиг".
Gözlerinde çılgın bir bakış var ve "umrumda değil" diye bağırıp duruyor.
Это затягивает.
Bu bağımlılık yapıyor.
Это брат Саймон, ответственный за сбор средств.
Bu kardeş Simon. Bağış Yöneticisi.
Кабельной стяжкой. Лежит в пакете за тобой.
Kablo bağı arkandaki çöp bidonunda.
Всё яснее ясного. Если это не написано крохотными буквами на этой кабельной стяжке, тогда я не представляю, как ты это понял.
Bütün söylediklerin minicik, küçücük yazılarla o kablo bağının üzerine kazılmamışsa bu sonuca nasıl vardığını bilmiyorum.
Учитывая все это, в каждом из случаев запястья жертв позволю себе назвать их так были связаны красной стяжкой для кабеля.
Bununla birlikte tüm olaylarda kurbanların bilekleri o terimi elinden geldiğince rahat söyleyeceğim kırmızı kablo bağıyla bağlanmış.
Сюда отлично подходит стяжка, которой связывали мистера Новака.
Bay Novak'ı bağlamak için kullanılan bağ ile mükemmel uyuşuyor.
Помимо данного факта и того, что пристрелили его на выходе из дешёвого мотеля, что-то мне подсказывает, что наша "рыбка" уплыла на север.
Bu bağ ve Novak'ın ucuz bir otel dışında vurulmuş olmasından dolayı avcınızın kuzeye göç ettiğini düşünmekten kendimi alamıyorum.
По-моему, мы нашли связь между ней и Демиеном Новаком.
Sanırım Damien Novak'la onun arasında bir bağ bulduk, ne dersin?
Недавно вы убедили свою сестру, что её только что убитый муж был соблазнителем несовершеннолетних девушек, нетрудно предположить, что вы пошли на убийство.
Önceki gün kız kardeşinizin, yeni öldürülmüş kocasının genç kızları ayartma bağımlısı olduğunu düşünmesini sağladınız yani cinayeti denediğinizi görmek bizim için zor olmaz.
Пока что детёныш полностью зависит от своей матери.
Şimdilik yavru tamamen annesine bağımlı.
Молодая самка снежного барса делает первые шаги к взрослой жизни и независимости.
Yetişkinliğe ve bağımsızlığa doğru ilk adımlarını atıyor.
Она весьма независима, и выберет того самца, который ей понравится.
Bağımsız bir kadın bu ve hangi erkek hoşuna giderse onu seçecek.
Белобрюхому стрелоу́ху остаётся полагаться на слух.
Otonycteris tamamen işitme duyusuna bağımlı.
У белобрюхого стрелоу́ха к яду явно есть иммунитет, но множество укусов всё равно очень болезненны.
Belli ki Otonycteris'in zehre karşı bağışıklığı var ama art arda inen iğneler olağanüstü acı verici olmalı.
Я чувствую феноменальную связь с невероятными созданиями, и это прекрасное чувство.
Yani bu inanılmaz canlılarla olan harikulade bağ, insanı gerçekten muhteşem hissettiriyor.
дай хлеб наш насущный, и прости нам долги наши, как мы прощаем должникам нашим,... и не введи нас в искушение...
Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver. Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi sen de bizim suçlarımızı bağışla. Ayartılmamıza izin verme...
Изгнанный сын утренней звезды, ты прощён.
Selametten kovulmuş sabahın evladı, bağışlandın.
Чёрт, МарАртуровский "грант для гениев".
Vay be, MacArthur Üstün Yetenek Bağışı!
Да это даже не называется "грантом для гениев", это МакАртуровская стипендия.
Hem ona Üstün Yetenek Bağışı denmiyor, o MacArthur Bursu.
Не обращай внимания, он просто бесится от того, что Берт из геолаборатории получил крупный грант.
Takmayın siz onu. Jeoloji laboratuvarındaki Bert büyük bağışı kazandığı için huysuz.
Знаешь, как обладатель гранта МакАртура я могу кого-нибудь номинировать в следующем году.
Bir MacArthur Bağışı kazananı olarak gelecek yıl için birini aday gösterme iznim var.
Надо же, я получил грант МакАртура, и все стали завидовать.
MacArthur Bağışı'nı kazandım, herkes beni kıskanıyor.
Пойми и ты меня. Я увяз по уши в истории с "Риттенхаусом".
Bu Rittenhouse'daki adamlarla bağımın ne kadar derin olduğunu anlaman gerekiyor.
Тысячи людей требовали его линчевать.
Binlerce insan onu linç etmek için bağırıp çağırıyordu.
Понимаешь? Я не побоялся преградить путь 2-м тысячам злых горожан. Так с чего ты решил, что я побоюсь преградить путь тебе?
Eğer bağırıp çağıran 2,000 kasabalının önünde korkmadıysam, senden neden korkacakmışım ki ödül avcısı?
И когда мои сыновья прибудут сюда... А так и будет... Они пощадят тебя, друг мой...
Böylece oğullarım geldiğinde ki gelecekler senin canını bağışlarlar dostum.
Дай нам на сей день хлеб наш насущный и прости нам долги наши, как и мы прощаем должникам нашим.
Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver. Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, sen de bizim suçlarımızı bağışla.
- Бродить вокруг и кричать "Мелисса" бесполезно, друг.
- Etrafta dolaşıp "Melissa" diye bağırmak bir işe yaramıyor.
Слушай, между матерью и дочерью есть особая связь.
Dinle, anne ve kızlarının arasında özel bir bağ vardır.
добровольно согласившемуся на расследование.
Savcılar şu an bizzat kendisini de soruşturmalarını talep eden bağımsız başkan adayı Vekil Jang'ın evindeler.
но... у них есть джокер в рукаве.
Bağışlayın efendim ama bence istisnai birine sahipler.
Не стоит так волноваться из-за простой шутки.
Bir şakaya böyle bağırmamalısın!
Нет, в последний раз старушка в парке всё кричала : "Берегись, он прямо за тобой".
Hayır, parktaki o yaşlı kadın "Dikkat et, arkanda!" diye bağırıp durmuştu en son.
Как человек, борющийся с зависимостью, я ненавижу быть в долгу.
Yardımcı olduğum için iyileşen bir bağımlılığın nefreti var.
Он жертвовал значительную долю своего жалованья на благотворительность, исполнял партию тенора в Бруклинском хоре гомосексуалистов.
Maaşının büyük parçalarını hayır işlerine bağışladı, Brooklyn Gay Erkek Korosu'na tenör söylüyor.
Если зависимость - это пропасть, разве зависимый не должен время от времени пройтись по краю?
Bağımlılık bir uçurum ise, Bağımlı, bir buçukta kadar uçurmuyor mu?
Привет, меня зовут Шерлок и я наркоман.
Merhaba, benim adım Sherlock ve ben bağımlıyım.
Смиришься с судьбой мятежника - сохраню жизнь твоим людям.
O yerde dur ve bir hain olarak öl. O vakit diğerlerini bağışlarım.
Простите меня.
Efendim, beni bağışlayın.
Мои нижайшие извинения.
Bağışlayın lütfen.
- Мои нижайшие извинения.
Bağışlayın, efendim.
и я пощажу вас.
Çabuk o çocuğu yere indir. O vakit hiç olmazsa hayatını bağışlarım.
Спасите!
Canımızı bağışlayın!
Помогите... спасите меня...
Neden? Neden bunu yaptın? Bir tanrı varsa, ne olur bu kulunun canını bağışla.
Пожалуйста... кто-нибудь...
Canımı bağışla! Herhangi birisi, ne olur!
Ты не о собственной жизни просишь... хотя бы малыша...
Bağışlamamı istediğin hayat seninki değil, öyle mi? Bebeğiminki yalnızca.
что говоришь?
Annemle ben hem kalp hem de bağ olarak birbirimize daha yakınız. - Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?
Так что, кристалл во мне делает меня бессмертной.
Von Erickson'ın notlarına göre İskandinav ilahlarından biri değilsen ya da kan bağın yoksa... Peki bu kristalin içimde olması, beni ölümsüzleştirdi mi? Hayır.
Он может хоть кричать мое имя с крыши, это ему не поможет.
Çatı katlarından adımı bağışlayabilir. Ona yardım etmeyecek.