Choose translate Turkish
14 parallel translation
Look, whoever we choose is gonna represent the ideal woman for a year.
Bakın seçecek olduğumuz kişi bir yıl boyunca ideal kadını temsil edecek.
But this means something to The General, so please do not make me choose sides.
Ama konu generale geldiğinde lütfen bana taraf seçtirme.
We have got to fight back, show strength, make them choose us as their leaders.
Onlara karşı gelip gücümüzü göstermeli bizi liderleri olarak seçmelerini sağlamalıyız.
Я буду жить так как решу сама
I will live the life I choose.
I may be your daughter, but I'm also 18, and that means if I can vote and go to war, I can certainly choose who I date.
Senin kızın olabilirim, ama ayrıca 18 yaşındayım yani savaşa katılabiliyorsam ve oy verebiliyorsam kimle çıkacağıma da karar verebilirim.
I believe all people should have the right to love whomever they choose.
İnsanların istedikleri kişiyi sevme hakları olduğunu düşünüyorum.
В "Отношениях", если ты выбираешь фильм и твой выбор очень, очень неудачный, ты пропускаешь свой ход?
Eğer bir ilişkide çok ama çok berbat bir filim seçersen and you choose very, very poorly, sıranı kaybeder misin?
♪ You choose the road, love, and I'll make a vow ♪
Yolu ve aşkı sen seç, ben yemin edeceğim
Now, you got to choose between good and evil.
Şimdi, iyi ve kötü arasında bir seçim yapmalısın.
Or you can leave her here with us, whichever you choose.
Bizim yanımızda da bırakabilirsin, hangisini istersen.
♪ when I'm sad and blue, i choose to fight
# Üzgün olduğumda, dövüşmeyi seçerim
Some people choose to see the ugliness in this world.
Bazıları bu dünyanın çirkinliğini görmeyi tercih eder.
I choose to see the beauty. To believe there is an order to our days... a purpose.
Bense güzelliği görmeyi tercih ederim günlerimizin düzeni, bir amacı olduğuna inanmayı!
вновь доказывая свою полную неспособность сделать правильный выбор, даже когда этот выбор стоял передо мной и смотрел мне в лицо.
Dikkatim Dan yüzünden dağılmıştı once again proving my complete inability to choose the right thing,... üstelik o doğru karşımda durup bana bakıyorken bile.