Different translate Turkish
56 parallel translation
Гарри Коулмен. Хорошее имя.
Gary Coleman, Different Strokes ( TV Programı ).
Он марширует под другой барабан.
He marches to a different drummer.
After you left the store, I chose different ones.
Sen mağazadan çıktıktan sonra, ben başka bir takım seçtim.
Мы испытывали недостаток в испытательных комплексах, поэтому мы сбрасывали человеческие черепа... We lacked lab facilities, so we dropped human skulls в различных упаковках, вниз - через пролёт лестничной клетки общежития в "Корнэлле". ... in different packages, down the stairwells of the dormitories at Cornell.
Laboratuvarımız yoktu, Cornell'in merdivenlerinden farklı şekilde paketlenmiş kurukafalar attık.
Well I don't notice anything different, KIT-9! Do you? Ну, я не вижу никаких изменений, КИТ-9, а ты?
Ben bir fark göremiyorum KIT – 9!
A different type of hovering perhaps.
Başka türlü bir dolaşma olurdu belki.
Ты никто иной как Дуэйн Клеофус Уэйн из "Другого мира". ( прим. сериал "Другой мир" 80-х годов )
Sen, "A Different World" daki Dwayne Cleophus Wayne'den başkası değilsin.
Вы должны использовать различные тарелки для приготовленных блюд.
We have different plates for the side dishes.
"На нас эти шлюхи слетаются как мухи."
# Oh, we got ho's, In different area codes, #
Oh, that is completely different.
O tamamen farklı.
You bug the crap out of me too, but, well... with you it's different.
Sen de beni rahatsız ediyorsun, ama sen... Sen daha farklısın.
It requires finger bones from 7 different corpses.
Bunun için 7 farklı cesedin parmak kemiği gerekir.
Robbed a different bank?
Başka bir bankayı mı soydunuz?
Doesn't sound that different from the ideology Brauer's espousing.
Brauer'ın desteklediği ideolojiden çok da farklı gibi durmuyor.
Были другие времена И я думаю вы сойдетесь в мнениях что младенцам не следует играть с ладаном или миррой, за исключением c днем рождения, младенец Иисус с Рождеством, с Кванзой с Ханукой и с днем рождения, младенец Иисус
â ™ ª Well, times were different, and I think you'll concur â ™ ª â ™ ª that little babies shouldn't play â ™ ª â ™ ª with frankincense or myrrh unless it's â ™ ª â ™ ª happy birthday, baby Jesus â ™ ª â ™ ª happy Christmas, happy kwanzaa â ™ ª â ™ ª happy hanukkah â ™ ª â ™ ª and happy, happy birthday, baby Jesus â ™ ª
That's a different conversation.
Bu farklı bir konu.
Sometimes... what we imagine and the world aren't different things.
Bazen... Nasıl düşlersek, dünya öyle olur.
Так живут звезды старых сериалов.
Different Stroke dizisi oyuncuları da bu halde.
And is this one a different flavor?
Peki bu farklı aromalı mı?
If I had my.. wits about me, maybe I might've done it different.
Aklım başımda olsaydı belki de daha farklı bir şey yapabilirdim.
You get that in a completely different context
Sen onu gerçekten başka bir şey olarak düşünüyorsun.
- You're saying it works on different levels.
- Değişik seviyelerde olduğunu söylüyorsun.
I might rather eat a different thing.
Başka bir şey yemeyi tercih ederim.
I just don't like using products in a different way than it was intended, okay?
Ürünleri amaç dışı kullanmak hoşuma gitmiyor benim!
♪ How am I different? ♪
# Neyim farklı benim
I filed for custody so she'd see how serious it was. I'm... I'm a different guy now.
Velayet davasını ona ne kadar ciddi olduğumu göstermek için açtım.
But it's different now.
Ama şimdi farklı.
Vivian : W-well, they're completely different styles.
Ama tamamen farklı tarzlar.
There are different kinds?
- Farklı türler mi var?
We could play a different game.Oh, no, he has to go out.
- Başka bir oyun da oynayabiliriz. - Hayır onun çıkması gerek.
London has remade mein a different image.
Londra beni farklı bir kişiliğe bürüdü.
I suspectwe want different things, Mr Slade.
- Bence biz farklı şeyler istiyoruz, Bay Slade.
As you can tell, there's a different protocol.
Tahmin edebileceğiniz gibi burada âdetler biraz farklı.
He's no different than the rest of the Starling City elite who have failed to show up when it comes to ending the suffering of those left devastated in the Glades.
İş Glades'de harap olanların acılarına son vermeye geldiğinde onun da Starling City'nin diğer seçkinlerinden bir farkı yok.
To those men, this location could have been on any one of 150 different islands.
O adamlar için, burası diğer 150 adadan herhangi birinde olabilirdi.
Mikkel Høst has used his keycard in different parts of the building, often at night.
Mikkel Høst giriş kartını binanın farklı noktalarında kullanmış. Daha çok da geceleri.
I warned you this place would not be any different.
Buranın sizin için farklı olmayacağını söylemiştim.
С тушью все в порядке. Просто послушай нас. Why not have have Han Solo drop them off somewhere else and then go to the rebel base in a different ship?
Neden Han Solo onları başka bir yere bırakıp daha sonra farklı bir gemideki Asi üssüne gitmedi?
No, these are different.
- Hayır, bunlar farklı.
You know, get like a different perspective.
Farklı bir bakış açısıyla.
If I was... if I was more like you, if it was just me, this house would look different.
Eğer ben... ben de senin gibi olsaydım, sadece ben olsaydım, bu ev çok daha farklı olurdu.
And Henry didn't have that kind of cash, so you made a different agreement for Suyin's release.
Henry'nin de böyle bir parası olmadığı için Suyin'in özgürlüğü için daha farklı bir anlaşma yaptınız.
He must have used a different phone.
- Belki başka bir telefondan aramıştır.
Сейчас ты совсем другой человек.
You're a completely different person now.
Сейчас он изменился. Но раньше...
He's different now, but back then...
We've used this host in a number of different roles, have we not?
Bu ev sahibini birkaç farklı role sokmuştuk, değil mi?
I've been here before, a bunch of times, and this painting was different.
Daha önceden buraya gelmiştim ve bu resim farklıydı.
And then this one if you want to change the channel, if you want to watch something different.
Bununla da farklı bir şey izlemek istersen...
Michael Clark Thompson's mother died in childbirth, so he grew up with his father Nate, who was married and divorced 5 different times.
Michael Clark Thompson'ın annesi doğumda ölmüş, kendisini 5 kere evlenip boşanan babası Nate büyütmüş.
I look different.
Farklı görünüyorum.
... on three different occasions. 24-ре часа в сутки, 365 дней в году... Twenty-four hours a day, 365 days a year в мою семилетнюю бытность министром обороны, я жил в состоянии холодной войны.
Günde 24 saat, yılda 365 gün savunma bakanı olduğum 7 yıl boyunca soğuk savaşı yaşadım.