English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russian → Turkish / [ H ] / Have

Have translate Turkish

1,532 parallel translation
I have been selling dime bags all night for $ 500 a pop just by telling people they're from France, putting a pretty bow on it.
Malları güzel paketlere koydum, Fransa'dan ithal edildi diye 500 dolara satıyorum.
I have a lot to learn from someone like bill.
Bill gibi birisinden öğrenecek çok şeyim var.
I know that in - - I-I know that in the past, Bill Sussman and I have had our differences.
Geçmişte Bill Sussman'la fikir ayrılıkları yaşadığımızın farkındayım.
Uh, before you come at me with both barrels, let me just say, I have been thinking about it, and you were right.
Saldırıya geçmeden şunu söyleyeyim söylediklerini düşündüm, haklıydın.
I shouldn't have big-footed you like that with Emma.
Emma'nın önünde sana patronluk taslamamam lazımdı.
"I still have a dream that in spite of the difficulties and frustrations of the moment". " I still have a dream.
Zorluklara rağmen ve hüsrana uğradığım anlarda hâlâ bir hayalim var.
Что там Эрин просила? Горячий шоколадный чай. Гидеон, ты кандидат философских наук, изучающий редкие американские рабочие классы?
# Not to say but if you only knew # # more than words # # is all you have to do to make it real #
Послание в бутылке, почтальон... Кевин Костнер. Ну...
# dignified and true # # and do unto others # # as you'd have done to you #
Карута — это даже к лучшему. Comment : 0,0 : 13 : 07.87,0 : 13 : 15.70, Note, N, 0000,0000,0000, is that I have no way to tell you in person но только не для меня. Ририка!
Bahar geliyor, artık çiçekler açıyor...
Токиоми.
yüzünü görebilmeyi ne kadar isterdim. { he just mad he can't have Aoi-san }
Have a great night.
Çok teşekkürler. İyi akşamlar.
And I will have a steak, waffles, uh, Greek omelet, Greek salad, banana malt.
Biftek, gözleme, Yunan omleti, salata ve muzlu bira istiyorum.
- forgive me, Father, for I have sinned.
- Peder, beni bağışlayın, günah işledim.
- It's beautiful. Lemme have it a sec.
- Çok güzel, ver bir bakayım.
I have to go now.
Şimdi kapatmalıyım.
- Последняя песня "Сука Бетта забрала мои деньги".
AMG'den Bitch Betta Have My Money'yi dinlediniz.
Правда?
You have?
Have you?
Öyle mi?
вот почему однажды тебе придется отпустить да, я ухожу снова...
#'Cause one day you'll have to let it go # # Yes, I'll go again
Пока слеза катится украдкой. я молю и краду.
# So as the teardrops fall # # do I have to beg and steal or borrow #
We have a problem.
Bir sorunumuz var.
Frank, where have you been?
Frank, neredeydin?
Тебе нужны ответы от моего тёмного альтер-эго, you're going to have to tap into yours.
En karanlık yanımdan cevaplar almak istiyorsan sen de kendi karanlık kısmını devreye sokmalısın.
You have a royal begging you for it.
Bu kim? Hiç kimse, hayatım.
And you have some stones listening in on us.
Sadece gözüme takılan bir şey.
All we have to do is test-drive a car.
Bütün yapmamız gereken test sürüşüne çıkmak.
As long as we have light, we're okay.
Işığımız olduğu sürece, sorun yok.
We only have $ 938 for the whole month.
Bir ay için sadece 938 dolarımız var.
So, between the car and the money we wasted on that apartment, we have less than $ 200 left.
Arabayı ve burada harcadıklarımızı hesaplarsak 200 dolardan az paramız kaldı demektir.
Come on, man, you don't have to do this.
Hadi ama, bunu yapmak zorunda değilsiniz.
Francine, we don't have much, but we do have each other.
Francine, çok şeye sahip değiliz ama birbirimize sahibiz.
I have to think about the election. You can't just use me up and then leave me!
Sen beni kullandın ve şimdi terk ediyorsun!
You can have the shoes! Just leave the orthotics!
Sadece ortezleri bırak!
Вам пришлось нелегко.
You have been put through the mincer a bit.
Что я
# That I have not
Что это ненадолго
# That I have not got long
I have no idea how to go out on a field and be as nice as I can to the other team!
Rakip takıma nasıl bu kadar kibar olacağım bilmiyorum.
Dude, what do you mean we don't have a coach?
Dostum, ne demek koçumuz yok?
Look, I'm sorry guys, my dad said he's too busy with the Broncos, he doesn't have time for us.
Bakın, üzgünüm çocuklar. Babam Broncos ile ilgilenmekten zaten çok meşgul. Bize ayıracak zamanı yok.
We don't have a coach, Kyle!
Koçumuz yok Kyle!
We have Butters.
Butters var.
They're gonna have to sort this one out with the side judge.
Bunu tartışarak çözmek zorundalar.
No, I just don't have the mojo you have, Butters.
Hayır, sendeki olay bende yok Butters.
I don't have a dad.
Benim babam yok.
And some people have so much of that feeling that it comes out sometimes.
Ve bazen insanlarda bu o kadar fazla oluyor ki, her zaman dışarı vuruyor.
My goo doesn't come out every night, but I sure do seem to have a surplus of it.
Her gece çıkmıyor tabii, ama kesinlikle yeterince var.
Really happy to have you on the show.
Seni şovumda ağırlamak gerçekten güzel.
"I have a dream that one day this nation will rise up".
Bir gün bu ulus yükselecek.
Comment : 0,0 : 12 : 57.90,0 : 12 : 59.53, Note, Caption, 0000,0000,0000, is that I have no way to tell you in person Есть!
Ama o kartı almalıydım.
Comment : 0,0 : 14 : 27.61,0 : 14 : 30.62, Note, Caption, 0000,0000,0000, and I have yet to visit Amanohashidate or read my mother's letters которые она не караулит. Comment : 0,0 : 14 : 10.28,0 : 14 : 11.24, Note, N, 0000,0000,0000, and I have yet to visit Amanohashidate or read my mother's letters
Buraya.
We have light.
Işığımız var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]