Putting translate Turkish
23 parallel translation
I'd see her putting on airs and strutting like a peacock
Kibirinden kabarırken tavus kuşu gibi
Следующая вещь, которую ты знаешь - моя бывшая жена. catches her putting the neighbour
Eski eşim de onu, komşunun köpeğini bana göndermek için kutuya koyarken yakalamış.
What are the risks to putting my baby on chemo?
Bebeğimi kemoterapiye sokmanızın riskleri nedir?
What the hell am I putting together here?
- Ne yapıyorum ben burada?
Of course, they're putting RFID chips in food packaging now, so they can track you through your Cap'n Crunch.
Tabii artık yemek paketlerine RFID çipler koyuyorlar bu sayede sen gofretini yerken seni takip edebiliyorlar.
They're putting me up on their Web site as their favorite new artist of the month.
Bu ayın umut vaddeden sanatçısı olarak web sitelerine beni koyacaklar.
I have been selling dime bags all night for $ 500 a pop just by telling people they're from France, putting a pretty bow on it.
Malları güzel paketlere koydum, Fransa'dan ithal edildi diye 500 dolara satıyorum.
- I'm putting you on speaker at New York control.
- Seni New York rejide hoparlöre veriyorum.
One final "screw you," putting all this cool shit within arm's reach and then not letting us do dick.
Bunca güzel şeyi bir araya getirip bir bok yaptırmadıkları hayatın son bir siktiri gibi düşün.
Was there something, someone, putting pressure on her?
Onu strese sokan birşey,... ya da birisi mi vardı?
Thought you were gunning for your stripes, being smart, putting cases in the black.
Zekice davrandığını, rütbe için uğraştığını ve davayı bırakmak istediğini sanıyordum.
That's putting it mildly.
Bu kibarca oldu.
They've set up a tip line. They're putting a freeze on Daniels'trust account.
Bir ihbar hattı kurmuşlar ve Daniel'in banka hesabını dondurdular.
Shmeil putting in some overtime for you, huh?
Shmeil, senin için fazla mesai yapıyor demek, ha?
Apparently they're putting us in review.
Sanırım bir kez daha düşünmek istiyorlar.
So you can imagine how I feel about you putting him in the crosshairs of public opinion, alderman.
O yüzden onu halkın önünde zor durumda bıraktığınızda hissettiklerimi anlayabilirsiniz, meclis üyesi.
To putting up with her.
O kadına tahammül edebilmek için.
The tough part is putting it all together.
Zor kısmı onları birleştirmektir.
Jess, I'm putting my stuff in your room.
Jess, senin odana yerleşiyorum.
Спасибо, что отложил её.
Thanks for putting it aside.
Я делаю такие вещ с моим телом, Которые ни один человек сделать не может Например, я могу поместить мою голову между моих колен
â ª I do stuff with my body â ª â ª That no human should be able to do â ª â ª Like putting my face behind my knees â ª â ª Turning my hand into a shoe â ª
Chris, I'm putting together a load of laundry. You got anything?
Chris, çamaşırları yıkamaya atıyorum da senin de yıkanacak bir şeyin var mı?
Опускаю.
Putting it down.