Supposed translate Turkish
56 parallel translation
You're not supposed to use your tires for anything like that, Trudy.
Böyle bir şey için giysilerini giymemen gerekiyor Trudy.
Well, because you are supposed to share and do it for people's good will, ну, раз Вы предлагаете делиться и делаете на благо людей, то похоже, что кто-то тут коммунист.
Şey, çünkü paylaşmaktan bahsediyorsunuz ve bunu insanların iyi niyeti için yaptığınızı farzedelim.
We were supposed to take these B-29s и поскольку не было самолётов-заправщиков, мы-бы заполнили топливом их...
Orada yakıt uçağı yoktu.
EIGHT, NINE- - YOU'RE SUPPOSED TO.
8, 9... Zaten hissetmeniz de lazım.
Maybe this is happening for a reason. Maybe you're supposed to fix me. One thing that is really coming into play
Benimle gelirsen bir daha yalan söylemek zorunda olmayacaksın.
How long is it supposed to take, Clark?
Ne kadar sürmeli, Clark?
That was supposed to be a secret.
Bunun sır olarak kalması gerekiyordu.
What's that supposed to mean?
- Bu da ne demek? - Kes artık. Bana biraz zaman tanı.
But what am I supposed to say? The girl's from another planet.
Kız başka bir gezegenden.
I guess I'm supposed to tell you to be yourself, but in your case...
Sanırım, kendin olmanı söylemem gerekiyor ama senin durumunda...
You know, I'm supposed to be listening to career day,
Bilirsin, ben etmeliyim, Kariyer günü dinleme olmak
She was supposed to come, but... she never showed.
O da gelecekti ama... gelmedi.
Wasn't supposed to be anywhere near combat.
Çatışmaya yakın bir yerde olmasına gerek yoktu.
There wasn't supposed to be a robbery.
Soygun diye bir şey olmayacaktı bile.
Well, I - - I'm really not supposed to do this, but, um, your story's really touched my heart, so consider it a belated wedding gift.
Aslında buna iznim yok ama hikâyeniz beni çok etkiledi.
Isn't there something else you're supposed to be doing?
Başka bir şey yapman gerekmiyor mu?
What are we supposed to eat?
Ne yiyeceğiz?
I can't even remember if we're supposed to hug the fullback or compliment him.
Onlara sarılmalı mıyız yoksa iltifat mı etmeliyiz onu bile hatırlamıyorum.
What the hell's that supposed to mean?
Bu da ne demek?
You weren't supposed to say "yes."
Evet demen gerekmiyordu.
You're supposed to be a seamstress.
- Sen bir terzisin...
You are supposed to be the doctor in this town. I wish to hell you'd start acting like it.
- Senin bu kasabanın doktoru olman gerekiyordu... keşke öyleymiş gibi davranmaya başlasan.
I mean, I don't know what I'm supposed to think or believe anymore.
Yani artık ne düşünmem... veya neye inanmam gerektiğini bilmiyorum.
What am I supposed to do now?
Şimdi ne yapmam gerekiyor?
You really had no idea that this was not supposed to be a sexcapade?
Buraya sikişmek amaçlı gelmediğimiz aklına gelmedi mi?
My mom said she had something to do, and I was supposed to sit with this man, and watch TV for a little.
Annem, yapacak bir işi olduğunu çok kısa bir süre bu adamla kalmam gerektiğini ve Tv seyretmemi söyledi.
Am I supposed to give this to you?
Bunu sana mı vermeliyim?
You're not supposed to be smoking in here. You're smoking.
Burada sigara içmemen gerekiyor.
We were just supposed to get away.
Sadece kaçacaktık hepsi bu.
We weren't supposed to deal with his wife, and...
Karısıyla hiç uğraşmayacaktık güya ve...
I thought well-born English girls were supposed to be reticentand refined.
Soylu İngiliz kızlarının suskun ve seviyeli olması gerektiğini sanardım.
And whatare the ladies supposed to do?
Peki hanımlar ne yapacak?
( Sam ) What I don't understand is, this is supposed to be a game. How did somebody die?
Anlamadığım şey ise, bunun bir oyun olması gerekiyordu.
There's a challenge out here, and it can be dangerous, but nobody's supposed to die.
Burada bir mücadele var, ve bu tehlikeli de olabilir, ama kimsenin ölmemesi gerekiyordu.
You ran because you were downloading keyless entry systems to cars that you were supposed to be valeting.
Kaçtın çünkü valelik yapman gereken araçların anahtarsız giriş sistemlerini kopyalıyordun.
I was supposed to meet up with him after the show to talk through some concepts, but he never showed up.
Programdan sonra buluşup konsept konuşacaktık ama gelmedi.
Then how are we supposed to find him?
- O zaman onu nasil bulacagiz?
I thought college guys were supposed to be so much cooler, but they're just like high-school guys, plus 2 years and 20 pounds.
Üniversiteli çocukların daha havalı olduğunu sanıyordum ama sadece liseli çocukların 2 yaş ve 2 kilo fazlalıklı hali gibiler.
How were we supposed to know third place is a good thing?
Üçüncülüğün iyi bir şey olduğunu nereden bilecektik?
What's that supposed to mean?
Bu ne demek oluyor?
Listen, even if I wanted to, how am I supposed to do that?
Dinle, istesem bile nasıl yapacağımı bilmiyorum?
♪ and no one's supposed to ♪ ♪ get it right ♪
Ve kimse doğru olduğunu düşündüğünü yapmıyor.
Or that's who I was supposed to be.
Ya da olmam gereken şey bu.
А как мне тебя теперь называть?
What am I supposed to call you now?
What am I supposed to do without it?
O olmadan ne yapacağım?
I was supposed to, but Henry phone me.
Gidecektim ama Henry telefon etti.
♪'Cause I was taught I'm not supposed to trust any ♪
Çünkü kimseye güvenmemem bana öğretilmişti.
You know, they're supposed to turn on each other, but only if a guest takes them on the High Sierra storyline, and Walter always buys it.
Konuğun biri High Sierra hikâye temasını satın alırsa birbirlerine saldırmaları gerekiyor ama Walter her defasında bunu yutuyor.
that's awkward. How-how am I supposed to respond to that?
Buna nasıl yanıt vereceğim şimdi?
I just want to work repo like I'm supposed to.
Yapmam gerektiği gibi haciz yapmak istiyorum.
You're supposed to lock up the criminals, not create them.
Ve agabeyimin hayatini aldiniz, bu sizi ne yapiyor?