You ' re right translate Turkish
72 parallel translation
But only when he's sober So you're all right
Ama sadece ayıkken Sorun olmaz sana
You're totally right.
Haklısın.
- You're absolutely right. Верим и видим.
İnandığımız ve gördüğümüz.
Ты прав.
You're right, Vakama.
Joe... I know you're all about the boobs right now, but trust me... the neck.
Joe şu an derdin davan memeler, biliyorum ama inan bana iş boyunda.
Look, you're right.
Bakın, haklısınız.
I'm not inclined to resign to maturity if it's all right then you're all wrong but why bounce around to the same damn song you'd rather run when you can't crawl
Kendimi ergenliğe teslim etmeye hevesli değilim. Eğer sorun yoksa, o zaman tamamen yanılıyorsun. Ama niye aynı lanet şarkıya dalıp duruyorsun?
You know, you're right.
Sen haklısın, biliyorum.
Yeah, you're probably right.
Muhtemelen haklısın.
No, you're right.
Haklısın.
Ты прав.
You're right.
I get what you're saying, but that doesnt mean i dont want one or more of your fingers in my vagina right now.
Demek istediğini anlıyorum. Yine de, bu parmaklarını vajinamda istemiyorum demek değil.
All right, now, you be careful where you're pointing that banger, kid.
Pekala, elindekini nereye doğrulttuğuna dikkat et evlat.
You're the ones from Japan, right? ( Вы те самые из Японии? )
değil mi?
You're right.
Haklısın.
They're right in front of you.
Hemen önündeler.
All right, we're gonna get you to a hospital.
Tamam, seni hastaneye götürüyoruz.
You're a lawyer-in-training, right?
Avukatlık okuyorsun, değil mi?
You think we're just a pushover little outfit, right?
Sen bizi çömez sandın, değil mi?
You're right.
Haklısınız.
You're right, I guess.
Sanırım, haklısınız.
You're right, black suits you.
Haklısın, siyah sana yakışıyor.
Hу, обходи справа, жми, жми, жми!
Yeah, you're clear right, go. Sür.
You're hungry, right?
Açsın değil mi?
But you're not gonna tell them, right?
Kimseye söylemeyeceksin, değil mi?
You're right.
- Haklısın.
Right, cos you're coming over for fish?
Evet, balık yemeye geldiğin için mi?
You're right, Mom.
Haklısın, anne.
And you know you're not speaking right now?
Şu an bir şey söylemediğinin farkındasın değil mi?
You sure we're digging in the right spot?
Doğru yeri kazdığımıza emin misin?
All right, and you're acting like a douche bag.
- Hayır ama dostuyum tamam mı? Ve sen de yavşaklık ediyorsun.
All right, now, I don't know what you're up to, but now I'm pissed.
Neyin peşindesin bilmiyorum ama tepemi attırdın şu an.
You're damn right it felt real goo
Köküne kadar haklısın, hem de çok iyi hissettirdi.
Oh, you're right.
Haklısın.
You're gonna be all right.
İyileşeceksin.
You're probably right in that "Mother of Three" won't start up a new cell.
"Üçlünün annesi" nin yeni bir hücre oluşturmadığı konusunda muhtemelen haklısın. - Emin olamayız.
You're right, I am.
Haklısın, öyleyim.
I'd wager you're right.
Eminim haklısındır.
Right now at this moment, it is just as likely you're the one that dies as I am.
Şu anda, sen de büyük ihtimalle benim gibi yolun sonuna geldin.
Ah, you're right. I guess the food isn't too good.
Haklısın, sanırım yiyecekler çok iyi değil.
You're just a bighearted guy, right? Который только что пытался сбежать и атаковал Федерального агента.
Sen de kaçan ve sonra Federal Ajana saldıran kocaman kalpli adamsın, değil mi?
You're right, you know what? Benny wasn't reformed.
Haklısın, Benny ıslah olmamıştı.
* Теперь с тобой будет все в порядке *
♪ You're gonna be all right ♪
You see what you're doing, right?
Ne yaptığını fark ettin, değil mi?
( Reese ) You're right. Нам нужно работать вместе, чтобы спасти Финча.
Haklisin, Finch'i kurtarmak için birlikte çalismaliyiz.
Даже больше и лучше.
- oh, you're gonna get got, all right. - it's about to get much, much better.
And then you're gonna get on your knees and thank me for not firing you right now.
Ve seni şu an kovmadığım için dizlerinin üstüne çöküp bana teşekkür edeceksin.
So you're right.
Yani haklısın.
All right, so you're saying that if we are connected,
Pekâlâ. Yani sen şimdi eğer bağlantılıysak benim de ölebileceğimi söylüyorsun.
I don't even know if you're here right now.
Şu an burada olup olmadığını bile bilmiyorum.
What you're feeling right now is not death.
Şu anda hissettiğin şey, ölüm değil.