Везёт translate Turkish
1,492 parallel translation
Но знаешь, не всем из нас так везёт, как тебе.
Kendimi yenileme çabalarımla alay et. Hepimiz senin kadar şanslı değiliz.
Не всем так, как тебе, везёт иметь... не-отношения.
Herkes seninki gibi resmi olmayan bir ilişki bulacak kadar şanslı değil.
Вам мужчинам так чертовски везёт, что вам никогда не приходится беспокоиться о таких вещах.
Siz erkekler böyle konularda asla endişelenmediğiniz için çok şanslısınız.
Я предполагаю, что не всегда тебе везёт.
Tahminimce pek sık olan bir şey değil.
Везёт вам.
Çok güzel.
Кость не задета, Кейз. Тебе везёт.
Etin parçalanmış sadece Kees, şanslısın.
Вам везёт, на нём ещё нет штрих-кода.
Şanslısın. Henüz barkod sistemine dahil değil.
Все знают, что мне везёт в лотерею!
Bu oyunlarda iyi olduğumu biliyorsunuz.
Я же говорила, мне везёт в лотерее.
Bu konularda iyi olduğumu söylemiştim.
Просто тебе не везёт, вот и всё.
- Bugüne dek hiç iyi şansın olmadı. Hepsi bu.
Мне снова везёт!
Şansım geri döndü!
Нам везёт!
Şansımız yaver gidiyor!
Мне сегодня весь день не везёт.
Tam da gününü buldun!
Вам везёт.
Zarlar atıldı.
Палатку везёт, а поставить не может.
Çadırı getiriyor ama kuramıyor.
Мудакам везёт.
Şanslı götveren.
Мне везёт.
Fırtına gibi eseceğim.
С того, что роду моему так везёт столетиями чтобы нас снова и снова ебали в жопу.
- Çünkü ailem yüzyıllardır k.çından beceriliyor.
Обычно, я никогда не предлагаю одно и то же дважды, но тебе везет.
Normalde, aynı teklifi asla ikinci kez yapmam. Ama şanslısın.
Гаррисон везет всех нас сегодня на поле.
Garrison bugün bizi geziye çıkarıyor.
Он уже везет его к нам. Мальчик в порядке?
Kaldı ki daha yeni tanışıyoruz.
Везет дуракам.
Nereden anladın?
Да, везет.
Bilmiyorum.
Не везет мне на этой неделе.
Bu kesinlikle benim haftam değil.
Потому что мне не везет.
Birincisi, şanssız biriyim.
Невезучие лишь показывают везучим, что им везет, мистер Фишер.
Şanslı biri için şanssızlık, düşünce penceresinden daha fazlası değildir, Bay Fisher.
Люди, к сожалению, слишком поздно осознают, что им везет.
Maalesefiş işten geçene kadar, şanslı insan şanslı olduğunu görmüyor.
Почему мне так не везет?
Sorunun ne?
- Скажите : "Тот, кто везет свидетеля".
Ona tanığının bende olduğunu söyleyin.
Детектив, вам сегодня не везет.
Bugün kötü bir günündesin.
Некоторым парням очень везет.
Bazıları ışığa doğru yürür.
Тебе везет.
Ne şanslısın.
Он везет меня домой.
Eve götürecek.
Знаешь, мне просто везет.
Galiba sadece şanslıyım. Tamam, çok şanslıyım.
Ладно, очень везет. И было бы глупо никак это не использовать.
Bu yüzden en iyi şekilde tadını çıkarmamam delilik olur.
- Нику в последнее время везет.
Nick'te insanları etkileme yeteneği vardır.
Что, Койстинен, не везет с бабами?
Ee, Koistinen.
Не будет боле интимного массажа, когда он везет тебя по усыпанными листьями окраинам!
- Yapma. Artık banliyö yollarında sürat yaparken jenital masaj yok.
И он меня завел прямо... завел... Мне просто везет на спичечные коробки.
Bu kibrit kutuları ortaya çıkıp duruyor.
Джек видимо узнал, что "Капов" везет оружие.
Jack belki de Kapov'un silah yüklü olduğunu biliyordu.
Это говорит только о том, что вы сами в прекрасной форме. вам везет.
- Konuşanlar iyileşenler. Şanslısın.
Нам, судьям, с почитателями не везет.
- Bizim gibi mahkeme memurlarının pek az hayranı vardır.
Ты совсем как я - на мужиков не везет!
Sen de benim gibisin, kocadan yana şansın yok!
Господи, совсем мне не везет с выбором времени сегодня!
Zamanlamam bugün çok kötü!
Офицера Лича везет к вам сержант.
Memur Leach oraya geliyor.
Некоторым везет.
Bazı insanlar şanslıdır.
- Мне везет.
- Şansım yaver gidiyor.
- Ну, не везет в картах, повезет в любви.
- Şeytan yardakçılarını severmiş derler. - Doğru.
Везет тебе, Ямашита-кун...
Seni kıskanıyorum, Yamashita.
Везет тебе, Ямашита-кун...
Çok şanslısın, Yamashita.
Везет тебе, Ямашита-кун... Пока молодой, ни о чем и заботиться не надо.
Derdi olmayan bir genç olduğun için şanslısın.