English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russian → Turkish / [ Е ] / Еды

Еды translate Turkish

4,366 parallel translation
Она сказала, что знает ферму неподалеку, где может быть немного еды.
Yakınlarda biraz yiyecek olabilecek bir çiftlik bildiğini söylemişti.
И снова Аль-Файеды кормят нас обещаниями.
Bu Al Fayeed'ler bize süslü konuşmalar vermek istiyorlar. Bu adam papağan.
Всё, что у нас есть нам дали Аль-Файеды!
Sahip olduğumuz her şey Al Fayeed'ler sayesinde! - Boşanmak istiyorum.
- Много еды, много кофе.
Bolca yemek ve bolca kahve.
- Много еды.
Bolca yemek.
У меня полный холодильник еды, и она испортится. И, очевидно, у меня нет денег идти за продуктами и снова тратить 300 баксов.
Buzdolabında bozulacak bir sürü yiyecek var ve bir 300 dolarlık market alışverişi daha yapabilecek param olmadığı gayet açık.
Я ухожу для другой еды сейчас!
Yeni fark ettim, yine yemeğe çıkıyorum!
В 8 километрах от остановки, автобуса и еды.
İstasyondan sekiz kilometre uzaktayız. Otobüs... ve yemek yiyebileceğimiz bir yer...
Нужно собрать еды, воду, оружие, если удастся.
Bulabildiğin kadar silah, yiyecek ve suyu toplamalısın.
Немножко еды.
Biraz yiyecek.
Когда ты уходишь, как думаешь, сколько я продержусь без еды или воды?
Öldüğünde suyumun ve yemeğimin bitmesi ne kadar zaman alacak sanıyorsun.
Аль-Файеды только что спасли жизнь нашему отцу.
Bu Al Fayeed'ler babamızın hayatını kurtardı.
Все припасы были на дирижабле, мы остались без еды, без воды...
Tüm malzemelerimiz gemideydi. Yemeğimiz de suyumuz da kalmadı.
Давай я тебе хотя бы еды дам.
- Hiç değilse sana yemek getirmeme izin ver.
Ты поешь моей еды.
Yemeğimi yiyeceksin.
Искренне надеюсь, что мы — Рашиды и Аль-Файеды — сможем продолжить дело, начатое вашим отцом. Посмотрим.
En içten şekilde Rashid'lerle Al Fayeed'lerin babanızın başlamasına yardımcı olduğu bu sürece devam edebileceğini umuyorum.
Мы — Аль-Файеды.
Biz Al Fayeed'iz.
— Они и есть Аль-Файеды.
- Onlar zaten Al Fayeed.
Басам, меня посадили в тюрьму и пытали Аль-Файеды.
Bassam, Al Fayeed'ler tarafından esir alındım ve işkence gördüm.
Мы оставили немного еды на столе внизу.
Aşağıda masaya yemek bıraktık.
Но нам обоим не хватило бы еды и воды. И он застрелился.
İkimiz için yeterince su ve yiyecek yoktu ve o intihar etti.
Набрал людей на поиски еды и оружия.
Cephane ve erzaklara bakması için adamlar görevlendirdim.
Не ссориться из-за еды и воды.
Yemek ve su için dövüşmeyelim.
Была ужасная нехватка еды.
Bizi gıda için umutsuzlandırdı.
Может, захватишь еды в дорогу? - Хорошо.
- Yolculuk için ıvır zıvır alırsın belki.
Уютный мир, полный домашней еды и приятного изменения веса?
Ev yapımı yemeklerle dolu, insana hafif göbek yaptıran sıcak bir dünya?
Только потому, что не прошу делать их безумные вещи, типа того, чтобы убрать каизин из еды из-за одного ученика.
Onlara böyle saçma şeyler sormam çünkü bir çocuğun yemeğinden bütün kazeyini almak gibi mesela.
Осталось много еды.
- Çok fazla yemek kalmış.
Очень много еды.
- Çok fazla yemek var.
В связи насыщенностью сахаром нашей еды и постоянной путаницей с его влиянием на наше здоровье, единственный реальный способ разобраться для меня, это снова начать есть сахар и увидеть как он повлияет на мое здоровье.
Artık yiyecek tedarikimizi doyurmakta olan şeker ile sağlığımız üzerindeki etkilerine ilişkin var olan sürekli kafa karışıklığının yanında, bazı cevaplar almanın tek gerçek yolu benim tekrar şeker yemeye başlamamdan ve bunun vücuduma ne yaptığını görmekten geçiyor.
Кельтийская Королева Еды и наблюдать за общим состоянием моего здоровья будет доктор Дебби Хербст она же Проверь'ка UPZ.
Kelt Gıda Kraliçesi. ve genel sağlığımı gözlem altında tutan kişi, Dr Debbie Herbst, diğer adıyla Kontrolcü.
Именно столько сахара в большинстве обработанной еды которую употребляет большинство людей.
Bu miktar çoğu insanın yediği işlenmiş yiyeceklerin büyük bir kısmında bulunan bir miktardır.
И если ты с детства тут живешь, ты не знаешь другой еды и какой еда должна быть, удивительно что это такая огромная проблема для этой страны.
Ve eğer büyüme çağında bir çocuk isen ve bunlar senin yiyeceğin ne olduğu ile ilgili tek tecrüben ise, bu ülkede bu kadar büyük bir problemin olması hiç de şaşırtıcı değil.
Теперь когда кто-то из нас ест сахар довольно часто и постоянно получают удовольствие в качестве вознаграждения это может создать подсознательные или бессмысленные привычки, которые легко срабатывают на изображение сладкой еды.
Şimdi, eğer bazılarımız bu şekerli yiyecekleri yeterli sıklıkta yer ve bu mutluluk verici ödül duygusunu oluşturursa bu etkiler şekerli yiyecek resimleriyle kolayca tetiklenebilen bilinçaltına özgü veya zihinsel olmayan alışkanlıklar yaratabilirler.
Когда дело доходит до еды полные люди ведут себя довольно глупо.
Konu yemeye geldiğinde, şişman insanlar temel olarak oldukça aptaldır.
Но если всё упирается в чрезмерное потребление еды или в недостаточной физической активности, если калории от сахара не отличаются от калорий от брокколи, то всё в порядке.
Ama eğer konu çok yemek az egzersiz yapmak olursa, eğer şekerdeki kalori brokolinin kalorisinden farklı değilse, o zaman sorun yok.
Я груст-мечала. И все это включало тонну китайской еды и просмотр сериалов о убийствах женщин.
Kederli kutlama yapıyordum ki bu da çok fazla Çin yemeği yemek ve kadın katiller hakkında dizi izlemek anlamına geliyordu.
И я собираюсь поесть твоей китайской еды.
Çok yakında manyak kız arkadaşım gidecek ve Çin yemeği yemek üzereyim.
Можно мне, пожалуйста, немного еды?
Biraz yemek yiyebilir miyim, lütfen?
Если спрос на удобрения будет расти нынешними темпами, фосфаты закончатся в этом веке — а это значит : никакой еды.
Şu anki cari fiyatında gübre talebi artarsa fosfat bu yüzyılda biter, bu da yiyecek bir şeyin olmaması demek.
Ты не заслуживаешь ни еды, ни сна.
Yemeyi ya da uyumayı hak etmiyorsun.
Пожалуйста, у меня нет ни еды, ни воды.
- Lütfen. Hiç yiyeceğim ve suyum kalmadı.
Без перерывов, без еды, без сна.
Mola, yemek, uyku olmadan.
В молодости мне часто приходилось обходиться без еды, и я научился ценить вкус мяса диких воробьев.
Delikanlıyken sıklıkla aç gezdim. Ve yabani serçenin tadını sevmeyi öğrendim.
Я завезу немного еды позже.
Daha sonra biraz yiyecek alırım.
Ого, у этого парня в холодильнике еды меньше, чем у тебя.
Vay! Bu adamın dolabında seninkinden bile az yiyecek var.
Что делать нечего, но ты в безопасности, еды навалом и чистые одеяла.
Yapacak iş yok de ve güvendeyim de. Bir sürü yemek ve temiz battaniye var de.
- И у нас мало еды, чтобы его накормить.
- Onu doyurmak için yeterince erzağımız yok.
Там нет еды, работы...
İş yok, aş yok...
Еды нет, везде беспорядки.
Yiyecek kalmadı, isyan var.
Что нет еды?
Yemek yok diyor muyuz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]