Клюет translate Turkish
110 parallel translation
Настоящая леди на людях клюет, как птичка.
Sana kaç defa söyledim, bir hanımefendi insan içerisinde kuş kadar yemesinden anlaşılır.
Хотя тут всегда хорошо клюет.
Buradayken hep balık tutardım.
На сладкий звон монет клюет весь белый свет.
" Şangır şungur sesleri tüm dünyayı döndürür.
На этот сладкий звон монет клюет весь белый свет.
"İşte dünyayı bunlar döndürür."
У тебя там клюет?
Balık mı tutacaksın?
Гляди, клюет.
Baksana, yakaladın.
Клюет.
Yakaladım.
- Клюет. - Клюет. - Поворачивай ручку и дергай.
Geri sar ve çek.
Ровно столько, чтоб перестать флиртовать. Он то и дело клюет носом на сессиях Палаты Представителей.
Başkentteki oturumların dörtte üçü boyunca uyuyormuş.
- Я слышала, что он часто клюет носом, так что это плюс.
- Sürekli uyuya kaldığını duydum. Yani iyi bir tarafı var.
Плохой день, такси не клюет.
- Taksi için kötü gün. - Bu korkunç rüzgardan.
Ранняя пташка червячка клюет.
Erken gelen çorbayı içer.
Не клюет сегодня.
Bugün oltaya vurmuyorlar.
Отличное место, прекрасный вид, хорошо клюет.
- Eğlenceli bir şeye benziyor. - Harika bir yer biliyorum.
Клюет?
Rastgeldi mi hiç?
Клюет.
Zokayı ısırdı!
В это время там хорошо клюет
Bu mevsimde iyi oluyormuş. - Evet.
Он всегда клюет носом.
O her zaman böyle kestirir.
Когда он меня так клюет, я забываю, что люблю его.
Ve beni o şekilde gagaladığı zaman, onu sevdiğimi unutuyorum.
Надо же! Мне в тебе клюет! Какие мы взрослые.
Ne kadar, ne kadar olgunca.
Кажется у меня клюет...
Sanırım bir kaç ısırık alacağım...
- У тебя клюет!
Oltana bir şey takıldı!
- Клюет, клюет, клюет!
- Isır, hadi, ısır!
Клюет что-нибудь?
Bir şey yakaladın mı?
Я и говорю, скольким мальчишкам показывал, где лучше рыба клюёт, и ко всем относился хорошо, а сейчас они забыли меня, когда я в беде.
Ve sık sık kendime şöyle diyorum : "Ben çocuklara, en iyi balık tutulacak yerleri gösterir ve yapabildiğim kadarıyla onlarla dost olmaya çalışırdım. Ve şimdi başı dertte olunca, onların hepsi yaşlı Muff'u unuttu."
Клюёт.
Oltaya balık vurdu.
Сидит, клюёт носом и ждёт звонка.
Orada oturup uyukluyor, ve zilin çalmasını bekliyor.
Рыба всегда клюет на закате.
Şimdi balık yiyelim!
Там всего один охранник, белый чувак, всё время клюёт носом.
Hiçbirşeyleri yok ama bütün gün burnunu karıştıran bir bekçileri var.
Курица клюёт петуха, чтобы он вёл себя как ворон.
Tavuk horozu gagalıyor ve onu öttürüyor.
- На что у тебя клюёт? .
- Ne ısırıyorlar bunlar?
- На что у тебя клюёт?
- Ne ısırıyorlar bunlar?
У меня клюёт!
Bir ısırık aldı.
Клюёт?
Bir şey yakaladın mı?
Я смотрю, хорошо клюет.
Isırdıklarını görebiliyorum.
Ловите рыбу, пока клюет, Джон.
Fırsatları kaçmadan değerlendir, John.
- А как здесь рыбка клюёт?
Ee, balıklar zokaya geliyor mu?
Клюёт!
Tuttum bir tane!
У меня клюёт рыба!
Bir tane balık tuttum Sméag.
Она сказала, что самой крупной рыбой в реке становится та, что не клюёт на приманку.
Irmaktaki büyük balığın yakalanmadığı için büyük olduğunu söyledi.
[Если наживка выглядит живой рыба на неё клюёт.]
Olta yemlerini canlı takarsan, balıkları cezbedersin.
Клюёт рыбка, Рейнольдс?
Durum nasıl, Reynolds?
Клюёт.
Oltam.
Нельзя поймать то, что не клюёт,
Yemi ısırmayan yakalanmaz.
Мне даже всё равно, что рыба не клюёт, потому что ничто меня не победить, когда я тусуясь с моей девочкой.
Balık oltayı ısırmıyorsa umurumda değil çünkü hiçbir şey kız arkadaşıma sarılmanın yerini tutamaz.
У меня клюёт!
Bir ısırığım var!
В это время там хорошо клюет
Bu mevsimde çok iyi olur.
Смотрите, как на мою ногу рыбка клюёт.
Bak, balıklar ayağımı ısırıyor.
- У тебя клюёт!
- Balık takıldı!
- Кто-нибудь на это клюёт? - Нет.
- Henüz kimseyle bunu yaşamadın mı?
Ну, и где сегодня клюет?
İstikamet ne yöne?