Навес translate Turkish
72 parallel translation
Спрячьтесь под навес и держитесь!
Brandanın altına geç ve iyice tutun!
А когда возвращаемся, там новый навес и снова растет кукуруза.
Tekrar gittiğimizde, yeni evler buluyoruz ve mısır yeniden yetişiyor.
Если через пять минут навес не откроется, то это значит что я вернусь.
Eğer beş dakika içinde tente hala aşağıda ise Tekrar geleceğim demektir.
Видите навес?
Acele et, koş!
Эй, Повар, натяни навес.
Hey, Chef, Kapağı şuraya koy.
* Я встану под навес с нею завтра вечером * И одену кольцо ей на палец * С нею, одетой в белое
* Onunla yarın gece aynı tentenin altında duracağım * ve onu parmaklarına bir yüzük takacağım * beyazlar içinde bir gelinlikle... * yarın gece
Первое : Сделайте навес из сломанных дверей или крепких досок и расположите их под 45 градусов ко внутренней стене.
Kapı yada da sağlam tahtaları bir duvara dayayarak... çatı oluşturun.
Огонь в загоне для скота, картофелины в пепле... Навес для лодок, плывущий по озеру. Южный крест.
Otlağın yanındaki ateş... küller içindeki patatesler... göldeki... uzaktaki kayıkhane... güneyin haçı...
Навес гнилой.
Her yeri çürümüş.
Дождь не пускает меня на улицу вот уже два дня поэтому я стал делать навес.
"Son iki günün büyük kısmını yağmur yüzünden içeride geçirdim... "... ve bir tente yapmaya başladım.
Хотели сделать навес для хранения перца.
Depomuz için.
- Ты знаешь этот навес...
- Bizim binanın dışındaki...
А это там деревенские парни идут в лес и строят гигантский навес. - Что-то вроде хижиньi... - Да.
Bu yer, köylü çocukların ormana gidip kocaman bir baraka inşa ettikleri yer değil mi?
[Skipped item nr. 204] ни навес - никакую из этих построек я не мог бы назвать своим домом.
Ben de öyle hissediyorum. Bilirsiniz, eskimo klubelerinin yatık bir çatısı... ya da geodezik bir kubbesi olur belirli bir yapıları yoktur. Bu yüzden evimi aramaktansa onu inşa etmeyi tercih ederim.
Вам лучше пойти под навес.
Sığınağa gelmelisin.
У них там большой навес.
Büyük bir çadırları var.
- Где красный навес. И это прощальная вечеринка.
Kırmızı tentenin olduğu yere bak, parti orada.
У него нос как навес встроенный.
O burun doğal bir tente.
Мы спрятались под навес, чтобы переждать, когда закончится ливень.
Choksuk Çadırı kar fırtınasındaki bir ok gibi zamanı kovalıyor.
- Я сжег дотла навес моего соседа в 12.
- 12 yaşında komşunun ahırını yaktım. Ne için?
- Нет, воду он сам собирает. Дождевую... навес, и тот еле уговорили поставить.
Hayır, kendi suyunu yağmurdan topluyor.
И он поставил машину под навес?
Bay Crawford arabasını evin önüne mi park etti?
Даже Малкольм установил навес.
Malcolm çadırları kuruyor.
Там есть навес, где мы укрываемся в тени, и никто не возражает если ты пока там обоснуешься.
Gölgesinden yararlandığımız bir çardak var, bizimkiler kampını şimdilik oraya kurmanın bir sakıncası olmadığını söylüyorlar.
Мы можем сделать навес из шкуры Эми.
Koyun koyuna saklanmamız lazım.
Теперь навес.
Şimdi hücum.
Я заменил навес на новенький, я вот отлакировал все дерево.
Tenteyi değiştirdim. Tüm ahşap yerleri cilaladım.
Ну... когда двуногие побежали под навес, мы с Мортом утащили вот это.
İnsanlar korunmak için kaçışmıştı... Mort ve ben bunu kaçırdık.
Не поверите, я упал на навес.
Tenteye düştüğüme inanabiliyor musunuz?
Я упал на чертов навес.
Lanet tentenin üzerine düştüm.
Длинный навес...
Derin bir atış yaptı.
Навес на Кантона.
Cantona'ya doğru geliyor.
На навес одним этажом ниже.
Alt katın tentesinin üzerine düştüm.
И на обоих местах - в баре прошлой ночью и в ресторане, основные повреждения пришлись на навес и на крышу здания.
Ayrıca gerek dün geceki çatışmada gerek lokantada hasarın çoğu tentede ve binanın üstünde meydana geliyor.
Ты хочешь купить навес для памперсов?
Bebek bezi deposu mı alacaksın?
Ничего, можете встать под навес.
Sorun değil, sığınabilirsin.
Пойдем под навес, тут что-то прохладно.
Kulübede konuşalım. Burası çok soğuk.
Официальная причина смерти - кровоизлияние в мозг из-за трещины черепа вследствие удара о навес.
Resmi ölüm sebebi, başını tenteye çarpmasıyla oluşan kafatası kırığı sonucu beyin kanaması.
О ну это тогда ясно. А это? Это вы что же отдельно навес себе взяли, да?
Demek kendinize böyle bir yer ayırttınız?
Может быть сделать навес для них или ещё что-нибудь.
Belki onlar için büyük bir kulübe yaptırabiliriz.
Пять-шесть - колья на навес!
Beş, altı kazıkları bırakın!
Я строил себе навес из прибившегося к берегу леса,
Ağaç dallarından bir sundurma yapmıştım.
Мне нужно закрепить этот навес.
Sadece muşambayı biraz daha sağlamlaştırmalıyım.
Я видел... зеленый навес, на нем волк в зеленой куртке.
Yeşil bir... güneşlik, üzerinde yeşil tasma olan bir kurt gördüm.
Эй, есть ли шанс, что ты заставишь Ллойда заменить этот отвратительный навес?
Lloyd ile konuşup girişteki o iğrenç tenteyi değiştirtme şansın var mı?
Хорошо, Ллойд, но у нас договор этот навес просто как бельмо на глазу и..
Lloyd peki tamam ama o görsel facia olan tentenin değişmesi hususunda- - Değiştiricez dedik ya.
Хорошо, что Ллойд всё-таки заменил этот навес.
Lloyd'un tenteyi değiştirmesi iyi olmuş.
В 1992 навес "Револьвера" Пита, забитый на последней секунде в матче против "Иглтон Хай", обеспечил "Пьяным безумцам" из "Центрального канала Пауни" победное возвращение.
1992'de, Pistol Pete'in, Eagleton Lisesi'ne karşı son saniyede attığı smacı, Pawnee Merkezi Ayyaş Barbarları için geri dönüş zaferini perçinledi.
Ну знаете, да, тот навес сделал меня известным, но иногда... Иногда это жизнь тебе навешивает.
Yani, tamam, o smaç beni ünlü yaptı ama bazen bazen hayat sana smaç basar.
Как только навес готов, мы заходим, готовим партию, пускаем яд, и уходим.
Tente çıktığı anda girip partimizi pişireceğiz. Sonra da ilacı basıp evden çıkacağız.
Знаете, что самое забавное? Он мог бы упасть на этот навес, прыгни он пару футов вправо.
İşin ilginç yanı... birkaç adım sağa doğru gidip atlasaymış... şu brandanın üstüne kapaklanırdı.