English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russian → Turkish / [ У ] / Убеждает

Убеждает translate Turkish

107 parallel translation
Человека, который убеждает себя в том, во что не верит в глубине души.
İnanmadığın bir şeye kendini inandırmaya çalışıyorsun.
Она убеждает тебя, что все в порядке.
Sana yanlış bir şey yapmadığını söylüyor. Sen de inanmış gibi davranıyorsun.
Ну что, убеждает?
Pekala, inandırıcı mı?
И это не мой стиль, особенно когда симпатичная дама убеждает меня, что я глуп как рыба.
O da tarzım değil, hele hele güzel bir hatun bana bir balıktan daha ahmak olduğumu söylüyorsa.
Она убеждает консервативный штат госпиталя... позволить ей продолжить исследование новичка.
Hastanenin yönetim kadrosunu yeni hasta üzerinde... çalışması konusunda ikna eder.
Дэнни убеждает его посмотреть на Лу на "встрече с песней" в Уолдорфе.
Danny, onu Waldorf'a gelip Lou'nun programını izlemesi için ikna etti.
Это нас не убеждает.
Bizi ikna edemedin.
Не знаю, может Господь воздает мне за мои проступки, но... то, как ты живешь, убеждает меня, что ты отмечен, и что небеса наказывают меня за мои ошибки.
Bilmiyorum ki Tanrı yaptığım bir şeyden ötürü bir şeyler yapmam için yönlendiriyor mu beni, ama senin hayatın önünde eriyip gitmen gösteriyor ki sen damgalanmışsın bir kere ve ben yanlış davranışlarımdan dolayı cezalandırılıyorum.
Но ничто в моем опыте не убеждает меня в том, что вы сказали мне правду.
Ama senin anlattıklarının doğru olduğuna beni hiçbir şey ikna edemez.
Мистер Природа убеждает его, что он еще пожалеет.
Bay Doğal ona bakamadığı için üzüntüsünü dile getirir.
Мистер Бергенс убеждает суд присяжных, что мистер Хейли ненормален.
Bay Brigance, jüriye bir şeyleri kanıtlamak için büyük gayret sarf etmişti. Bay Hailey'in kaçık olduğunu... aklını yitirdiğini... ya da... klinik tanımı neydi? Neyi?
Боюсь, меня это не убеждает.
Ne yazık ki pek etkilenmedim.
Сенди возбуждает, и убеждает дикого и сумасшедшего яйцеголового ученого бросить свою затворническую жизнь и прожить остаток дней делая то, что он любит больше всего.
Sandii vahşi ve çılgın çok bilmiş bilim adamını, baştan çıkartarak evini ve karışık hayatını bıraktırtır ve geri kalan günlerinde en sevdiği şeyleri yapmasını sağlar.
Ќе убеждает?
Daha fazla delil mi istiyorsun?
- убеждает, что он в Риме? - Нет!
- Onun Roma'da güvende olduğunu gösteren?
Но, с другой стороны, Гленн дает мне понять, убеждает меня, что ждать стоит.
Olaya pozitif bir açıdan bakarsak, arada bir beklediğime değdiğini hissettiren bir hareket yapıyor.
Знаешь, что? В этом наряде уже не убеждает.
Biliyor musun, bu kıyafetle pek inandırıcı gelmiyor.
- Ах, вот что убеждает тебя?
Seni ikna eden bu mu oldu?
Мне нравится, когда меня убеждает не пить хиппующий завуч.
Esrarkeş bir hippi tarafından, alkol konusun da uyarılmak hoşuma gidiyor.
Знаешь, это не убеждает.
Öyle söylemedi ama.
Это самая избитая история в целом мире - парень встречает девушку, парень убеждает девушку сняться в фетиш-кино.
Parasızdım. Bilinen en eski hikaye. Oğlan kızla tanışır ve onun dominant bir filmde oynamasını ister.
- Если наше приподнятое настроение не убеждает вас
- Eğer bu gelişme sizi ikna etmediyse..
- Оно меня убеждает.
- İkna oldum.
Наверное, она сейчас занята – убеждает "Плэнет", что они ненормальные, что вообще когда либо печатались без неё.
Planet'ı, o olmadan basım yaptıkları için deli olduklarına ikna ediyor.
Пол сейчас убеждает сына, что это мы, а не он, нуждаемся в медицинской помощи.
Paul şu anda yardıma ihitiyacı olanın kendisi değil de biz... olduğumuza oğullarını ikna ediyor.
Да, убеждает.
Gerçek gibiydi.
Он убеждает Кортеса, что может продолжать
Cortez'e devam etmek istediğini söylüyor.
Кто-нибудь убеждает вас?
Orada aklınızı çelen biri mi var?
Вот и проебал все! " Теперь он себя убеждает, что история его оценит.
Fakat şu hayatta bir kerecik de olsa "Bush, operasyon ve başarı" kelimelerini yan yana görebildik.
Катарины, несчастной королевы, убеждает вас предотвратить развод и отлучить короля от Церкви.
Acilen evliliğin iptalini önlemenizi ve Kral'ı Katolik Birliği'nden çıkarmanızı istiyor.
Ты просишь его о стакане с водой, а он тебя убеждает, что тебе нужна расширенная гарантия на лед.
Ondan bir bardak su iste, Sana uzatıImış kaymaklı garantiye ihtiyacın olduğunu söyler.
Вас это не убеждает?
- Bir fikrin var mı?
— несмотря на то, что вы... — Я знаю, это не убеждает.
Şaşırtıcı olduğunun farkındayım.
Он тебя убеждает отказаться от мальчишника?
Partiye bulaşma mı diyor?
Ботник убеждает группу просто играть.
Botnick, grubu içlerinden geldiği gibi çalmaya zorlar.
То, что она успешно работала внутри Компании, за счет... всех остальных... еще больше убеждает меня уничтожить их всех.
Önüne geleni harcayarak Şirket'in içinde budaklandığı gerçeği onları devirme isteğimi daha da şiddetlendirdi.
Собственно, именно сравнительно небольшая сумма выкупа и убеждает меня жизнь моего отца под угрозой.
Aslında, bu onun hayatının tehlikede olduğunu söylememi gerektirecek bir miktar bile sayılmaz.
Кто-то убеждает вас, что вы не можете или не станете...
Size yapamayacağınızı söyleyen biri mi var?
Полковник О'Нилл убеждает меня, что вам уже пора занять командную должность.
Albay O'Neill sizin komutada görev almanız konusunda sürekli başımın etini yiyor.
это подходит для нее, потому что она никого не убеждает в этом у нее нет доказательств она просто живет в мирке, не видя отличий между копиями и оригиналами ей повезло.
Evet çünkü o kimseyi değiştirmeye çalışmıyor. Onun kanıtlayacak bir şeyi yok. Gerçek ve sahtenin birbiriyle aynı şey olduğu küçük dünyasında yaşıyor o.
Знаете, это только лишний раз меня убеждает что наш колледж не достаточно приспособлен к нуждам мисс Грэндин.
Bu olanlardan Bayan Grandin'in bu ekipmana ihtiyacı olmadığı anlaşılıyor.
Тебя не убеждает содержание моих аргументов.
Sizi ikna eden şey sözlerimin içeriği değil.
и при каждой нашей встрече убеждает меня в этом.
Beni her gördüğünde bana nutuk çekiyor.
Если это не убеждает тебя, то, наверно, ты не заслуживаешь того, чего хочешь.
Bu da sizi ikna etmediyse belki de istediklerinize kavuşmayı hak etmiyorsunuz demektir.
Она убеждает себя, что сделает все, что потребуется, чтобы выжить. Ее инстинкты подсказали ей, что так будет лучше.
İçgüdüleri en iyisinin bu olduğunu söylemiş olmalı.
Убеждает.
Rızamızı alıyor.
Да, я уверена, именно в этом он убеждает сам себя.
Tabii, eminim bunu kendisine tekrarlayıp duruyordur.
Должна думать, что все чистенько и аккуратненько, и она убеждает себя, что я работаю в тихой-спокойной лаборатории в белом халате с вкладышем для ручек в кармашке, и когда мой контракт закончится, я просто сниму халат,
Her şeyin düzenli ve yerli yerinde olmasını istiyor. Benim de güzel, sessiz, ufak bir laboratuvarda beyaz önlük giymiş, cep kalemliği takmış bir şekilde çalıştığıma ve kontratımın süresi dolduğunda da her şeyi şak diye bırakıp hoşça kalın diyerekten yürüyüp gidebileceğime inanıyor.
Человеку, который говорит, который убеждает, который лжёт, мы дадим единственно верный ответ.
Konuşan, sonuç çıkaran, yalan söyleyen adam,... kusursuz cevapla karşılaşacak.
Он постоянно делает эти чудовищные вещи, но убеждает себя, что он не злой, творя эти случайные акты доброты, понимаете?
Sürekli böyle kötü şeyler yapıyor ama ara sıra da iyilik yaparak kendisini çok kötü biri olmadığına inandırmaya çalışıyor.
Не убеждает.
Buna inanmıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]