Шепчут translate Turkish
53 parallel translation
Я слышу то, что люди шепчут по секрету и вижу то, что полагают, никто не может слышать.
İnsanoğlunun gizliden fısıldadıklarını duyar kimsenin göremeyeceğine inanılanları görürüm.
Здесь вы видите несколько фотографий губ, которые шепчут страстные слова :
Şimdi tutkulu cümleler söylerken çekilmiş birkaç ağız fotoğrafı göreceksiniz :
А дубы-колдуны Что-то шепчут в тумане.
Ve meşe ağaçları Gizemli şeyler fısıldar.
Но если вы встанете поближе и вслушаетесь... то услышите их послание, они шепчут его вам.
Yakından dinlerseniz size vasiyetlerini fısıldadıklarını duyabilirsiniz.
Скорее, они шепчут.
Fısıldarlar daha çok.
Надоедает, что на тебя смотрят сомнительные личности и о чем-то думают и шепчут по-польски то, что ты, к счастью, не понимаешь.
Bazı zamanlar size bakıp neler düşündüğünü bilmediğiniz biri, Polonyaca konuşup durur ve ne dediğini gerçekten anlamazsınız.
Обожаю, когда мне шепчут на немецком.
Sadece Almanca fısıldamayı severim.
Они шепчут.
Fısıldıyorlar.
Если ты можешь это представить. Тебя насилуют снова и снова, и шепчут тихо, так что слышно только тебе :
Düşünsene... sana defalarca tecavüz ettiklerini ve kulağına şöyle fısıldadıklarını :
Голоса, так много голосов, шепчут.
Sesler, çok fazla ses, fısıltılar.
Они шепчут.
Fisildiyorlar.
Когда тысячи голосов шепчут тебе. "Да, это ты, и ты такой."
Tıpkı bin tane gizli sesin "bu sensin" diye fısıldaması gibi.
Больше это не повторится.. больше никаких голосов, "Ба ба ба ба ба", больше никаких голосов, которые шепчут, ты знаешь, "Ба-ба.."
Artık kafamın içinde "Ba ba ba ba ba," diyen sesler yok fısıldayan o sesler, bilirsiniz...
"Брызги открытого океана шепчут ваше имя?"
Tuhaf ve eşcinselce bir şey olmayacak. - Düşünürüm. - Şunu dinle.
- Боги шепчут мне.
Tanrılar bana fısıldıyor.
Не имея компаса по жизни, как нам узнать, должна ли наша судьба достигнуть блага... или повиноваться демонам, что шепчут на ухо?
Yönümüzü gösterecek bir pusula olmadan kaderimizin doğruyu aramak mı yoksa kulağımıza fısıldayan şeytanlara itaat etmek mi olduğunu nasıl bilebiliriz?
И шепчут.
Bir şeyler fısıldıyorlar.
Иногда я так же, как и Эбби, слышу, как они шепчут мне.
Bazen, tıpkı Abby'e yaptıkları gibi bana da fısıldadıklarını duyabiliyorum.
Они шепчут у нас в голове.
Kafamızın içinde fısıldıyorlar.
Продюсеры в панике. Они всегда паникуют, и всё шепчут режиссёру на ухо.
Yapımcılar panik içinde sürekli etrafta dolanıp yönetmenin kulağına bir şeyler fısıldıyorlar.
Думаете, они о вас шепчут?
Sizin hakkınızda konuştuklarını mı düşünüyorsunuz?
Лишь самые знатные шепчут, о соблазнах, что таят эти стены.
Sadece en saygın kulaklar bu hanenin zevklerinden haberdar oluyor.
Когда ты слышишь, как они шепчут за твоей спиной - "Цареубийца", это не волнует тебя?
Arkandan Kralkatili diye konustuklarini duyuyorsun, bu seni rahatsiz etmiyor mu?
Они напиваются и шепчут, что они хотят на Рождество мне на ухо, а потом я использую эту информацию, чтобы потихоньку ослаблять и контролировать их весь остальной год.
Sarhoş olup, Noel'de kendileri için istedikleri şeyleri kulağıma fısıldıyorlar ve ben de bu bilgileri senenin geri kalanında onları kurnazca elimin altında tutmak için kullanıyorum.
Боги шепчут об обмане и предательстве.
Tanrılar yalan ve ihanetten bahsediyor.
Та, о которой шепчут на улице?
Herkesin bahsettiği kadın.
Я хожу в кафе, на встречи а люди смотрят на меня и шепчут.
Kafelere gidiyorum, toplantılara gidiyorum. ve insanlar bana bakıp fısıldıyorlar
И шепчут они "члено-торт".
"Çük Kek" diye fısıldıyorlar.
"Как крошечные лепестки крокуса шепчут о смерти"
Çiğdem yaprağı gibi ince mektuplar ölümü fısıldar...
Наряжаюсь и улыбаюсь, пока все шепчут за моей спиной. "Ее отец убил кого-то".
- Herkes arkamdan fısıldarken giyinmek ve gülümsemek.
Если прислушаетесь, услышите, как они шепчут вам свое напутствие.
İyice dinlerseniz miraslarını size fısıldadıklarını duyabilirsiniz.
Шепчут все : "Какой крутой!"
# Tüm çocuklar harika olduğunu söyler #
Капли дождя Шепчут ваши имена
♪ Sıcacık yağmurlar ♪ İsimlerinizi fısıldıyor
Ты ты, о которой волки шепчут как о королеве.
Bütün kurtların kraliyet diye bahsettiği kişi sensin.
Я принимаю. И когда я обнимаю свою паству... Они шепчут.
Kucaklarım ve cemaatimi kucakladığımda fısıldarlar.
И о чем же они шепчут?
Ne fısıldıyorlar?
Мои шпионы шепчут, но пока неявственно.
Casuslarım bir şeyler fısıldıyor ama kanıtlayamıyorlar.
Они что-то шепчут.
Fısıldaşmalar.
Пусть шепчут.
Başlasınlar ne olacak...
Я знаю, что именно они шепчут ему по ночам.
Geceleri kulağına neler fısıldadıklarını biliyorum.
Ещё шепчут, что ему кто-то оказывает помощь.
Ayrıca onun yardım aldığına dair dedikodular da var.
Они торжественно шепчут друг другу :
Birbirlerine fısıldarlar, " Boğulacak.
— Неа. — Походу, твои стены шепчут "Мэгги".
Sanki duvarların "Maggie" diye fısıldıyor.
Будь это не так, я бы не носил этот знак, и я бы сделал в Марбурге некоторое время назад то, что они шепчут было достигнуто в Салеме.
Çok olmasa da, bu işareti taşımazdım. ve uzun zaman önce Salem'de fısıldadıkları... şeyleri Marburg'ta yapardım.
Голоса в голове, шепчут, страшные вещи, вещи, которые я не хочу слышать.
Kafamın içinde fısıldamalar, sesler, korkutucu şeyler var. Duymak istemediğim şeyler.
Богини не шепчут. Они кричат.
- Hayatım tanrıçalar fısıltıyla konuşmazlar, bağırırlar.
Темные голоса из глубины души шепчут... шепчут... и, наконец, ты увидишь мир в его истинном обличии.
Bu karanlık sesleri derinden duyarsın fısıldar, fısıldar ve nihayet dünyayı olduğu gibi görürsün.
О настоящей любви нужно шептать, О ней шепчут сердца, Когда возлюбленные не вместе,
Gerçek sevgi kalpten kalbe fısıldanabilir derler, sevgililer ayrıldıklarında Ama ben bir dileğe ve bir yıldıza güvenmek zorundayım, kalbim kim olduğunu bilmedikçe.
Которые что-то шепчут.
Ona fısıldayan birilerini.
[голоса шепчут невнятно ] Какого чёрта? [ шёпот продолжается]
Bu da ne?
[голоса шепчут невнятно ] [ стонет] Третий, что случилось?
Üç, sorun nedir?