Ярко translate Turkish
679 parallel translation
Куски мозайки ярко отразят всю ложь и ошибки прошлых дней.
Mozaik parçaları geçmişin yalan ve hatalarını yansıtıyor tüm canlılığıyla.
кого я люблю - это ярко сияющее в небе солнце.
Çünkü sevdiğim kadın gökyüzünde parlayan bir güneş.
"Сегодня звёзды ярко блещут над Горой висельников..."
"Bu gece yıldızlar darağacı tepelerinde lütufkâr parlayacak."
С ярко-красным пером.
Üzerine eğri bir şekilde konulmuş siyah tüyü olan kıpkırmızı bir şapka.
Луна была такой яркой, и я читала твое письмо по пути домой.
Ay öyle parlaktı ki mektubunu eve giderken yolda okudum.
Где-то чёрный, где-то ярко-красный.
Bir kısmı siyah, birazı da parlak kırmızıymış.
- И ярко-синие глаза.
- Parlak mavi gözleri de var.
Пламенный ярко - красный.Сделайте его веселым.
Biraz neşeli olsun.
Когда музыка заиграет Звезды ярко засверкают
# Orkestra çalmaya başladığında Yıldızlar pırıl pırıl parlıyordu #
Скорее ярко красное!
Açık kırmızı olmalı.
Пляжная юбка в клетку с ярко-розовым поясом. И соломенная шляпка.
Pamuklu bir erkek gömleği, koyu pembe bir kuşak ve doğal samandan yapılma yazlık bir şapka ile.
Тёмно-красный или ярко-красный? Ой, прекрати!
Koyu kırmızı mı yoksa trafik lambası mı?
Слишком ярко.
Işıklar çok parlak.
Это слишком ярко.
Çok göz alıyor.
" И дом был ярко освещён...
"... üzerindeki ışıklar sayesinde...
Ярко-голубое.
Periwinkle mavisi.
Ярко, громко, шумно!
Gürültü, patirti, feryat figan.
С яркой индивидуальностью.
Çok karakterli ve kişilikli olanından.
Никогда ваши глаза так ярко не горели, никогда ваши движения не были так наполнены счастьем.
gözleriniz hiç bir zaman o kadar parlamamış, jesteriniz hiç bir zaman o kadar mutluluk göstermemiş.
Ярко светило солнце, улица была пустая, ярко освещенная с одной стороны, и в глубокой тени с другой.
Güneş parıldıyordu, sokak bomboştu bir tarafı aydınlık, diğer tarafı ise gölgelerle örtülüydü.
Слишком ярко.
Çok güneşli.
Романист 19-го века, произведения которого сейчас знают все. Он ярко описал общество того времени.
19. yüzyılda yaşamıştır ve eserlerinde. yaşadığı toplumun sorunlarını anlatmıştır.
Ярко зеленый.
Parlak yeşil.
Яркой звездою
Daima ışıldayan
Так ярко, что...
Getçekten çok pırıl pırıl...
И Солнце ярко светит весь день,
# Güneş de gün boyu parlamışsa
бредёшь по слишком ярко освещённым улицам.
... fazla ışıklandırılmış sokaklarda dolaşıyorsun.
Eго глаза выражают все, что он знает Правда светит так ярко, что может растопить лед
Gözlerinden fışkırıyor bildikleri, eritir karları, kavuran gerçekleri!
как часто ты радовала меня, когда рождественские огни ярко горели...
Bana hep haz veriyorsun. Noel ateşi ışıl ışıl yanarken.
Объект приближается спереди, ультро-ярко и уже по-настоящему.
Burundan yaklaşıyor. Çok parlak ve hareketli.
Однако оставшиеся там капли были ярко-красного цвета.
Ama şişenin içinde kalmış olan birkaç damla oje parlak kırmızıydı.
Это вызывало в памяти платок с ярко-красными пятнами, в который был обёрнут револьвер.
Bu da, silahın üzerine sarılı bulunan ve kırmızı bir renkle lekelenmiş mendille bağlantı kurmama neden oldu.
Войцек, у вас прекраснейшее aberratio mentalis partialis, то бишь раздвоение личности, причём ярко выраженное.
Woyzeck, seninki aberasyon vakalarının en güzelinden. İkinci türden. Kusursuz gelişim göstermiş.
Тихо был очень яркой личностью, украшенной золотым носом.
Tycho altın bir takma burunla abartılı bir figür sergiliyordu.
Если бы звезда находилась так же близко, как Солнце, она была бы такой же большой и яркой.
Bir yıldız Güneş kadar büyükse Güneş kadar büyük ve parlak görünmeli.
Он уже не будет просто яркой точкой в ночном небе, но навсегда станет местом, которое мы будем исследовать и познавать.
Gece gökyüzünde bir ışık noktası olarak göremeyeceğimizi fakat sonuçta, keşfedilmesi gereken bir yer.
Не виданная прежде звезда вспыхнула и загорелась почти так же ярко, как полная луна.
Daha önce görülmemiş bir şekilde parlamış ve neredeyse dolunayın parlaklığı kadar ışınımı artmış.
У этой яркой звезды есть массивная невидимая пара.
Bu parlak yıldızın heybetli ve göze görünmeyen bir yoldaşı var.
Свет, что ярко горит, быстро гаснет.
Iki kat isik veren ates, normalin yarisi kadar dayanir.
А ты так ярко горел, Рой.
Ve siz o kadar parlak bir isik verdiniz ki, Roy.
Слишком ярко!
Aaarghh. Çok parlak.
Кстати, тут всегда так ярко?
Söz açılmışken, burası hep böyle aydınlık mı?
Ярко выраженный, беспощадный тип.
Bu ifade çok rahatsız bir tipe ait.
Подобно пламени, горящему ярко.
# Parlayarak yanan bir alev gibi #
Как ярко горящее пламя
# Parlak yanan bir alev gibi #
"Все ярко.."
"Her yer parlak...."
Ну так что насчет самой яркой звезды?
Yıldızlar hakkında konuşuyorduk, değil mi?
Так светло и ярко...
Bu pencerelerle hem çok hoş hem de aydınlık.
Я видела в горах вспышку света. Сначала она была очень яркой, а потом погасла.
Dağa bakıyordum ve bir ışık parlaması gördüm.
Они ярко желтые.
Kapsülün etrafında dönüp duruyorlar... ve ışıl ışıl parlıyorlar. Parlak sarı renkteler.
Теперь, оденем ей вокруг шеи ожерелье из ярко красных цветов.
Sonra boynuna parlak kırmızı çiçeklerden bir gerdanlık takıyor.