Adalet translate English
8,432 parallel translation
Bana mı çalışıyorsun, yoksa Adalet Bakanlığına mı?
Do you work for me, or do you still work for the Justice Department?
Adalet Bakanlığındaydım.
I was with the Justice Department.
Sana, Adalet Bakanlığı ile birlikte olduğumu söylemiştim.
I told you, I was with the Justice Department.
"Adalet yerini bulacak" demekle ne demek istiyor?
What does he mean, "Justice will be served"?
Adalet, adalet...
Justice, justice...
Adalet Bakanlığı'na katılmadan önce onun yanında bir sene katiplik yaptım.
Yeah. I clerked with her for a year Before joining the justice department.
Bu işi adalet sistemine bırakmamı mı istiyorsunuz, değil mi?
You want me to just... turn this all over to the criminal justice system, is that it?
# Adalet Zuhur Etti! #
JUSTICE ENFORCEMENT
Skandalın etkileri Adalet Bakanı'na kadar ulaştı.
The effects of the scandal were felt all the way up to the attorney general.
Başkentteki FBI ofisine veya Adalet Bakanlığı'na telefon açabilirim.
I can make some calls to the Justice Department, FBI in DC.
İstihbarat Komitesi, Adalet Bakanlığından devam eden soruşturmayla ilgili canlı bilgileri alıyor.
Intelligence committee is receiving live updates on the progress of the investigation from the Justice Department.
Adalet Bakanlığı'nın basın listesinde.
He's on the Main Justice press list.
Kimliklerim geldiğimde alındı ama Adalet Bakanlığı tarafından incelenmişti.
My credentials were taken from me when I arrived but they were vetted by your Department of Justice.
Bir süre önce, Adalet Bakanlığından iki adam geldi ve Katarina'yı sordu bana.
Sometime back, two men from Justice Department...
Adalet Bakanlığı, söylediklerini doğruladı.
Main justice verified his credentials.
Eğer Keen'i suçlamak istiyorsa, adamın arkasında Adalet Bakanlığı var.
The man has the weight of the entire D.O.J. behind him if he wants to indict her.
Bu görev gücüne, FBI ve Adalet Bakanlığı yetki verdi.
This task force was authorized by the FBI and the D.O.J.
Tam da yukarıda, Adalet'in benim liderliğim altında yapacağı harika şeylerden bahsediyorum, ve bir emirber gelip kulağıma fısıldıyor ki...
I'm spinning gold about all the great things Justice will do under my leadership, with an aide whispering in my ear about- -
Adalet Bakanligi ile konustum.
Spoke with Main Justice.
Görünüse göre Adalet Bakanligi, Ajan Keen'e kaçmasini söyledigimi bilmiyor.
Apparently Justice wasn't informed that I advised Agent Keen to run.
Merhamet olmayacak, adalet yerini bulacak.
There can be no clemency, only justice.
Ne haksızlık var bu işte ne de adalet.
It's not unfair or just.
Hayatında ilk defa, adalet senin tarafında.
For the first time in your life, you've got justice on your side.
Bu kızlar için adalet yerini bulsun istersin sanıyordum.
I thought you wanted to get these girls justice.
Tüm istediği adalet.
All she wants is justice.
Adalet.
Justice.
Adalet yerini buldu.
It's justice.
Ama adalet diye bir şey yok.
But there is no justice.
Bu rapor Adalet Bakanlığı soruşturma dosyasından.
This is the report from the Justice Department's investigation.
Merhamet gösterilmeyecek. Sadece adalet.
There can be no clemency, only justice.
Merhamet yok, adalet mi var?
No clemency, only justice?
Adalet.
Justice?
Superman gerçek ve adalet Amerikalılar için dövüşüyor.
Superman fights for truth, justice and the American way.
- Hayır, istedikleri adalet.
No, what they want is justice.
Adalet sistemi kurmalıyız.
Justice system.
Oyuncular kendi adalet hislerini kötüye kullandılar.
The players violated their own personal sense of fairness.
Seni doğru sözlükle öldürmek şairane bir adalet olacak.
It'll be... poetic justice to kill you with the right dictionary.
Sonsuz saygımla. merhametinize ve adalet duygunuza sesleniyorum.
AHMOS : With utmost respect, I appeal to your mercy
Bir diktatörlükte adalet aramanın bedeli bu herhalde.
The price you pay looking for justice in a dictatorship, I guess.
Ben sadece Nesbitt ve dostları gibi adamların adalet karşısına çıkmasını istiyorum.
I just want to make sure that guys like Nesbitt and his buddies are brought to justice.
Artık adalet savunucusu mu oldun?
You the defender of justice now?
- Bak, adalet savunucusu olmadım, tamam mı?
- Look, I am not a defender of justice, okay?
Benim merakı olduğunu Bu uyandırdı adalet benim duygusu değil.
It is not my sense of justice that is aroused, it is my curiosity.
Bütün ipuçlarını takip edip elimizden geleni yaparak bunu yapan şahıs veya şahısları adalet önüne çıkarmak için soruşturmayı gerekli olduğu müddetçe devam ettireceğiz.
Well, we're prepared for it to take as long as necessary - to follow up every lead, do everything we possibly can to ensure that the person or persons involved are brought to justice.
İnsanlar adalet istiyor.
The people want justice.
Majesteleri, anladığınızdan emin değilim. İnsanlar adalet istiyor.
Majesty, I am not certain that you understand - the people demand justice.
Referans aldığın her dosyada sadece başarılı olup katili adalet önüne çıkarmakla kalmadım aynı zamanda hem kanunlara hem de temsil ettiğim bölüme son derece saygılı davrandım.
In every case you have referenced, I have not only successfully brought the killer to justice, but I did so with the utmost respect for the law and for the department I represent.
İkimiz de bu dünyaya adalet getirmeye çalışıyoruz.
We're both trying to bring justice to this world.
Adalet yerini bulsun. İlk kurbanın babası.
Let justice be done.
Adalet Bakanlığı da farkında.
Main Justice is aware.
Adalet mi?
Justice?