Amacımız translate English
2,396 parallel translation
Dinleyin, tek bir amacımız var
Listen, everybody, this lab has a single goal.
Ki asıl amacımız bu olmasına rağmen.
Although that's a highlight.
Kesinlikle asıl amacımız bu ama tek amacımız değil.
That's most definitely a highlight, but it's not the only one.
Bu eleme sürecindeki amacımız Eureka için en iyisini bulmaktır.
Our goal for this selection process has been to find the best of the best in Eureka.
Sanırım, bilince kuantum yaklaşımı ; neden buradayız ve amacımız ne, ölüm sonrası yaşam, reenkarnasyon ve vücudumuz pes ettikten sonra bilincin kalması olasılıklarını prensipte açıklayabilir.
I think the quantum approach to consciousness can, in principle, explain why we're here and what our purpose is and also the possibility of life after death and reincarnation and the persistence of consciousness after our bodies give up.
Amacımız para kazanmak.
It's about raising money. Mm.
Böyle uzun bir yolculuktan sonra, devrimci amacımız hedefine ulaşacaktır.
After such a long journey, we will reach our revolutionary goal.
Amacımız şaka yapmaktı.
It was meant to be a prank.
Tek bir amacımız var :
We have but one goal :
Buradaki amacımız ne?
" What are we doing here?
Amacımız mümkün olduğunca tümörün tamamını kesip çıkarmak, sonra da radyoterapiye gidilmesi gerekiyor.
Cut out as much as possible. What we try, is to extract the entire tumour.
Amacımız da sizin evde de hastanedeki kadar güvende olmanız, arayabileceğiniz birinin olması bir sorun olduğunda karınızın arayabileceği birisinin olması.
We try to make you as safe at home as in hospital. And there's someone for you to call, and for your wife to turn to if there are problems.
Ama bu saldırı kritik olduğu gibi tek amacımız da olmayabilir.
But this attack, as critical as it is, cannot be our only objective.
- Bizim amacımız sadece- -
- We were just trying to- -
Amacımız nedir?
What's the angle?
Bizim amacımız Deli Kral ile birlikte öldü.
Our purpose died with the Mad King.
Bu, yağ ekstraksiyonu yani, gezegendeki en kirli yağlardan... Bu, yağ eldesi için çok yüksek miktarda enerji gerektiği anlamına gelir ve bu yağı çıkarma amacımız yani bu kirlinin daha kirlisi... yağı çıkarma amacımız ortada daha başka petrol kalmamış olmasındandır.
- It's oil extraction, it's some of the dirtiest oil on the planet, which means that it takes the most energy to extract, and the reason that we're extracting this this particular brand of dirty, dirty, oil
Tek amacımız bu.
This is our only goal.
Ruh sağlığı asıl amacımız olduğundan ve rehabilitasyonda bir gelişme kaydedilmediğinden daha çok eski terapi yöntemlerinin fayda sağlayacağına inanıyoruz.
As his mental well being is our primary objective, and progress in rehabilitation has not been made, we believe he would benefit from more... archaic methods of therapy.
Dratschev önümüze kırmızı halılar serecek ve gerçek amacımızın tehlikeli bir suçluyu adalete teslim etmek olduğundan şüphelenmeyecek bile.
Dratschev will roll out the red carpet to us, completely unsuspecting of our true agenda, that being bringing a dangerous criminal to justice.
Amacımız birini suçlamak değil, sorumluyu bulmak.
It's not about laying blame. It's about finding responsibility.
Evet efendim, amacımız bu.
Yes, sir, that's the idea.
Dean, bizim esas amacımız Babamı bulmak.
Dean, our main goal is to find Dad.
Evet, ama amacımız senin daha iyi hissetmeni sağlamak.
Yes, but our goal is to make you feel better.
- Amacımız için bir onursun, Nucky.
- You're a credit to the cause, Nucky.
Bir amacımız var.
I'm a man with a cause!
Amacımız Savaş Lordlarını devirmek.
We want to overthrow the warlords.
Ancak sizi temin ederim, amacımız her zaman çocuklar için en iyisine çabalamaktır.
But I assure you, our goal always is to strive for what's best for the children.
Tek amacımız yaşamımızda birlik ve ahenk sağlamak değil mi?
We only strive for unity and harmony of our own life.
Tek amacımız Profesör Gellar'la olan ilişkinizin tabiatını öğrenmek.
We're just trying to ascertain the full nature of your relationship with Professor Gellar.
Bunu, sizi korumak için yapıyoruz. Amacımız insanların ve polisin güvenini kazanmak.
This is a preemptive strike, and the goal is to garner both police and public sympathy.
Amacımız gençleri kötü şeylerden uzak tutmak ve onlara alternatif sunmak.
Our goal is to get young people away from bad elements and give them other alternatives.
Anladığımız kadarıyla sadece görevi yöneten adam gerçek amacı biliyordu.
As far as we can piece together, only the men who organized the mission, knew what its actual purpose was.
Yaptığı her şeyin bir amacı olduğunu söylemiştim. Onu anlayamadığımızı düşünürse, anlatmak için bunu tekrar tekrar yapacak. - Biz anlayana kadar durmayacak.
I told you, this is all a part of some agenda, that if she doesn't think that we understand it, she's gonna keep making her point over and over and over again until we do.
Amacımı yanlış anladınız.
You mistake intent.
Bizlere şifa merkezlerini ve sonra kızıl yağmuru verdin ve okyanuslarımızı temizleyip çöllerimizi hayata döndürdün ancak tüm bu cömertliğinin arkasındaki gerçek amaç ne?
You gave us the healing centers and then red rain, and you cleaned our oceans and you brought life back to our deserts, but what's the real purpose behind all this generosity?
Adam Smith gibi erken dönem iktisat düşünürleri tarafından ortaya atılan Kapitalist Serbest Piyasa Sistemi adı verilen konseptin orijinaline baktığımız zaman Piyasa'nın gerçek amacının gerçek, dokunulabilir, somut, yaşam şartlarını destekleyen bir takas sistemi üzerine kurulduğunu görürüz.
When we reflect on the original concept of the so-called free market - capitalist system as initiated by early economic philosophers such as Adam Smith we see that the original intent of a "market" was based around real, tangible, life supporting goods for trade.
Bu "Maksimum Sürdürebilirlik" amacını anladık. Sonraki soru, kullanacağımız "metot".
With that goal of "Maximum Sustainability" understood next question regards our "method".
Doğrusu bu merkezler, bugün alışık olduğumuz yerel dükkânlar şeklinde var olamaz fakat alanında uzmanlaşmış merkezler, bazı malların, daha az tekrarlanan nakliyatla daha çok enerji tasarrufu yapılması amacıyla daha çok kullanıldığı özel alanlarda bulunabilirler ve bu Talep Takip Sistemini düzenli bir biçimde Üretim Yönetimine ve, tabii ki, Kaynak Yönetimini sistemimize bağlamak ve böylece sürdürülebilirliği sağlamak için sınırlı kaynaklarımızın bütünlüğünü güvence altına almayla başlayan ve en iyisini yarattığımızdan emin olana kadar devam eden her şeyi en zeki ve etkili bir biçimde dağıtırken en elverişli malları kullanmayı mümkün kılan ve sürekli güncellenen bir "küresel ekonomik yönetim bilgisayarı" yaratılacaktır.
In fact, these centers could not only exist in the community in the way we see local stores today but specialized access centers would exist in specific areas where often certain goods are utilized saving more energy with less repeat transport. And once this Demand Tracking System is in order it is tied into our Production Management system and, of course, into our Resource Management system hence creating a unified dynamically updating global economic management machine that simply makes sure we remain sustainable starting with securing the integrity of our finite resources moving to make sure we only create the best most strategic goods possible while distributing everything in the most intelligent and efficient way.
Yaptığımız Pennywise antlaşmasında albümlerini ücretsiz dağıtmaları amacıyla Pennywise ile çalıştık. Yaptıkları işe karşılık para almaları için de sponsor bulduk.
The Pennywise deal that we did, we worked with Pennywise to give their album away for free, and we found a sponsor to make sure that Pennywise, um, was able to get paid for their art.
İstihbaratın amacı gerçeği ortaya çıkarmak, inandığımız şeyi doğrulamak değil.
The purpose of intelligence is to find the truth, not to confirm what we already believe.
Kızımı tek başına büyüttüm ama April okulunu bitirince herhangi bir işi ya da amacı yoktu.
I raised her on my own, but when April finished school, she had no work, no direction.
Amacınız takım çalışmasıyla ejderhayı bulmak, öldürmek ve hazinesini ele geçirmek.
Working as a team, your goal is to track down the dragon, kill him and claim the treasure as your own.
Takibe aldığımızda bağlantısını kestiyse amacı kendisine ulaşmamız olamaz.
He closed it down when we traced it. That defeats his object.
Bu güzel arkadaşlıkları sebebiyle babanızı kıskandım Leydi Stark ama bunu yapmaktaki amacınızı tam anlayamadım.
I envy your father all his fine friends, Lady Stark, but I don't quite see the purpose of this.
Kazanabileceğimiz bu şeylerin hepsi sevgili babamızın amacına yardım edecektir.
And all those things we all might gain that will help our dear father's cause.
Hepimiz önceki gruplarımızı kaybetmenin acısını geride bırakmak amacıyla bu yeni gruba girmiştik.
So we all entered into this new band like it was helping us get through the loss of the bands we'd been in before.
Planımızın asıI amacı bütün dünyaya bu hapishanenin saçma ve insanlık dışı biryer olduğunu göstermek.
The plan's cornerstone is to show the entire world the kind of absurd, inhumane place this prison is.
Umarım amacınıza ulaşırsınız.
I hope you accomplish what you mentioned.
Bando odasında müzik çaldık, İngilizce sınıfında şiir okuduk, çok amacı sınıfta neler yaptığımızı bilmek istemezsin.
We made sweet music in the band room, poetry during English class, and you don't want to know what we did in the multi-purpose room.
Amacımız ne?
What's our goal?