Artışta translate English
60 parallel translation
Matematiksel olarak, Mitchell'ın gücü geometrik olarak artışta.
If you want the mathematics of this, Mitchell's ability is increasing geometrically.
Ve son zamanlarda sizinkiler artışta.
And lately, yours has been excess.
Bugünlerde gay nüfusu önemli bir artışta.
Gays are an important demographic these days.
Eğer 2 hafta da 1 yangından 3'e çıkmışsa... sürekli artışta.
If he went from setting one fire to 3 in 2 weeks'time... rapid escalation.
Ön kapıya yaklaştıkça,... Olive, servis elemanlarına karşı işlenen aşırı suç oranlarını ve bunların nasıl artışta olduklarını düşünüyordu.
As she drew closer to the front door Olive considered the sheer number of crimes against delivery people and how they were on the rise.
Suç oranı artışta.
Crime is on the rise.
- Genç hamilelikler artışta.
- Teen pregnancy is on the rise.
Burada fazla değil ama dünyanın diğer bölgelerinde artışta.
Not here much, but it's on the rise - in other parts of the world.
Büyükannenin verdiği hazine bonosu da oldukça iyi bir artışta.
And then that treasury bond your grandmother gave you, that's maturing very nicely.
Yatak böcekleri artışta, şehirden şehire otostop çekdiğimiz gibi, sıklıkla mobilyaları istila ediyorlar, tıpkı Carol'ınkine yaptıkları gibi.
Bedbugs are on the increase, hitchhiking as we travel from city to city, often infesting furniture like Carol's sofa.
Kaç günden beri sınırda asker sayısı artışta ve neredeyse savaş çıkacak.
For several days now there is increase of troops and almost war on the border.
Yani, CalTech'in radar ekranındaki her artışta Yellowstone'dan Aleut Adalarına kadar hareket artışı gözüküyor.
So, each increase on CalTech's crystal ball, and there's increased activity from Yellowstone to the Aleutians.
Sizin de gördüğünüz gibi enflasyon artışta.
You see, inflation is on the rise.
Sızılma yüzdesi artışta.
Huh? Penetration increasing.
Son zamanlarda kenar mahâllelerde suç oranı artışta..
The crime in the favela is very terrible, especially recently.
Sanırım kovuşturmalar üzerindeki dikkatli incelemeler artışta etkili oldu.
I think that speaks to our increased scrutiny over prosecutions.
Bu hastalıklar her yerde artışta ve şimdilerde tüberküloz ölümlerinin sıtma ölümlerini beş yıl içinde geçmesi olası.
These diseases are everywhere on the increase, and it's now possible that TB deaths may overtake malaria deaths within five years.
"Şu anki sezona göre, zenciler artışta."
"During the current season, the Negro is in ascendancy."
Artık son tura girdik ve yarışta hala kopma yok.
This is the final lap, and still anybody's race.
Dişlerinin arasında yemek artıkları kalmışta çıkarmak için buna ihtiyacım var..
Has jammed meal between the teeth and it needed to be extracted.
Yukarıdaki sebeplerin sonucu olarak, barışta soyulmalarına hiç seslerini çıkartmadan katlanan ama ortalığın karıştığı zamanlarda, hem buhranın yarattığı şartlarla ve hem de bizzat'üstteki sınıfların'bağımsız tarihi bir eyleme sürüklemeleriyle kitlelerin faaliyetinde oldukça büyük bir artış olduğu zaman
When as a consequence of the above mentioned conditions there is a great increase in the activity of the masses who in times of peace quietly allow themselves to be robbed but in revolutionary times are forced by circumstances and the crisis in the ruling classes towards independent historical action.
Hepimizden beş kat daha güzel ve iyi yaratılışta olduğun için servetimizi artırma görevi korkarım sana düşecek.
And since you're five times as pretty as the rest of us, and have the sweetest disposition, the task will fall on you.
Sanat falan umurlarında değil Onları bir bakışta tanırım.
They don't care about art. I can spot them at a glance.
İlk bakışta... çok fazla ilkeller- - genetik kirlilik, telepatilerinin olmayışı, şiddete eğilimli olmaları- - ve bunun yanında fikirlerini iletebilmek için bir sürü güzel yöntem keşfetmeleri edebiyat, sanat, müzik.
At first glance... they're so primitive- - genetic impurities, no telepathy, violent- - and yet they've created so many beautiful ways to communicate their ideas- - literature, art, music.
Lastik artık esnemediğinde Her anlamsız yarışta
* Every band elastic limit, * Every race when there's nothing in it,
Artık bilimadamları ilk bakışta aşkın nedenini biliyor.
Scientists now know the basis oflove at first sight.
Çok geç, artık satışta değilim.
It's too late, I'm no longer on the market.
Tobias'a boşanacağımızı söylemek zorundayım, Maeby'e de alıştıra alışta söylemeliyiz artı haftasonundan önce kaşlarımı almak zorundayım.
So now, I have to tell Tobias we're getting divorced, you know, break the news to Maeby, plus fit an eyebrow pluck in there all before the weekend.
En iyi önceden hazırlanmış döşeme malzemesi, artık satışta...
And now on sale, the best pre-finished flooring made
Hadi uza artık ve çıkışta otopark ücretini ödemeyi de sakın unutma.
Run along now. Make sure to get your parking validated on the way out.
O yarışta da herkes onun resmini çekiyordu. Her şeyin sebebi onu meşhur eden o tek fotoğraf. Artık dayanamıyordum.
Everybody said i was prettier than candace anda better swimmer, and here was another meet and everybody was taking pictures of her, all because of that one picture that made her famous.
Kimse bize artık borç vermez, tüm köy zaten bağışta bulundu.
Nobody will loan us any more money, the whole village have already donated.
Sanattan bir bakışta anlarım ama.
Well, I understand art when I see it.
Sonra görüşürüz. Los Angeles'taki çocuk hastanesi için para toplamak adına bir açık artırma düzenledik. Satışta olan yığınla hoş eşya bulabilirsiniz.
Later. we're having an auction to rise money for the children's hospital of Los Angeles you could get tons of cool stuff on the sell and they all use for great cost thanks
Turizmin doğaya olan etkisi her zaman olumlu olmuyor yine de ilk bakışta doğal ortamı seven insan sayısındaki artış gelecek için umut vaat ediyor.
While the impact on wildlife from mass tourism is not entirely beneficial, the fact that increasing numbers of people are enjoying nature at first hand suggests some hope for the future.
Tek yapman gereken salonlarının sanat koleksiyonuna bağışta bulunmak.
All you have to do is contribute to their salon's art collection as a fee, so...
Mayısta, bir ayaklanmadan tutuklanırsam haziranda, Majestelerine reverans yapabileceğimi ummazdım. Ama artık yaşlıyım.
Well, I doubt I'd expect to curtsey to their majesties in June when I'd been arrested at a riot in May.
"Balo için biletler artık satışta."
Tickets are now on sale for prom.
İki kişi diğer odada, artı her çıkışta bir adam vardı.
Two more in the next room, plus a man at every exit.
Şuradan çıkışta biraz patinaj yapıyor ama şaşırtıcı derecede hızını artırıyor, gerçekten burada saatte 208km ile yola devam ediyor.
A little bit of wheelspin on the way out of that one, but amazingly just picks up the speed, really gets out of its own way... 130 miles an hour on the back straightaway here.
En son satışta artı mı aldılar yoksa pro mu?
The last transaction. Did they do plus or data pro?
Kuşlar artık her dalışta ölümle zar atıyorlar.
At every dive, the birds now dice with death.
Başkanlık seçimi artık yaklaşıyor ve Labour'dan Mary Robison hâlâ yarışta olduğunu belirtirken, Brian Lenihan ise bugünkü kamuoyu yoklamasında önde gittiği görülüyor.
Presidential election looms now and Brian Lenihan seems surging ahead today in the opinion polls, while Labour's Mary Robinson says she is still in the race.
Gelecek nükleer kışta çıplak kıçın bizi ısıtır artık.
The memory of your bare ass will bring me comfort and warmth during the coming nuclear winter. Ugh.
Artık AppStore'da satışta... 99 sente.
It's now available in the app store, 99 cents.
Ve ilk bakışta gördüğüm şey, orada, duvarda hiç asker olmadığıydı artık.
And the first thing in my sight was I didn't see that soldier there anymore on that wall.
Artık satışta değil.
Well, it's off to market.
Honnold, serbest solo tırmanışta el artırmaya devam ederken... Potter, yerçekimi ve riskin sınırlarını test eden yeni yöntem arayışı içerisindeydi...
While continuing Honnold raising the stakes in the only comprehensive, Potter explores new ways to test the limits of gravity and risk
â ™ ª 1 mayısta başlıyor, artık buradan otobüs geçmeyecek â ™ ª â ™ ª Güneşin paketlendi, Güneşin dondu â ™ ª â ™ ª Bu uzun sürecek â ™ ª
♪ starting 1st may, no bus will go here anymore ♪ ♪ pack your sun, freeze your sun ♪ ♪ it'll stay longer ♪
Thunderclap bir sonraki yarışta koşuyor ve oranı 1'e 40. - Bitirdik artık.
Thunderclap is running in the next race she is forty-to-one.
- Espheni kaçışta artık.
The Espheni are on their heels now.