Atıyor translate English
33,468 parallel translation
Bir yerlerde bu kalp atıyor.
Somewhere there, this heart beats.
Kalbim, çok hızlı atıyor.
My heart... it's beating very fast.
Sonra bir bakıyorsun, baş dedektiflerden birine aşk dolu bakışlar atıyor.
And then- - Oh, wait for it. She's making cuckoo eyes at one of the primary detectives.
- Özeti atıyor muyuz?
Are we throwing out the rundown?
Danny Wheeler bir gol daha atıyor!
Danny Wheeler scores again from mid-ice!
Danny Wheeler üçüncü golünü de atıyor!
Danny Wheeler scores a hat trick!
Bu insanlar vücutlarını hiç anlayamayacağımız yollarla riske atıyor.
These people are putting their bodies at risk in ways that we might not ever understand.
Mike'ın dışarı çıkmasını sağlayan adam yapmış. Şimdi de Mike kendini riske atıyor. Eğer peşini bırakmazsa çıkmasına izin vermeyecekler.
Now Mike's been playing chicken with them, and if he doesn't drop it, they're not gonna let him out.
Jessica adam herkese gerçeği söylemek için can atıyor çünkü yaptığıyla gurur duyuyor.
- Jessica, this guy wants to tell everyone the truth because he's proud of it.
Bu tarz adamlar bir çok yolu denerler çünkü.. ... adam şu an yem atıyor.
There's ways of handling a guy like that because right now, he's the feeder.
Çukur söylediğiniz her şeyi ekolu bir şekilde dışarı atıyor.
Everything you're saying is literally being amplified by the pit.
Yani öyle yüksek çığlık atıyordu ki dili ağzında geriye doğru dönüyordu ve gözyaşları yüzünden fışkırıyor gibiydi. Senin gibi sızdırıyordu.
I mean, he was screaming so loud that tongue was curing to the back of his mouth and tears were just like... you know, springing out of his face he was... leaking you know.
Pek tanınmıyor.
He's hardly known at all.
Kampanyalar gittikçe hızlanırken karşılıklı suçlamalar ortaya atılıyor.
The campaign continues to heat up, with charges and countercharges flying.
Baban halen işte sanıyor.
Daddy thinks he's still at work.
Bu Tyler, astımı var ama elinden geleni yapıyor.
Look at Tyler. Tyler has asthma, but he is battling it like a champ.
Dün gece iki oğluyla, kendi sahasında 4-0 yenilen Fortuna Dusseldorf'un maçını izliyordu. Kısa, şişman ve yataktan kalkmakta zorlanıyor.
Last night, he was watching Fortuna Düsseldorf getting trounced 4-0 at home with his two sons.
Şu milyarderin evinde sanal gerçeklik oyuncusu olarak çalışıyor.
Uh, she's staying at this billionaire's house, working as a virtual reality actress.
Nefret mektupları ancak kız arkadaşımı çocuğumun annesini hedef aldığında veya ona yazdıklarında canımı sıkıyor.
The only time the hate mail bothers me... is when it's directed at my girlfriend or they write to her directly, the mother of my child.
130km civarında hızla top atışıyla ilgi çekmeyi başarsa da yine de Major Lig standartlarının altında kalıyor.
She tops out in the high 80s, which has gotten a lot of attention, but it's still low by Major League standards.
Tarihte ilk kez bir kadın Major Lig'de atış tepesine çıkıyor.
For the first time in history, a woman has taken the mound in a Major League Baseball game.
Pozisyonunu aldı ve atışını yapıyor.
Here's the wind and the pitch.
Bu 3. çılgın atışın karşısında koşucu avantajı yakalıyor. Başka bir bir yolu kalmadı. Bu gittikçe rahatsız edici olmaya başladı John hem de başlar başlamaz.
Oh, boy, the runner advances to third on the wild pitch, and this... there's no other way around it, this is getting really uncomfortable, John, really, really quickly.
Pozisyonunu ve atışını yapıyor.
Here's the wind and the pitch.
Ve son için atışını yapıyor.
And the payoff pitch.
Çünkü konuştuğumuz şu sırada 29 profesyonel takım senin o küçük atış sırrını çözmeye çalışıyor.
Enjoy your moment in the sun. 'Cause there's 29 pro teams as we speak figuring out that little trick pitch of yours, and when they do, I'll get my job back and you'll become the answer to a trivia question.
Fakat prezervatif almak için aşağıya inersem "Cougar Atılıyor" başlığıyla Us Weekly'e düşeceğim.
But if I go downstairs to buy condoms, I'll end up in Us Weekly with the caption "Cougar Pounces."
Bayan Gilcrest sabah 6'da güne başlıyor.
Ms. Gilcrest starts her day at 6 : 00 a.m.
Woody'i, Jones'la ikisi Deutsche'de çalışırken tanıyor muydun?
Did you know Woody when he and Jones were at Deutsche?
Tek seferde sekiz ay boyunca, çok küçük bir uzay aracında birkaç insanla birlikte hayatta kalmak ve muhtemelen onlarca yıl boyunca dünyaya dönmeyecek olma fikriyle baş edebilmek, pek çok zorluk barındırıyor.
There are a lot of challenges involved in surviving in a very small spacecraft with a few other human beings for eight months at a time and then being able to deal with the idea that you're not going back to earth for possibly decades.
Yaklaşık 2500 metrede Hawaii'deki Mauna Loa yamaçlarında yer alıyor.
It's located at about 8,000 feet on the slopes of
Adamlarını Fil Adası'nda bırakıyor ve zorlu denizlerde 1300 kilometre ötedeki Güney Georgia Adası'na gitmeye çalışıyor.
He puts his men off at elephant island and tries to get to South Georgia island, 800 miles in heavy seas.
Elimi direksiyondan on saniyeden fazla çekeyim paspasa bir sıvı akıtmaya başlıyor yine.
Ugh! My car's doing that thing where if I take my hands off the steering wheel for more than, like, ten seconds at a time, it starts dripping all over the rug.
Ağzımdan çıkan "gıdım" kelimesine bile güldüğün kulağıma çalınıyor.
I can hear you laughing at the world "modicum" as I speak.
Şu hizmetçi Silvia bana sanki bir şey mişim gibi bakıyor...
That housekeeper Silvia looks at me like I'm some sort of...
Helen, bugün ne gördüm Tatlı bir çocuktu... Kim kendini aşırıya kaçırıyor, Cenazede duygusal olma Yakın bir aile dostu.
Helen, what I saw today was a sweet boy... who's been overexerting himself, becoming emotional at the funeral of a close family friend.
- Berkeley'de klinik psikiyatride yüksek lisans yapıyor.
- Nice to meet you. Grad student in clinical psych at Berkeley.
Yapmış olduğunuz iki yüzlülükten ve Nicole'un ufak bir tutam ot yüzünden okuldan atılmasıyla karşı karşıya olmasına karşın geçen gün hap satarken yakalanan Layton'ların kızının hala koridorlarda dolaşıyor olmasından bahsediyorum.
Besides the obvious hypocrisy of pretending that Nicole faces expulsion over a teaspoon of herbs when the Layton girl was selling pills on campus last fall, and yet I just saw her in the hallway.
En azından bir şeyler yapıyor.
Please don't. He's not... At least he's doing something.
Tansiyon düşüyor. Buradaki kan damarları zarar görecek. Bu tansiyonla inme riski ortaya çıkıyor.
Blood pressure's dropping and damaging these lateral blood vessels here, at this pressure, would risk a stroke.
Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki nüfusun % 5'ine mahkûmların ise % 25'ine ev sahipliği yapıyor.
[Barack Obama] So let's look at the statistics. The United States is home to 5 % of the world's population... but 25 % of the world's prisoners.
SENATO YASA TASARISI NO XXX ALEC toplantılarında şirket lobicileri gizli oylamada kanun koyucularla eşit haklarla oy kullanıyor ve sonra kanun koyucular bu tasarıları eyaletlerimizde uygulamaya koyuyorlar.
And at ALEC task force meetings, corporate lobbyists secretly vote as equals with lawmakers on bills that those lawmakers then introduce to become laws in our states.
Sormamın sebebi daha önce dağıttığınız belgelerde üst tarafta "Gottwalt" ve "Sağlık Hizmeti Sözleşmesi" yazıyor.
The reason I ask is because earlier you passed out a handout that says "Gottwalt" at the top, and it says "Health Care Compact,"
Ben o zaman yaşıyor olsaydım böyle bir şeyi asla hoş görmezdim. "
If I was living at that time, I would have never tolerated anything like that. "
Bir arkadaşının evinde kalıyor. Emin misin?
She's staying at a friend's house.
Bu ucube geceleyin şapka takıyor!
He's wearing a hat at night like a freakin'weirdo!
O program yayınlandığından beri bir sürü sahte ihbarı takip etmek zorunda kaldık çünkü sizin gibiler sosyal medyada popüler olmaya çalışıyor ve ceremesini biz çekiyoruz.
Ever since that show was on TV, we've had to follow up on a ton of bullshit reports,'cause people like you are trying to get hits on social media at our expense.
En azından o yaşıyor.
- A-at least she's alive.
Milo iyi biri. Barınakta gönüllü çalışıyor.
He volunteers at the shelter.
Partilerde, özel olaylarda dövüş ayarlıyor.
They hold fights at, uh, parties, private events.
Sempozyumdakiler kafamı attırıyor.
Up to my nuts in rookies at the symposium.