English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ B ] / Baked

Baked translate English

1,854 parallel translation
İki kelime : Güzel yemekler.
Two words : baked goods.
Bu bozuk para, 1850'lerden beri yapılan her Mallard Noel pudinginin içine konmuştur.
That coin has been baked, well, steamed actually, into every Mallard Christmas pudding since the 1850s.
Kurabiye pişirmiştim!
Ooh! I baked some muffins.
Celia! Juanita! Şef, fırından taze kurabiyeleri çıkartıyor.
Celia, Juanita, Chef is taking fresh baked cookies out of the oven.
Pekala, ben kanser kız olmaktan kurtulduğumda çıkıp da kendime ateşli bir doktor bulursam, dizlerimi titretiyor ve üstelik benimle aynı eve çıkmak istiyorsa, güzel yemekleri ve tamir işlerini unutabilirim.
OK, when I am no longer Cancer Girl and I can go out and meet a hot doctor who rocks my world and wants to move in with me, I might forego the baked goods and repair work.
Şuradaki... Şunun doğum günü için... 7 katlı bir pasta pişirmiş.
That one baked a seven-layer cake for that one's birthday, from scratch.
Annemin gönlü olsun diye, gidip Darcy Teyze'ye merhaba diyelim sonra da Don Pepe'nin yerine gider midyeli makarna yeriz, tamam mı?
Let's just go say hi to aunt darcy for ma And then we'll hit don pepe's for some baked clams, okay?
Fırınlanmış patatesten nefret ederim.
I am so off baked spuds.
Dünya senin gibi uzay boşludan gelen fırınlanmış bir patatese boyun eğmez!
No way is Earth going to go down to the Baked Spud From Outer Space!
- Mimi, al sana ekmek yaptım.
Mimi I baked you a bread.
Senin için ellerimle kabak ekmeği bile yaptım.
I even baked you a loaf of homemade pumpkin bread!
Çocuklarım fırında fasulyeyi çok severdi.
My kids loved baked beans.
Mısır ekmeği, lahana salatası, patates püresi, peynirli makarna iyi pişmiş fasulye veya tayland yemeği ile beraber geliyor.
Comes with cornbread, coleslaw, sweet potato mashed, four cheese mac, baked beans or okra tempura.
Evet, kesinlikle salata sosu ve fasulye gelmiş geçmiş en güçlü yapıştırıcıya karşı etkisiz kalıyor.
Yes, obviously the strongest glue ever made is no match for salad dressing and baked beans.
Hazır pişmiş elmalar.
Ready baked apples.
Evet, limonata ve tavuk ve kızarmış patates gibi her şeye!
Yeah, everything like lemonade and chicken and baked potato!
Ben de sana dandikten bir kahve içme çözümlemesinde bulunayım mı?
Let me give you a half-baked analysis of your coffee-drinking.
Biraz daha oyalanırsak ; çürür, boğulur, parçalanır ve pişeriz.
Stick around and we'd be corroded suffocated, crushed and baked
Önsezilere veya yarım yamalak istihbarata güvenerek savaşa girmiyorum.
I'm not prepared to go to war on a hunch and some half-baked intelligence.
Fırında pişirdim.
Baked it.
Biliyorum, tamamen kızarmışlar.
I know, they're totally baked.
Mesela şu, ikinci sınıftayken Bayan Kinney'in bizi buraya geziye getirdiğinde burnuma pişmiş fasulye sıkıştırmam gibi mi?
Like that one in second grade when Mrs. Kinney took us on that field trip to this very spot and I got a baked bean stuck in my nose?
Kek pişirdik.
We baked a cake.
Bunları sana pişirdim.
I baked these for you.
Bizim testimiz sıcaktan kavrulurken senin bu iş hiç umurunda bile değil.
You didn`t mind the trade when we were baked out of our gourds.
Bir düzine sana, bir düzine de kendime yaptım.
I baked a dozen for you and a dozen for me.
Patates!
Baked potato!
Oğlun bu mektubu sana gönderdi.
Your son has brought a baked potato and yet here it is.
Baba, hatırlıyorum da ben ufakken... Oyama Dağı'na annemle birlikte patates toplamaya gitmiştik.
Father, remember as a child, we were raised with his mother to Mount Oyama in the bundle, we had a baked potato.
Ben bir ruh gezisindeydim.
I went on a... spirit... Walk. You got baked in the desert.
İçine ot harmanlayıp pişirmişler.
- Drop it. - What is this? - Yeah, they baked it with reefer in it.
Fırında bir alaska da olabilir.
It might be a baked alaska at this point.
- Kim sisirdi onu?
- Who baked it?
Hey bayan, kim bu Choochi?
Who baked your bun?
Sen mi pişirdin?
You baked?
Eminim hepiniz fırında Alaska'yı duymuşsunuzdur.
I'm sure you've all heard of baked Alaska.
Annem size pasta yapmıştı.
My mom baked you a cake.
Her zaman biraz çiğdi.
He was always sort of half baked.
- Evet, çiğ olduğundan bahsetti.
- Yes, she said he was half baked.
- Çiğ oğlan buraya taşınıyor!
- The half-baked son is moving in!
Evet, bu kadınla çalışmalıymışım, "Çiçek Vazosunda, Fırınlanmış Alaska."
Yes, I should have worked with this woman, "Baked Alaska in a Flower Pot."
Ve Teğmen kaçınacak hamur işlerinden.
And the lieutenant shall shun baked goods.
Düşüncesiz.
He's half-baked.
Düşüncesiz...
Half-baked...
Pişmiş gibi hissediyorum.
I feel, like, really baked.
Saha dışında başını belaya sokan bir çok oyuncu oldu. Tutuklanmalar, Honeybaked Ham dükkanına motosikletle dalmak gibi şeyler.
Well, we had so many guys getting in trouble off the field, you know, getting arrested, driving their motorcycles through honey-baked ham stores, stuff like that.
Fırında patates, iyi seçim.
Baked potato. Hmm, good choice.
- Ne gibi? Fırında fasülye, İtalyan mantısı, tavuklu yahni...
Oh, baked beans, ravioli, chicken gumbo.
Demek istediğim bu değildi, sandviç bilirsin, taze yapılmıi ekmek, mayonez güzel hindi ve biraz marul, bir de yanında taze sıkılmış portakal suyu.
It's not what I meant. I mean like sandwich... freshly baked bread, bottom mayonnaise, a good ham, with an egg, laced with grated cheese. I want a couple of glasses of freshly squeeze orange juice, just to wash it all down!
O lazanyayı da geri götürüyorum.
That baked zitti goes home with me.
Seksi yabancı yavru mu dedim?
Tommy.Was a half-baked farce.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]