Bakır translate English
15,445 parallel translation
Evde hamam böcekleri Dolap tam takır kuru bakır
♪ Roaches in the crib Ain't got no food up in the fridge ♪
Taze zencefil, gerçek bakır bardak, efsane.
Fresh ginger, real copper mug, the works.
Önce bakışlarını kaçırırlar ama sonradan mutlaka tekrar bakarlar.
( JP ) They turn their gaze away, ( JP ) but then they always look back.
Kafayı yiyeceğim. Şu Çinli yatırımcı özentilerine bak.
I'm freaking out with these Chinese wannabe investors.
Tamamdır. Çocuğu aldık, bakıcıyı da aldık. Herşey yolunda.
All right, we've got the kid, we've got the nanny, it's all good.
Bakın, bu turnuva anlamamı sağladı. Henüz hazır değilim.
Look, this tournament has made me realize... what I did wasn't enough.
Bir şeyler yiyip içmeliyim. Görünüşüne bakılırsa sanırım sen de öyle.
I need a drink and something to eat, and so do you, from your appearance.
Bakın bakalım, eğilecek mi, yoksa tümden kırılacak mı.
See if he bends or breaks.
İnsanlar o kamera kaydına bakıp kendilerine şunu sormalı, dünya, polislerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynayan kurşungeçirmez zencilere hazır mı?
Those people need to look at that dashcam footage and ask themselves if the world is ready for bulletproof niggas that eat cops for breakfast.
Ellerindeki yaralara bakılacak olursa ağır, dairesel bir cisimle darbelere maruz kalırken muhtemelen hayatı için yalvarıyordu.
Judging by the wounds on his hands, he probably was pleading for his life when he was smashed by a heavy, circular base.
Bak ne diyeceğim, içki alsam iyi olacak sanırım.
Well... you know what? Actually, I could do with a drink.
Sanırım tek kişilik bakıyorsunuz?
I assume you're looking for a single, sir?
"Vaziyeti net gördüğümüz kanâatindeyiz." "Mevcut vaziyete bakıldığında Alman hükümetine karşı yapılacak herhangi bir eylem düşünce dâhilinde olmayacaktır."
We believe we see the situation clearly, therefore, given the situation, any actions against officials of the German Reich do not come into consideration.
Hastaneye yatırılıp, yeni doğan bir bebek gibi bakılman gerekir. Ta ki iyileşene kadar. Tabi iyileşebilirsen.
You have to be hospitalized and cared for like an infant... until you recover, if you ever do recover.
87. Sokak olayını gören şu komşu. Dediğine göre cam kırılma sesi duyunca dışarı bakıyor, ve bir silüet görüyor ama kim olduğundan emin değil.
The neighbor in the 87th Street thing said he heard glass break, looked out, saw a figure, who he can't describe, go in, then come out a minute later wearing a jacket and run to the taxi.
Bakın, akşam altı gibi yemek hazır olur. Sonra da bulaşıkları yıkayacağım.
Look, I'll have dinner ready for you and the child... about 6 : 00 tonight, then after that, I'll take care of the dishes.
Sana biraz bakış açısı kazandırır diye düşündüm.
I thought it might give you some perspective.
- Bak o sabah saat 3 : 15'te rıhtımda köpeğinle yürürken görüldün.
- Look. You were seen down the wharf at 3 : 15 in the morning, walking your dog.
Hayır, bakın bir arkadaşım var.
No, I... look, I got a friend.
Bak! Bastır Frankie!
Uh-oh. Look out! - Home!
Bakın, sizi bu seferlik affediyorum o da Bayan Hashemi'nin hatırı için.
Look, I'm letting you off this time with a warning only because Mrs. hashemi has vouched for you.
Hayır, ee, bak, ben pek, resmi bir insan değilim.
No, um, look, I'm not, like, an official person.
Bak, bence Chris terfi etmeye hazır.
Look, I think Chris is ready to step up.
- Bak, Bill'in tanıklarını ben alırım.
Look, I'll take any of Bill's witnesses.
Umarım bu gülünç bakış açısının yanlış olduğu kanıtlanır ve jüri "Hayır biz kanıtlara bakacağız." der.
I hope this very cynical view will be proven wrong and the jury will rise to the occasion and say, "No. We are going to look at the evidence."
Huzursuzlanır da etrafınıza bakınıp durursanız bir anlığına dahi olsa söylediklerimin birazını bile unutursanız işte o zaman ölür kesinkes kahramanımız.
If you fidget, if you look away. If you forget any part of what I'll tell you. Even for an instant.
Bak, onun annesi ile konuşabilirsin. Sana anlatacaktır.
Well, look, you can talk to her mother and she can tell you.
Bak, piyonumu B-5'e koydum, piyonumu alırsan atım, vezirine saldırır vezirleri değiştiririz.
Look! I put my pawn on B-5, you take my pawn, my knight attacks your queen, we exchange queens, my knight attacks your king...
Hayır hayır, gözlerimin içine bak.
No, no, no, really look at me in my face.
Desi, bak, turda size katılacağım, gitar kasalarınızı taşırım, yiyecek getiririm falan.
Desi, look, I, ah, I'm gonna be joining you guys on the tour, um, carrying guitar cases, fetching snacks, and so on.
Bana bak. - Hayır.
Look at me.
Bak, para bizim adımıza bir hesaba yatırılmış.
See, the dosh is in an account in our name.
Bak, kaptan, sanırım hala Hong Kong'a inmeliyiz.
Look, captain, I think we should still land in Hong Kong.
Bakın, Yanis'i iyi tanırım ben.
Look, I know Yanis pretty well.
Bak, Gabe de geldiğine göre korkarım yolları ayırıyoruz.
Look, now that Gabe is here, I'm afraid this is where we part ways.
Hayır, şuna bak.
No, look at this.
Hayır, bak...
- No, look, it's...
Buraya bir tamiratın parasını ödemeye geliyorum, bir de bakıyorum ki kesinlikle ne olduğunu hiç bilmediğim ekstra bir 300 dolar araya sıkıştırılmış lan.
I show up here expecting to pay for one repair, and there's an extra charge for 300 fucking dollars slipped in that I know absolutely nothing about?
Belki bir gece bakıcılık yapıp bize zaman tanır.
Maybe he could baby-sit, give us a night off.
- Bak, erken saatlerde kaynanam, duş başlığı kırıldığı için yakamdan hiç düşmedi.
Look, earlier today, my mother-in-law was all up in my ass'cause her shower head broke.
Hayır, bak.
- No, look.
Bak, uzun süre aşırı bitkindim ve onunla yüzleştim ve sanırım gerçek bir şey değilmiş gibi hissetti. Çünkü... Anladın mı?
Look, I've been dragging ass for a long time, and then I pull this one-eighty on her, and I think she feels like it might not be, like, the real thing.
Bakın gizli bir silah deposunu Mısırlı bir dolandırıcıya satan biri varsa hem o kişi hem de siz İngilizseniz ayrıca bahsi geçen silahların pek çok insana zarar verme ihtimali varsa o zaman harekete geçersiniz.
Listen, if there is a man selling a private arsenal to an Egyptian crook and he's English and you're English and those weapons could cause a lot of pain to a lot of people, then you just do it.
Görünüşe bakılırsa kardeşin dini bir hikaye araştırıyormuş.
Looks like your sister was researching a religious story.
Hayır bak, biliyorum, bunu beklemiyorum zaten, ama buna yakın bir şeyler yapabilirsin.
No, I know, I don't expect that, obviously, but, you know, come as close as you can.
Annem rıza göstermeyince... Bak, sana hiçbir söz verecek durumda değilim.
And then when Mamma refuses to give her consent, you see, I'm not in a position to promise you anything.
Bak, hayır Joe olmaz.
Look, no, no. Joe... Joe, I can't.
Hayır. 2 numaralı çocuk bakıcılığı kuralı :
No. Babysitting rule number two.
Terörist saldırısı olma olasılığını elemedik. Yani bu olaya hâlâ potansiyel toplu katliam olarak bakıyoruz.
Terrorism has not been ruled out yet, so this is still a potential mass-murder investigation.
- Bak, Jimmy'e karşı sevgi duymanı anlıyorum, herkes onu seviyor ama yalvarırım aç gözlerini!
Look, I understand that you have a... a great affection for Jimmy. A great many people do, but please open your eyes here!
- Bana bakıp duruyordu. - Şayet Saint Germain'se acısını çıkartırım.
If it was St. Germain, I'll make him suffer.