Balcony translate English
1,835 parallel translation
Ayrıca Randy, balkonda uyumaya devam edeceksin.
And, Randy, you're still sleeping on the balcony.
Balkonda uyumamak için, Billie ile arandaki sorunu çözmeni dört gözle bekliyorum.
I can't wait for you to fix this thing with Billie so I can stop sleeping on the balcony, although, lately when I wake up facing the railing,
Randy'nin balkondan içeri girmesini sağlamak için, kadınlara yaptığım en kötü şeyi telafi etmem gerekiyordu :
If I was gonna get Randy off the balcony, I needed to make up for the worst thing I'd ever done to women :
Sanırım balkonu unuttun.
Uh, I think you forgotthe balcony.
Bu söylediklerin, balkonunda sakladığın deri kıyafetli sarışınlarda işe yarıyor mu?
Does that work on all the fishnet-leather-clad blondes... you have stashed on the balcony?
Sinemadan çıkıp eve gelir ve balkonda durup onu seyrederdim.
.. watch the film, come to my balcony and sing to her.
- Balkondan girmişti.
- She got in through the balcony.
Böylelikle konserve açacağı gibi dişlerini yaptırır lipo sakşınla poponu düzeltir, belki göğüslerini de yaptırırsın.
That way you could get that can opener fixed lipo the back end, maybe refurbish the balcony.
Balkondan atladı.
She jumped off the balcony.
Aslında, tam da balkonda onu beceriyordum ki düşerek can verdi.
Basically i-I screwed her off the balcony,
Balkonda küçük tavşancıklar gibi seviştik.
We fucked like little bunny rabbits on the balcony.
hadi balkona çıkalım, temiz hava alalım ki olaya yoğunlaşalım.
Let's go out on the balcony, get some fresh air so you can concentrate.
Balkonu inceledim, bir şey bulamadım ama galiba sebebini biliyorum.
I just processed the balcony, and I didn't find anything. But I think I know why.
Yan dairede oturan adam sürekli "Balkonumda jakuzi var." deyip duruyordu.
The guy who lives next to me is always like, "I have a Jacuzzi on my balcony. I have a Jacuzzi on my balcony."
Ama artık ben de ona "Balkonumda zaman makinesi var." diyebileceğim.
But wait until I tell him, " I've got a time machine on my balcony.
Hâlâ balkonuma götürmek istiyorum.
I still want it on my balcony.
Sana 100 dolar veririm, böylece yarı ortak oluruz ve benim balkonuma götürürüz.
I'll give you $ 100, which will make me half-owner and we'll put it on my balcony.
Salla onun balkonunu.
Screw his balcony.
Her sabah balkonundaki bisiklete bindiğini görüyorum.
I see you riding that bicycle on your balcony every morning.
Peyniri balkonda tutsan iyi edersin.
Can't you put it on the balcony or something?
Bizim balkonumuz var.
We have a balcony.
Biz iyiyiz, ama bilirsin işte, o balkondan aşağı balıklama daldı.
We're okay, but, you know, he took a little header off the balcony.
- Kaç kişi var balkonda?
- How many friends in the balcony?
Balkon sahnesi, oyundaki en sevdiği bölümdü.
The balcony scene's her favorite part of the play.
Balkon sahnesi.
The balcony scene. That's...
Yukarı, balkona doğru devam et.
Up there. Leads to the balcony.
Balkona çıkmanı istiyorum.
I want you to go out on the balcony.
Balkondan atladım.
Leaped from the balcony.
Ve Mitchell o balkondan düştüğü sırada nerde olduğumu zaten doğrulamıştık.
And we've already established where I was when mitchell went off that balcony.
Senin bir balkonda Muppet'lara hakaret ediyor olman gerekmiyor mu?
Shouldn't you be in a balcony insulting Muppets?
Bahçeden göle doğru bakan bir balkona kim sahip olmak ister ki!
which has a balcony, which faces the garden, which is right on the lake.
Bence senin için en iyisi bizim seni balkonda bırakmamız.
I think the best thing for you is if we just stick you out on the balcony.
Harekete geçtiğimde sessiz kalırsan seni balkondan atarım, kimse de sesini çıkarmaz.
I'm telling you, if I make my play and you go soft I will sail you off that loft balcony and no one will bat an eye.
Balkona çıktı.
She went out onto the balcony.
İkinci kattaki balkon!
Second-floor balcony...
- Balkonda.
- On the balcony.
Balkonda size seslendiğimde, yalnızdınız.
When I approached you on the balcony, you were alone.
Biliyor musun, seni bu öğleden sonra balkonda kendi kendine konuşurken gördüm.
You know, I saw you on the balcony this afternoon talking with... yourself.
Larry'i bu sabah balkonda gazetesini alırken gördüm.
I saw Larry this morning, on the balcony, when I went out to get the paper.
Hayır, balkondan sarkıp bir zombiye bakıyordum.
No, I'm hanging off the balcony to look at a mutant.
Hedefi balkondan gözlüyormuş.
He was clocking the target from the balcony.
Balkonda otururdu.
He'd sit on the balcony.
Kızın balkonunu, saldırını planlamakta kullanabilmek için onunla beraberdin.
You used her for her balcony to plan your attack.
Balkona çıkmak içi yer arıyoruz, çatıdan olabilir, gidip bakacağız.
Looking for a point of entry to the balcony. Might be a rooftop. Where there's a will, there's a way.
Pekâlâ, balkona yakın olmasını sağla.
Okay. Just keep him contained close to the balcony, we'll drop from there.
İşte böyle, Eddie, sadece... asma katın altına yaklaşana kadar geriye gitmesini sağla.
That's a good boy, Eddie. Just keep walking him back till he's right underneath the balcony.
Opie ile beraber balkondan tüydünüz ve alt kata inip Jax Teller'la buluştunuz.
You and Opie fled the balcony, and met up downstairs with... Jax Teller.
Mustafa, arka merdivenlere bak. Abdul Samad, balkonu kontrol et.
Mustapha, check the back stairs, Abdul Samad, take the balcony.
Balkonda pusuya yatmış ne yapıyorsun?
What are you doing up here lurking on your balcony?
Ne, balkon mu? Ciddi misiniz?
Oh, the balcony, you serious?
Üçüncü kat, balkonun hemen solu.
Third floor up, just left of the balcony.