Balım translate English
8,068 parallel translation
Gilly, balım, tatlım, bebeğim, gece yarısında,.. küçük kafanı neden.. çamaşır yıkamaya yoruyorsun?
Gilly, honey, sweetie, baby, what's gotten into your sweet, little darling head to do the laundry at this godforsaken hour?
Bilmiyorum Trotter, balım, tatlım, bebeğim.
I don't know Trotter, honey, sugar, baby.
- Balım, navigasyon kontrol.
Honey, GPS check? Yes, yes.
Balım, neden otoyoldan çıktık?
Hey, honey, why'd we get off the highway?
Tanrı aşkına, neden eğlenceli olsun ki balım?
Oh, God. Why would that be fun for them, honey?
Balım, senin dokunmandan hoşlanmıyor.
Why don't we just...? Honey, it doesn't like when you touch it, okay?
- Hayır balım.
Oh, no, honey.
- Balım, gitsek iyi olacak.
- Honey, we should go.
Ah be balım.
Oh, honey.
- Balım...
- Uh, honey...
- Balım, Audreylere geç kalmak istemeyiz.
Oh, honey, we don't wanna be late to Audrey's.
Balım, emin misin?
Honey, are you sure about this?
- Balım, ben kaplıca falan görmüyorum.
Um, honey, I don't see any hot springs.
- Balım, çok güzel bir yer.
Wow, honey, this is beautiful.
O ne balım?
What is that, honey?
Sahi mi balım?
Oh, really, honey?
Durum güzel gözüküyor, değil mi balım?
Ain't it, honey?
Balım, kardeşin adına çok sevindim.
You know, honey, I am really happy for your sister. - Yeah?
- Hayır, o değil balım.
No, no, honey.
Koş balım!
Honey, run! - Get your shoe!
Oh Balım.
Oh, honey.
Ayarlanabilirler, bizim ekmeğimiz ve balımız.
Adjustable's our bread and honey.
Selam, balım.
Hi, honey.
Merhaba, balım.
Hello, honey.
Şey, her zaman baktıklarını biliyorsun, balım.
Well, you know they always are, honey.
- merhaba balım
- Hi, honey.
♪ bilirsin balım ♪
♪ You know, honey ♪
Balık'ı gören var mı?
You guys seen Fish?
Akvaryumdaki bir balıkmışım gibi bana bakıyorsunuz.
You're looking at me right now, like I'm in a fish tank, right?
Aslına bakarsan, ufak havuçlarım, organik elma suyum ve ton balıklı sandviçim var.
Basically, I have small carrots, apple juice and sandwiches with tuna.
- Bal gibi de ederim. Hadi tatlım, çocuklar uyanmadan aç şu telefonu.
Come on babe, take the call, before it wakes the kids up.
- Denizde balık olmaz mı?
Does Flipper pee in the sea?
- Benim kıymetli bal böceğim. - Tanrım!
- My precious honeycomb cluster.
Bir yıl boyunca, balık restoranının çöplüğünde bekleyen aç kedi gibi elimi açmıştım herkese.
For a year, I waited for scraps like a hungry cat outside a seafood restaurant dumpster.
Her türden balığımız vardı.
Any kind of fish that you want, we got.
- Balığa mı çıkıyoruz?
Goin'fishin', are we?
Bal gibi zarar verir, tamam mı?
Oh, he'll hurt us, all right.
Görmez olur muyum balım.
Oh, I saw it, honey.
Aman Tanrım, bal, çok güzel.
Oh, my God, honey, it's beautiful.
Balığımı cuma günü sipariş ettim, bu Michael Burry'nin açığa sattığı ipotek.
I ordered my fish on Friday, which is the mortgage bond that Michael Burry shorted.
Tahvilin BBB katmanı olan satılmayan balıkları çöpe atıp zararı üstlenecek miyim? Ne yapacağım?
So, what am I going to do?
Tekneden indik bir balıkçı gelip tercümanımıza "Bana 500 $ verebilir misiniz?"...
We get off the boat, and this fisherman comes up to our interpreter and says, " Can you give me $ 500?
Köpek balıklarını kurtaralım!
Let's save the shark!
İş yaptığımız yerde genellikle tuna balığı ya da kılıç balığı satıyorduk.
Well, back where we do it, it's mainly tuna and marlin and swordfish.
Ya da "Denizlerdeki tüm büyük balıları avlamak mı yoksa denizleri kirletmek mi kötü?" demek gibi.
Or, "Is fishing all the big fish in the sea worse than polluting it?"
Birkaç yıl önce, eskiden köpek balıklarının dizilip satıldığı sokaklarda artık manta ve mobula türü vatozlarının dizildiğini farketmeye başladım.
A few years ago, I started noticing species of manta and mobula ray lined up in the streets in areas that used to be predominantly shark ports.
Endonezya'daki köpek balıklarını koruma kuruluşu olan Vahşi-Yardım'da görevli bir yetkili ile yüzgeçsiz bir köpek balığının videosunu paylaştım.
I shared the footage of a live, finned shark in Indonesia with WildAid, an organizer that has been working on shark conservation in China.
Dayım beni balık tutmaya götürmüştü.
My uncle took me fishing one time.
"Görmus oldugum en guzel gözleri bıraktım ve bu kılcıksız balık sandvicine kaldım."
"I use to stare into the most beautiful eyes I've ever seen and now I'm stuck staring at the fillet fish sandwich."
Balık restoranı mı?
Fish restaurant?
Dur bakalım balık artığı
# Hold up, fish guts #