Bargain translate English
2,912 parallel translation
Güney Pasifik'te gün geceye dönerken, denizanaları için ölümcül anlaşmalarının en tehlikeli kısmını yerine getirme zamanı geliyor.
Day is turning to night in the South Pacific, and it's time for the jellyfish to carry out the more dangerous part of their mortal bargain.
Aşağıda uzun süre kalanlar boğulacak. Ölüm - kalım anlaşmalarının kurbanı olacak.
Those who remain down here too long will suffocste... victims of their life-or-death bargain.
Bu akşam indirimli satış yapan üç yer alarak ve arabaları süper bir teste tabi tutarak 1000dolara ne kadar araba alabileceğinizi bulmaya çalışıyoruz.
Tonight we're finding out just how much car you can buy for $ 1,000 by taking three bargain-basement rides and putting them through the ultimate test.
İyi bir pazarlıktı, bir gucci çanta aldım ve sadece bi kaçbi dolar ödedim. Bunlar az sayıda üretilmiş.
It's a good bargain, I traded in a Gucci bag and pay a few thousand dollars then I got this limited edition.
Hepsi Avrupa malı, bence iyi bişey bu.
All are imported from Europe, that's a good bargain.
Çok fazla pazarlık yaptın Geri ver o zaman
You bargain too much Hand it back, then
Bana dediğine göre annemi 12 yaşındayken babasından uygun fiyata almış, sırf ucuz bir piç olduğumu düşünmeyeyim diye.
My mother was 12 when he bought her from her father at a fair price, he told me, just so I wouldn't think I was the bastard of a bargain.
Paranızı geri vereceğim gidin de siz pazarlık edin.
I'll get your money back, so you go out and try to bargain.
Yüz kağıtlık bir anlaşma.
Well, a hundred bucks is a bargain.
Olimpos'a gitmeli, Zeus'la pazarlık etmelisin.
Travel to Olympus, bargain with Zeus.
Anlaşma böyleydi.
It was a bargain.
Bir anlasan.
It's a bargain.
Bir Kral kendi halkıyla sadakat pazarlığı yapmaz!
A king does not bargain for the loyalty that every subject owes him.
Milyonlarca Altın Denizanası burada serpiliyor. Ama yerine getirmeleri gereken bir anlaşmaları var.
Golden jellyfish by the millions thrive here, but have a bargain to keep.
Bu anlaşma, açlığın tetiklediği iki ilginç günlük göçün nedeni.
A bargain that drives two remarkable daily migrations of mutual hunger.
Pazarlık halinde tuttuğun için teşekkürler.
Thank you for hold up your into bargain.
Eh, pazarlık kısmı hoşuma gider, ama bu sadece bu Comic-Con değil Clive, bu gerçeklik.
Well I can appreciate the bargain and everything but this is not Comic-Con, Clive, this is reality.
Ceza indirimi, vesaire. Hiçbir şey.
No plea bargain, no nothing.
Şu ana kadar gördüğüm kadarıyla bu oyunda üzerinize düşen rolü çok iyi oynuyorsunuz.
So far that I can see, you're holding up your part of the bargain.
Paranın karşılığını veriyor.
Bargain it to guinea.
Onun için üzgünüm, ama kabul edin siz erkekler anlaşmanın iyi tarafındasınız.
and I apologize for that, but you must admit, you men really did get the best side to the bargain.
Anlaşma mı?
Bargain?
Ben, bana düşeni yaptım.
I'll see in my side of the bargain.
Şerefsiz herif sen- -
A bargain. You bastard, you're a...
Belki bunu heriflerle pazarlık için kullanabiliriz.
Maybe we can use that to bargain with these guys.
Üstümüze düşeni yaptık.
We kept our end of the bargain.
Kardeşimin bırakılması için pazarlığa geldim.
I've come to bargain for the release of my brother.
Wilmarth'ı imha etmek anlaşmanın bir parçası değildi.
Eliminating Wilmarth was never part of the bargain.
Sıkı pazarlıkçı çıktınız.
All right, you guys are driving a hard bargain.
- Üç kişiyi öldürsün diye 200 dolar ha?
- Two hundred, huh? A bargain. - To kill three people?
De Fornaris gibi pazarlık etmeyeceğim. Susmayı uygun buldu. Onu mahkemede istiyorum.
I won't bargain like De Fornaris, he found silence convenient, I want it in the courts.
Bütün o ikinci sınıf mistik düşünceleri kibirli şamanizmi pek hoşuma gitmedi.
I didn't bargain for second-rate mysticism and self-aggrandizing shamanism.
Fiyatı tam kelepir, 100 dolar.
It's a bargain at 100 bucks apiece.
- Kelepir, 18 bin dolar.
- A bargain, 18 thousand dollars.
Çocuk kaçıranlarla pazarlık yapacak.
He's going to bargain with the kidnappers.
Çirkin çocuk çirkindir pazarlık da pazarlıktır.
Hey, an ugly kid is an ugly kid, and a bargain is a bargain.
Yasa dışı hareketlerin seni anlaşmadan atmamı kolaylaştırdı ve Luthorcorp üyeleri bana kucak açtılar.
Your illicit activities made it easy for me to buy you out at a bargain and the LuthorCorp board has welcomed me back with open arms.
İki müvekkili de temsil ediyorsan zor durumda kalırsın, özellikle sadece bir tanesi sulh anlaşmasından faydalanabiliyorsa.
So that's a difficult position to be in representing both clients, especially when only one of them can benefit from a plea bargain.
Bence sudan ucuz.
Man, that sounds like a bargain to me.
Pazarlığın kendi kısmımı tamamlamadım.
I lived up to my end of the bargain.
Anlaşmaya uyup uymadığımızı görmek için bekliyor.
She's waiting to see if we follow up on our side of the bargain.
Benim için sonra pazarlık edersiniz.
You can bargain me out later.
Sonra biz pazarlık bir şey olacak Ray-Ray ile para için.
Then we'll have nothing to bargain with Ray-Ray for the money.
Anlaşmanın kendi payına düşen kısmını yerine getirip bana tacımı verene kadar Drogo ile kalacağım.
I'll stay with Drogo until he fulfills his end of the bargain and I have my crown.
Ben, Danny Hill ve beni Ed'in Pazarlık Bodrumu'ndaki. mutfak eşyaları satan dükkanda bulabilirsin.
WELL, I AM DANNY HILL, AND YOU CAN FIND ME AT ED'S BARGAIN BASEMENT... IN HOUSEWARES...
Ed'in Pazarlık Bodrumu'na gittim ve senin bir kaç gün izin aldığını söylediler.
WELL, I STOPPED BY ED'S BARGAIN BASEMENT, AND THEY SAID YOU'D TAKEN A COUPLE DAYS OFF.
Senin de garip bir sözünü tutma tarzın var Alexei.
You have an interesting way of keeping your end of the bargain.
Biri ceza indirimi karşılığı konuştu.
One wants to plea-bargain.
Bu yozlaşmış memurlarla pazarlık yapabileceğimi düşünemedin mi?
Have you ever thought I could bargain with those corrupt officials?
Ben sadece üstüme düşeni yapıyorum.
Just holding up my end of the bargain.
Neyse ki bizim durumumuz iyiydi.
Fortunately we found one in Cochin. And August was all for a bargain.