Barrels translate English
901 parallel translation
Bu büyük boyutlu, renksiz meşeden fıçılara denir.
That's large-format barrels, neutral oak.
Fantômas, Juve ve Fandor'un alevler arasında can vermesi için adamlarına şarap fıçılarını ateşe vermelerini emretmişti.
Fantômas ordered his men to set barrels of alcohol on fire, condemning Juve and Fandor to perish in the flames.
2 tane fıçı olsa hiç de fena olmaz.
Say, it wouldn't be a bad idea to take two barrels.
Burada fıçılar ağaçta yetişiyor galiba.
Looks like barrels grow on trees around here.
- Günde kaç fıçı?
- How many barrels a day?
- Burada sekiz fıçı birayı tüketemem.
I can't use eight barrels.
Kaç fıçı istediğini söylemiştin?
How many barrels did you say you wanted?
- İyi bir sipariş oldu... haftada 50 fıçı.
- 50 barrels a week!
- Cephanenizi en iyi şekilde kullanın!
- Keep your barrels red hot!
- Evet. Geceleri her köşeye yanan tar fıçıları koyuyorlar.
At night they set tar barrels blazing on every corner.
Fıçılar yakılmadan orada olalım.
Let's hurry,'fore they light the tar barrels, huh?
Sanırım ağaçsız alan fıçıların alevinden dolayı baya aydınlanmıştı.
I suppose the clearing was all lit up... by lights from the tar barrels.
- Şu kutulara, fıçılara, sandıklara bakın.
- Look at those boxes, barrels, and trunks.
Böylece onu öldürdü iki namluyu da suratına boşaltarak.
So he let her have it... with both barrels, right in the face.
Kamyonu yakalayacaklar, şoförü sorgulayacaklar, fıçıları arayacaklar.
They'll catch the truck, question the driver, search the barrels.
Sahip oldukları tek şey otuz varil hamsiydi ve şimdi satılmaları gerekiyordu.
Their last riches, the 30 barrels, now had to be sold.
Variller aynı mı?
We have 30 barrels. All the same quality?
Varillerden, atlı arabalardan, tekerlekli arabalardan ölü kedilerden hoşlanmadığı söyle.
I do not like the barrels old, car wheels, rotten cabbages, and the cats killed.
Namluyu midenin ortasına yerleştirmeliydim.
I ought to give you this square in the belly, both barrels.
Bu ona hayatını bir ayyaş gibi geçirme... ve kızları dövme hakkı veriyor mu?
Does that entitle him to spend his life drinking barrels of whisky and punching girls on the nose?
- yüz varil.
- One hundred barrels.
Elbette, sürüyle, kutular, fıçılar ve eşyalarla.
Sure, with all them cattle and boxes and barrels and stuff.
Kendi şarabım var.
- the horse carries barrels of sake.
Bodrumda, 6 fıçı balmumu var.
In the cellar, there are six barrels of wax.
Fıçılar dolusu.
Simply barrels of it.
Burada herkese şarap vardır
There's barrels of fun for everyone
Babam iyi yaşamaktan zevk alırdı, ama hayatını bu dükkanda un çuvalları boşaltıp kumaş kesmek uğruna harcadı.
Father had an appreciation for fine living, but he wasted it in this store emptying flour barrels and measuring cotton cloth.
Hayatta un çuvalı boşaltmaktan daha iyi şeyler yapılabilir.
There must be more to life than emptying barrels of flour.
Jeremiah 20 milyon varil petrole ne kadar yaklaştığını hiçbir zaman bilemedi.
PoorJeremiah. He'll never know how close he came to 20 million barrels of oil.
Büyük üzüm bağları, yıllanan fıçılar, tadına bakan rahipler, Oklahoma'daki bir kadın kafayı bulmak için!
Grape vineyards, huge barrels aging forever... poor little old monks running around testing it... just so some woman in Oklahoma can say it tickles her nose.
Pekala, şimdi... Buradaki doldurduğunuz su fıçılarından hala sağlam olan var mı?
Well, now... since you're in charge here, any of them water barrels still whole?
Su fıçılarına bakın.
Look for water barrels.
Ganimet bize 85 fıçı yağ sağladı, efendim.
The prize furnished 85 barrels of oil, sir.
Bu intikam bize kaç fıçı ispermeçet yağı getirecek?
How many barrels of sperm oil will thy vengeance yield?
40 fıçı daha, efendim.
Another 40 barrels, sir.
Kovalarla yağmur, varillerle yağmur! Çukurlar ve düzlükleri seller basmıştı.
Rain in buckets, rain in barrels, flooding the gullies, filling the lowland.
Bir milim kimildarsa iki tetigi de cek.
If he moves an inch, give him both barrels.
Bazıları kış geldiğinde yemek fıçılarının dibini kazıyor olacak.
Some folks'll be scraping'the bottom of their meal barrels come wintertime.
Sert buğdaydan yapılma dört fıçı kepeksiz un.
Four barrels of hard wheat bolted flour.
Onu boğduğunu ve sonra da parçalara ayrdığını ve onu nehre attığı iki fıçının içine sakladığını söylüyorlar.
They say he strangle her and then cut her up in pieces and hid her in two barrels which he threw into the river.
Parçalara ayrıldı, iki fıçıya kondu ve nehre atıldı.
He was cut in pieces, placed in two barrels and thrown into the river.
Ölüler fıçılara kapatıldı, yakılmak üzere kutsal topraklara götürüldü.
The dead were sealed in barrels, taken to the sacred grounds to be burned.
Bu taraftan.. 2 varili merdiven yapacağız.
This way 2 barrels to make a ladder
Ne çok kova var.
Why so many barrels?
Misyoner yerinden geldi.
It came in the missionary barrels.
Misyoner Yeri?
Missionary barrels?
Ama misyonerler oyuncak yerine, bir çift koltuk değneği göndermişlerdi.
When the missionary barrels came, instead of a doll, they sent a pair of crutches.
Tam olarak buna benzeyen bir demet sabah çöpün içinde duruyordu.
There was a bunch exactly like these in the trash barrels this morning.
Çok çalıştık!
We worked hard for these 30 barrels.
Size kaç kere bize satın dedik?
Over and over we offered to buy your barrels.
Bir süreliğine kurtları kapıdan uzak tuttuk ama şimdi hiç umut yok! Döktüğümüz tere mi?
We sweated blood for those barrels!