Baston translate English
449 parallel translation
Fildişi saplı bir baston?
A cane with an ivory handle?
Birisi "sağlık" der demez Doc Livingstone "sarı humma" diye birden parlıyor ve, baston kırarcasına haykırıyor.
Quick as anybody said "health"... Doc Livingstone come surging out of the cane-break, hollering, "Yellow jack."
Farkettiğimizden çok önce bir şapka ve baston taşıyacak.
He'll be getting a tall hat and a cane before we know it.
Küpe alamadığıma göre, belki de bir baston alabilirim değil mi?
As long as I can't have the earrings, perhaps I'll buy a cane, huh?
- At başlı sapı olan bir baston.
Ooh! - A stick with a horse's-head handle.
Olay yerinde bulununan, gümüş saplı bir baston. Üzerinde bir kurt başı var.
Found on scene of tragedy : silver-handled stick mounted with a wolf's head.
Kurdu öldürdüğüm baston bu.
That's the one I killed the wolf with.
- Kılıçlı baston.
- The sword cane.
Baston.
Stick.
- Bu baston çok işe yarıyor olmalı.
- A cane like that is handy.
Bizim kuşak için belki de en ünlü silindir şapka ve baston.
Perhaps the most famous top hat... and stick of our generation.
Fakat sizi temin ederim ki hep yanında taşıdığı masum şık bir baston görünümlü uzun, ince hançeri ile eşimi öldürmeye teşebbüs etti.
I assure you, however, he attempted to murder my husband. With a long thin dagger, which he always carried about in what looked like an innocent swagger stick.
Bakıyorum o güzel baston hala sende.
I see you still have that handsome cane.
Sürekli baston taşıyor, ve burası kel, ama ensesine dökülen beyaz saçları var.
He always walks with a cane, and he's bald up here. But he has a lovely fringe of white hair all around.
Baston yutmuş gibi duruyor.
Looks he swallowed a stick.
Şimdi ise elinde baston ile dolaşıp, mısır çapalayan zavallı bir çiftçiyim.
Now I'm just a poor old farmer, grubbing stumps and hoeing corn.
Baston sıkıştı.
No, my cane's in the way.
Baston için arama emrin yoktu
You had no search warrant.
Altın baston sapı. Çok zengin olmalısın.
You must be very rich to have a gold handle on your cane.
Ondan desenize o baston!
That explains that cane in your hands.
Yalandan esrarlı sigara kullanıldığına göre, neden baston kullanılmasın?
You say the reefers were planted. Why not Hank's cane?
Lal taşından bir broş, bir baston ve bir kulak borusu.
With a garnet brooch, a cane and an ear trumpet.
Mağaza açıldığından beri baston ve makaralara bakıyor, ve binbaşıyı bilirsin.
He's been in rod and reels since the store opened, and you know the major.
Bu bir baston, doğru mu.Bununla ne tür balıkları yakalıyabilirim?
It's a rod, all right. What kind of fish should I go after?
Bastonumla tempo tutuyordum ve baston kaydı.
I was beating time with my cane and my cane slipped.
ZATOICHI'NİN BASTON KILICI
ZATOICHI'S CANE SWORD
Senden o baston kılıcı alınca, yeniden kılıç yapma fikri beni heyecanlandırdı.
Getting that cane sword from you got me excited about sword making again.
Benim baston kılıcım nerde?
Where's my cane sword?
Baston kılıcımın içine yeni bir kalp ve ruh koymak için eski bıçağını değiştirdin.
You switched the old blade in my cane sword for the new one you poured your heart and soul into.
Baston yerine bir tüfek verelim. Avcı ayağı yani.
Instead of the stick you need a rifle.
O, bunu basit bir baston sanıyor.
He thinks this is an ordinary cane.
Senin bilmenin yolu yok, ama bu baston en az 100 ryo eder.
You had no way of knowing, but this cane is worth at least 100 ryo.
Baston kılıcı yok.
He doesn't have his cane sword.
Bu onun baston kılıcı!
It's his cane sword!
Anladım da neden alçı ve sopa gibi bir baston?
I know but why the plaster cast and a cane like a club?
Baston kılıcını vışş diye çekmenin sırrını öğretir misin...?
You know how you go "whoosh" with that sword-stick of yours...?
- Hayır. Bu baston evinizde bulundu.
No.
Ne oldu Bitik, baston yutmuş gibi dimdik olmuşsun, cevap versene?
Tell us, Bitik. Have you swallowed a stick?
- Bu ne güzel bir baston bayım.
- That's a handsome cane, sir.
Binbaşı ve "Baston" Emilio. Denizcidirler.
The Major and Emilio "The Cane." They're boatmen.
Baston.
The cane.
Şapka yok, baston yok, pipo yok.
No hat, no stick, no pipe.
"Baston" evet, onu çal.
"Walking Cane," yeah, play that.
Bu baston çok güzel.
This walking stick is so dashing!
Vurulduğunda baston sağ elindeydi ; oysa ki baston izleri sol elinde.
Stick marks, in his left hand, whereas it was in his right hand when he was shot.
- Baston sağ elinde değil mi?
- With the stick in his right hand.
Bir baston ; çok yalın taşraya özgü.
Simple and rustic
Elinde baston var!
Why, he's carrying a cane!
Ne çeşit bir baston istersiniz?
Oh. Well, what kind of cane would you like?
- Bir baston...
Let's have a look at this.
Baston kullanıyor olabilir.
He knows how to use a cane.