Battles translate English
1,683 parallel translation
Kardeşimle süpürge sopası savaşları ve Sodan'ın Kel Shak Lo töreni beni çevik bir dövüşçü haline getirdi.
Broomstick battles with my kid brother and the Sodan ritual of Kel Shak Lo made me the nimble warrior that I am today.
Ordu'nun en büyük savaşları Washington'da yaşanır.
Combat in Washington is where the army fights its greatest battles.
- Nasıl savaşlar gitmek?
- How go the battles?
- Savaşlar?
- The battles?
Bırak onlar Nihai Güç kehanetlerine sağdık kalsınlar son savaş dedikodularına.
Let them cling to their prophecies of Ultimate Powers, their rumours of final battles.
Savaşlar hakkında düşünüyor.
He's got a thing about battles.
Bu büyük savaşlar, iyi, onlar biçilmiş kaftan gerçekten daha vardır.
These big battles, well, they're really more up your alley.
Büyük savaş, ortalığı fena dağıtmıştı.
Great battles kick up a lot of dirt.
Onun kanını kaynatan bir şeyi elinden alalım savaşı!
That we rob him of the only thing he reformatting : Battles.
Yaklaşan savaş, tarihin gördüğü en kanlı savaşlardan biri olacaktı.
It was one of the bloodiest battles ever.
Bundan böyle, yerleşik savaş yok!
No more battles.
Ne zaman üzerimize birilerini gönderseler yok ettik, onları savaşta 3 kere yendik!
We destroyed all our armies they afstuurden! Several times we have battles they won.
İşimizin peşine düşmeliyiz, bu iade edilmeyen paraları istiyorsak, Vito'yu salla.
You gotta pick your battles. You want your no-Show jobs, vito's gotta go.
Bütün bu şarkılar, beni kızdıran şeylerle savaşım hakkında.
So all these songs speak of my battles against things that make me posted.
Hala piposunun kokusunu alabiliyorum ve büyük kahramanların ve savaşlarının hakkındaki binlerce yıllık hikayeleri anlattığı sesini duyabiliyorum.
I can still smell his pipe and hear his voices telling me thousand-year-old stories about great heroes and their battles.
"annen şöyle, annen böyle" diyip duruyordum. Bilirsiniz işte, ciddi ve ürkütücü olan battle'lardan bahsediyorum.
I was back doing the, "your mama this, your mama that," you know what I mean, the straight-up hard grisly battles, spitting in your face.
Ya buna ne buyuracaksın hanımefendi? Sen kendi savaşlarını seçiyorsun, ben de benimkileri.
So how about this, ma'am.You pick your battles, I'll pick mine.
Savaş onun için önemliydi.
The battles meant so much to him.
Tenvir etmek için söylüyorum, savaşların canlandırmaları...
For your edification, the reenactment of the battles...
Tenvir etmek için söylüyorum, atalarımız tarafından bu Birlik'i korumak için yapılan savaşların canlandırmaları kutsal birer emanettir.
For your edification, the reenactment of battles, battles fought by our forefathers to preserve this Union, is a sacred trust.
Benim yerime kararlar almana gerek yok, değil mi?
I don't need you to fight my battles for me. I can pick out my own car.
Benim mücadelemi sizin yapmanız gerekmiyor.
I don't need you guys to fight my battles.
Sun Tzu demiş ki, eğer düşmanınızı tanıyorsanız hiç bir savaştan korkmanıza gerek yoktur.
Sun Tzu said that if you know your enemy you need not fear 100 battles.
Özgürlük savaşçıları, savaşlar ve ihanet.
Freedom fighters, battles and betrayal.
Bu hikayelerde muhteşem askerler ve devasa savaşlar vardır, Ve isyancıların kötü sonu.
There are stories of great soldiers, huge battles, and doomed rebels.
İnsanlar arası horoz dövüşü gibi. Daha çok dövüşecek cesareti gösteremeyen elit lordlar adına alt tabakadan hizmetkârlarının onlar adına dövüşmesi gibi.
- More like surrogates engaged in battles on behalf of the elite lords who don't have the courage to fight.
Destanso bir savaşın hikayesi, linç, açgözlülük ve katliam.
Revolution. A story of epic battles, mob violence, greed and slaughter.
Savaşlarımı seçiyorum, fark burada.
I choose my battles - that's the difference.
Japonların savaşları, Asya'daki Avrupa kolonilerinin cesaretlenmesine ve bağımsızlık savaşı vermelerine neden olmuştur.
Japan's battles motivated the... European colonies in Asia to have courage and fight for their independence.
Velayet mücadeleleri çirkindir. Ve mesele adil olan değildir.
Custody battles get ugly, Luke, and they're not about what's fair.
Bodruma kitle kendini... ya da o adamlara kendi güçleriyle savaşmalarını söyle ve evde kal.
You lock the basement- - or you tell those men to fight their own battles and stay home.
Bir önceki savaş sırasında bile, gerçek kişiliğini öğrenememiştim.
I was unable to ascertain his true identity in our previous battles, either.
Kazanamayacağım savaşlarda mücadele etmem.
I don't fight battles I can't win.
Buraya sonucun farklı olmasını umarak... sivil savaşı tekrar canlandırmak isteyen adamlar gelir.
I got guys who come in here trying to recreate civil war battles hoping for a different outcome.
Bombalanan binalarda, pis sedyelerde hastalara bakmaya çalışan, savaş yapılan yerlerin 30 metre ilerisindeki çadır hastanelerde prosedür yapmaya çalışan doktorlar ve hemşirelerin tanımladığı bir alan bu.
It's a field that was defined by doctors and nurses in bombed-out buildings trying to take care of patients on dirty canvas stretchers. And performing procedures in tent hospitals that were literally hundreds of feet away from where the battles raged.
Galiba savaşmak için artık bana ihtiyacın yok.
Well, I'm guessing you don't need me to fight your battles any more.
Bunu iyi hatırlıyorum.
They had like 3 or 4 great battles.
Şimdi Küba'lı devrimcilerin nasıl savaşılacağını ve nasıl savaş kazanılacağını bildiklerini biliyorlar.
They now know that the Cuban revolution knows how to fight and win battles.
Ama ben savaşların nasıl gittiğini merak ediyorum.
But I wonder how these battles fare.
Savaşlarımız olağanüstü, Kudlak. Bir gün Malakh'ı parçalayacağız.
Our battles are glorious, Kudlak, and one day we will crush the Malakh.
Sizin savaşlarınızdaki nasıl bir galibiyet Hanımefendi?
And just how victorious are your battles, Mistress?
Earl, kimse benden daha fazla puding sevemez, ama önceliklerine karar vermen lazım!
Earl, nobody loves pudding more than me, but you gotta pick your battles!
Bu dünyada gerektiğinde geri çekilmeyi öğrendim, aksi takdirde savaş, savaş nereye kadar, bir gün aynaya bir bakmışsın, sana bakan yaşlı bir adam var ve kendine sorarsın "Tüm bunlara değer miydi?".
I've learned to pick my battles in this world, otherwise ya fight, and ya fight, and one day you'll look in the mirror and there's an old man looking back atcha, and you have to ask yourself "was it all worthy?"
Savaşlarını seçmek zorunda değilsin, ama hala kazanmak zorundasın.
You don't get to pick your battles, but you still have to win them.
Yapmayın, bazen kazanırsınız, bazen kaybedersiniz.
Come on, some battles you win, some battles you lose.
Beni savunmana ihtiyacım yok.
I don't need you to fight my battles.
Sanırım bu savaştan Hoyle zararlı çıktı.
So I think Hoyle come out worse battles
Basitçe ; bir karaktersin savaşlarda savaşıyorsun, görevler yapıyorsun, öyle şeyler.
You know, basically, you're a character, and you fight in battles and go on quests, stuff like that.
O, gelecekteki savaşlarda führer rolü oynamaya ve kendisini Alman milleti uğruna feda etmeye yazgılıdır.
He's destined to play a führer role in future battles, and he is destined to sacrifice himself for the German nation.
Hala kendi savaşını yapamıyorsun.
Still can't fight your own battles.
Alet ve 2.
Yeah, cocks and world war ii air battles.