Because translate English
344,704 parallel translation
18 yıl önce, Prenses, Corona'dan kaçırıldığında Kral onun yüzünden istenmediğini düşündüğü bütün insanlara çok sert davrandı.
See, 18 years ago the Princess was taken from corona, and it was because of her the king unfairly cracked down on all those he considered undesirable.
Taç giyme töreninden dolayı kapılardaki güvenliği artırmışlar.
Because of the coronation, they've doubled security at the gates today.
Sonuçta, bunu daha önce de gördük.
Because we've seen this, obviously.
Çünkü sen iyi olduğun sürece gerisi önemli değil.
Because as long as you're okay, i don't care what happened.
Güzel, çünkü daha yeni başladık.
Good, because I'm just getting started.
Bir iddia için seninle takılıyorum.
You know I'm only hanging out with you because of a bet.
Tamam ama sen dedin diye değil.
I will, but not because you said so.
Çünkü sen bir hainsin, gerçek mayonez yiyebildiğin için her şeyi...
'Cause you're a traitor, Joe, who thinks that just because he has real mayonnaise- -
Eh, öyle aslında. Annem aile kaşığını Polonya'dan gizli getirmek istemiş.
Well, I was, but only because my mother wanted to smuggle the family spoon out of Poland.
Ah, demek bu yüzden sosisli arabası işletiyorsun. Ağız uzmanı olduğun için.
Oh, so that's why you run a hot dog cart- - because you're a mouth expert!
Cadılar Bayramı'nda rahip kılığına girene fazla fasulye yok.
People don't get extra beans just because they went as the Reverend for Halloween.
Çünkü o mesane gibi tek derdim bir numara.
Because like that little bladder, I only care about number one.
- Çünkü ailen...
- Because your family- -
Seninle o kasetteki kadını gömdüm.
Because of you, the woman on that tape is dead.
Para için.
Because of the money.
İnsanlara karşı bir sorumluluğum olduğu için.
It's because I have an obligation to help people.
Biliyorum çünkü kardeşlerim...
I know. Because my brothers...
Ailemden saklanmak için tavan arasındaydım.
I was in the attic because I was hiding from my family.
Onları hayatımda istemediğimi söyledim ama belki bunun hiç olmayacağını düşündüğüm içindi.
I know I said I didn't want them in my life, but maybe that's because I never thought this would happen.
Ve kuru üzüm. Buruşuk şeyleri sevmiyorum.
Oh, and raisins, because I don't like to eat things with wrinkles.
Sonra da onun evine gelmemi istedi, ailesi düğün için Pittsburgh'a gidiyormuş.
And after, she wants me to come over to her house because her parents are at a wedding in Pittsburgh.
- Çünkü seninle yatmak istiyor!
Because it means she wants to get down.
Kızgın çünkü iş arkadaşıma Sam'in otizminden bahsetmedim. Haksızlık, değil mi?
She got upset because I didn't tell one of my coworkers about Sam's autism.
Benim oğlum hiçbir okul organizasyonuna katılamıyor çünkü müzik çok yoğun.
My son never being able to attend a school event, because the sounds are so overwhelming.
Doğum günü partilerine davet edilmiyordu çünkü Chuck E. Cheese'de sürekli bağıran çocuk oydu.
You know, never being invited to a birthday party, because he was the kid at Chuck E. Cheese who couldn't stop screaming.
Çünkü dünya senin etrafında dönmüyor. - Affedersin?
Because the world doesn't revolve around you.
Çünkü bence sen muhteşemsin ve oraya yine de gideceksin.
Because I think you're amazing, and I think you're gonna get in anyway.
Ben sizden ayrılmaktan korkuyorum. Evan'dan ve takımımdan...
I'm scared because I don't want to leave you guys and Evan and my team.
Çocukken onunla otoparktan geçemezdik bile çünkü bütün arabaların arkasında durup plakalarını okurdu.
As a kid, we couldn't even walk through a parking lot because he'd have to stop behind every car and read the license plate.
Kabul etmek istemediler çünkü utanıyorlardı.
They didn't want to acknowledge it because they were ashamed.
Evan bir hırsız olduğundan gelemeyeceği için mi soruyorsun?
Are you only asking me'cause Evan can't go because he's a thief?
Yağmuru bahane et.
Say it's because of the rain!
Çünkü dışarıda tanıdığın birini gördüğün zaman böyle yaparsın.
Because that's what you do when you see someone you know in a public place.
Babam bir ilişkiyi yürütemememin sebebini şımarık olmama bağlıyor.
My father thinks the reason I can't make a relationship work is because I'm spoiled.
Bana yardım ediyor olması otomatikmen şımaracağım anlamına gelmiyor ki.
Just because he helps me out doesn't automatically mean that I'm spoiled.
Çünkü sana kızgınım.
- Because I'm mad at you. - Oh.
Benimle konuşmadığın için cevap veremiyorsan belki bir sinyal bulabiliriz!
If you're not answering because you're not speaking to me, perhaps we could come up with a signal!
Söylemek istemiyorum çünkü ne kadar olduğunu bilmiyorum.
I don't want to say because I don't know how much it is.
- O hâlde ikiyle çarp çünkü benim evim bu çöplükten daha güzel.
Well, then double it, because my building's a lot nicer than this dump.
Dün gece Amy bana kızdı, çünkü aptal bir şekilde insanlara bazı kişisel şeylerimizi anlatıyordum.
Well, last night Amy was angry with me because I'd been foolishly telling people about certain personal matters.
Önce korkunç bir adet sancısı çektiği için huysuzluk ediyor sandım. Meğerse ondan değil de gerçekten utandığı için yapıyormuş.
At first, I thought she was cranky because of her horrific menstrual cramps, but it turns out, no, she was genuinely mortified.
Ama verdin, çünkü anneler gerçeği hak eder.
But you did, because a mother deserves the truth.
Çünkü o asanın nerede olduğunu bilmem gerekiyor.
Because I do need to know where that wand is hidden.
Çünkü bir tanesinin kaderinde oğlumu öldürmek var.
Because one of them is destined to kill my son.
Çünkü ben gerçeğim.
Because it's me.
Çünkü ben buradayım.
Because I am.
- Çünkü bunun bedeli çok büyük.
Because the cost is too high.
Senin gibi kötülerin yüzünden... Ve benim gibi...
Because of villains like you... and me.
Çünkü yaklaşan şey, güzel oğlum ailemizin sonsuza kadar mutlu olmasını sağlayacak.
Because what's to come, my beautiful boy... is, at long last, a happy ending for our family.
Çünkü değilim!
Because I'm not!
Tamam, ilk olarak boşanmadık çünkü henüz belgeleri imzalamadı ve sana köpeğimi anlatmıştım.
Okay, first of all, we're not divorced because she hasn't gotten around to signing the papers, and I told you about my dog.