Besbelli translate English
1,049 parallel translation
Besbelli, etrafı iyi kolaçan etmişsin.
Well, obviously you've had a good look around.
Evet, besbelli öyle.
Obviously.
Besbelli.
Obviously.
Besbelli diyoruz ama hiçbir şey belli değil.
We say "obviously" when things aren't obvious at all.
Bu besbelli.
That's evident.
Ve Elsa, besbelli ki kızgın olmanın onun için neredeyse imkansız olması durumundan hoşnuttu.
And she obviously enjoyed herself so much that it was difficult to be angry with her.
Ortada besbelli bir ihmalkarlık var.
We got a clear-cut case of negligence.
Doda yazıyor, besbelli.
But that's Doda.
Besbelli sarhoş!
You can see he's drunk!
Şimdi bu... çocuklar besbelli ki uzman bakımına muhtaçlar sence öyle değil mi?
Now, these... children are obviously in need of qualified professional care. Wouldn't you say?
- Walter Brown'u onun öldürdüğü besbelli.
It's obvious he killed Walter Brown.
Küstahça bir hareketle uçarak penceremden içeri dalıverdi. Besbelli ki niyeti mutluluğumu bozmaktı.
With symptomatic arrogance flown in through window, only to spoil my happiness.
- Besbelli, düzgün konuşuyorum, düzgün düşünüyorum,
- - Obviously, I talk well, I think well,
Besbelli buraya geldiğimden beri zayıfladım ve güçsüz düştüm.
Obviously I have been weakened Since I have been here.
Besbelli, siz bunu anlarsınız - - şu testlerinizle...
Obviously, you pick out this - - On your test...
Besbelli, çevredekilerin de bu konuda yapacak bir şeyleri olduğunu düşünmeniz gerekir...
Obviously you must consider The surroundings has something to do with it...
Besbelli ki Beaumont yardım etmiş.
Beaumont helped him. That's obvious.
Başınızın belada olduğu besbelli.
I know you're in trouble.
- Besbelli.
- Evidently.
- Besbelli ki tribbleler çok kavrayışlılar.
Obviously, tribbles are very perceptive creatures, captain.
- Besbelli.
Obviously.
Öyle çok basit olmadığı da besbelli.
Evidently not so simple.
Bayan Eaton, bana güvenmediğiniz besbelli.
Mrs Eaton, it's obvious that you distrust me.
Gerçekten karın besbelli.
She is your wife, isn't she?
Besbelli ki, bir şeyler olacak.
Something's going to happen.
Besbelli ki satın almaya niyetlendiğin arazilerin değeri yakında iki katına çıkacak.
Now, you're obviously interested in buying land... that will soon be worth twice as much.
Makaleniz anlamsız ve hayalciydi, ancak samimi olduğu besbelli idi.
Your article is absurd and fantastic, but obviously sincere.
Taze olmadığı besbelli!
It ain't fresh, no doubt about it!
Besbelli, Bay Poli hesaplarını orada tutuyormuş.
Obviously, Mr. Poli had his accounts in there
Eh sadece kızlar için burada olmadığınız besbelli.
Well, you're obviously not here for the girls.
Pekala, elin besbelli ölü,..
Your hand is obviously dead.
Besbelli ki sen beyinlerini kullanan kadınlardan olmadın hiçbir zaman.
You're evidently not used to women using their brains.
Besbelli ki, Komiser yanılıyor.
The lieutenant is just simply wrong.
Besbelli ki sorun yaşamaya devam eden birkaç kişilikten kaynaklanıyor.
Evidently, the problem is created by multiple surviving personalities.
Besbelli.
It's obvious.
Besbelli ki, astroid fırtınası esnasında olmuş olsa gerek.
This evidently happened during the asteroid storm.
Besbelli ki onları yutmuş ama kimse nasıl olduğunu bilmiyor.
He had evidently ingested them but no one knows how.
Düsme srasnda kendini kaybettigi besbelli.
Obviously, the fall must have knocked him unconscious.
Kocanzn öldürüldügü besbelli.
There's a drowned drunk.
Üstünden kalkıyorlar. Mean Machine'nin bu davranışı penaltı ile cezalandırılacak ve bu pasın bir kaza olmadığı da besbelli.
They're unravelling the tangle now, and there's a penalty against the Mean Machine for roughness, and that pass sure didn't look like it was an accident.
Üşüyorum, ıslağım ve besbelli korkuyorum.
I'm cold, I'm wet and I'm just plain scared.
Besbelli öyle, ama ne kadar az kaldığımızı bildiğini sanmıyorum.
Obviously - but I don't think he knows how few people we have left.
Besbelli ki, aklın niteliği, miktarından çok daha önemli!
Evidently, quality of wits is more important than quantity. I shall do nothing unconstitutional
Claudius ona söylemiş, besbelli.
Claudius told him, apparently.
- Ama sen yüzlerini güldürmüşsün, besbelli.
- But not in you, clearly.
Besbelli ki yollanacak kişi o.
He's the obvious person to send.
Senin yerin besbelli bir akıl hastanesi.
You obviously belong in a mental hospital.
Besbelli.
It is obvious.
- Güzel besbelli gelmiyor.
Well, obviously, she's not.
- Besbelli ha?
- Obvious, huh?
Sayın nazır, İmparatorluk elçisi olarak sözlerinizi dinledim. Biz samurayların, Majestelerini endişelendirdiği besbelli.
Chamberlain, as I listen to the lmperial envoy, it's evident we samurai are worrying His Majesty.