Beşte translate English
1,297 parallel translation
Ama acele et. Uçak saat beşte.
My flight's at five.
Ama yarın herkes beşte yatacak.
Aw. Those poor badgers are soaked.
Birden ona kadar, Naomi anksiyetesine göre- - bir uykusuzluğu, on panik atağı temsil ediyor- - şu anda beşte.
On the Naomi anxiety scale of one to ten- - where one is a touch of insomnia and ten is a panic attack- - about five.
Size yarın akşam saat beşte yepyeni 100 Dolar vermek isteyen Vinylright şirketinden arıyorum.
I'm calling on behalf of the Vinylright corporation, Which would like to put a crisp $ 100 bill into your hand... By 5 : 00 tomorrow evening.
"Bin sekiz yüz altmış beşte..."
"ln 1865 with...."
Gemide yarık var, bölüm beşte!
Hull breach, level three!
Saat beşte buradan ayrılmış olacağız.
We're outta here in five.
Beşte elimde olsun. Ümit ederim kopyası sorunlu değildir.
hopefully, the copy's not a mess.
Sürekli başkalarından emir alır ve kontrol edilirsin. Kopyalarım beşte elimde olsun.
And you're all about order and control and getting me my copy by five.
Beşte hazır olsun!
Copy by five!
Yarın beşte gelip onları alabilirsin tamam mı?
Why don't you come by tomorrow at five and you can pick'em up, OK?
Sabah beşte kalkıp evin girişinde öylesine dolanıyor, sanki belli olmuyormuş gibi.
She'd wake up at five in the morning and hang out on the front steps - .. like it wasn't completely obvious.
Chivas'ın beşte biri ve sen benim annem olabilirdiniz.
A fifth of Chivas and a uterus and you could be my mom.
- Saat beşte kütüphanede buluşalım.
- Meet me at the library at five. - Why?
Onda bir mi, on beşte bir mi?
10 to 1? 15 to 1?
Beşte saydıklarını fark ettim.
I pick up the count at five, and I got to one knee...
Beşte kapatıyorlar. Çok az vaktim var ama bugün birlikte çok bahşiş toplayacağız.
They close at five I'm a little short now, but you and I are gonna make lots of tips today
Yaklaşık sabah beşte.
It's around... 5 a.m...
Birileri beşte yanarak can verecek ve laboratuvar da 11'de güm olacak.
Someone will burn to death at 5, and the lab will explode at 11.
Yaklaşık... sabah beşte.
5... in the morning, or so.
Peki, özel gösterim saat beşte ve açık artırma pazar saat 11'de.
All right, well, the preview is at 5 and the auction's Sunday at 11.
Beşte bir indirim.
That's 1 / 5 off.
Annen akşam yemeğini saat beşte mi yiyor?
Five? Your mother's ready for dinner at 5?
Günah çıkarma hâlâ Cumartesileri beşte mi, peder? Çünkü bol bol zamanları olacak.
Is confession still on Saturday, cos I think they'll be out in time.
Sen ortalığa bir göz at iyiçocuk. Saat beşte görüşürüz.
Have a look around, Best, I'll see you at five.
Belki top on listesine girebilirdin ama Top Beşte sana yeryok.
Maybe you'd sneak into the top ten. But there's just no room for you in the top five.
Beşte.
In five.
Bunun yanında iki yıldır ilk beşte ben çıkarım.
Besides, I've been starting point the last two years.
Ve kadınlar takımında... en iyi oyuncu seçme ekiplerinden biri olmak ile övünmezlerken... Geçen yıl ilk 16'ya kalan takımın ilk beşinden dördü... bu sene ki takımda ilk beşte yer alacak
And for the women... while not boasting one of the top recruiting classes... they are returning four starters from last year's squad... which made it to the sweet 16.
Beşte.
To five.
Dee Dee, beşte sağa doğru bakacaksın. 5....
Dee Dee, on five you need to look over to the right. Five...
Beşte işim bitiyor oradan yüzmeye gideceğim.
Yeah, I get off at 5 : 00, then I'm going for a swim.
- Uçağım beşte kalkıyor.
- My plane leaves at five.
Artık sabah beşte kalkmak zorunda değil.
At least, he won't have to get up at 5 a.m.
Şehirde hiç sabah beşte kalkar mısınız?
Do you lot in the city get up at 5 a.m.?
Davetiyede saat beşte yazıyordu.
The invitation said 5 : 00.
1 Ekimde, uluslararası bir anlaşma çerçevesinde Alman askerleri Sudetenland'a girdi ve Çekoslovakya'nın beşte birini Reich'a katarak ülkenin daha da parçalanmasının yolunu açtı.
On October 1, with international agreement German troops marched into Sudetenland adding one-fifth of Czechoslovakia to the Reich and opening the way for further dismemberment of the country.
O kişi bolluk yıllarında tüm tarlalardaki, tüm tahılların beşte birini toplasın ve saklasın.
During the years of plenty, have him collect one-fifth of the grain from every field and store it under guard.
Beşte üç yaparsın?
Go three-out-of-five?
- Uçak beşte kalkıyor.
My plane leaves at five o'clock.
"Bir gün beste yapmayı öğreneceksin."
"Maybe one day you will learn to make music."
Beste yapıp yapamayacağım konusunda emin değilim.
I don't know if I'll ever be able to make music.
Ben de beste yaptım.
I wrote some songs.
Bu, beste ve sahibinin meçhul olduğu gerçeğini değiştirmez.
The fact remains : the composer and the composition are unknown
Yeniden beste yapıyorsun.
You're composing again What is that?
Evet baba, anlattın bize. Gitarın olsaydı adına beste yapacaktın.
If you'd had a guitar, you'd have written a ballad.
Üç Marlboro ve üç Marlboro Lights'tan sonra Patrick'in filmler için beste yapan bir müzisyen olduğunu öğrendim.
Three Marlboros and two Marlboro Lights later I had learned Patrick was a composer, writing music for movies.
Caz klarneti için beste yapıp, yönetir ve çalardı. Ayrıca piyano.
He composed, conducted and played jazz clarinet and the piano.
O aptal bir beste.
It's your dumb musical.
Vuruşları doğru yapabilirseniz başarırsınız. Ama beste kesinlikle çok etkileyicidir.
If you can pull it off, you'll triumph.
İyi beste ve güfte kim yapamaz ki? Ama müthiş bateristlik ve Paul ile beraber olmak harikaydı.
and, you know, fantastic drumming, and it was just great to be With Paul who was just there probably from when I first met him...