Bloods translate English
325 parallel translation
Mavilerle savaşacağız.
We're fighting the Blue Bloods.
Ey Roma, soylu insan yetiştirmez oldun.
Rome, thou hast lost the breed of noble bloods.
Delikanlılar bol bol uyumak ister.
I know young bloods look for a time of rest.
Sen kanı incele, ben fiziksel analiz yapayım.
You draw the bloods, I'll do the physicals.
Heykeli dikilecek adamsın.
Your bloods worth bottling.
Hepimiz çiftçi gibi gibi giyinmiş, damarımızda asil Kentucky kanıyla, bu Yanki Şehrine gidiyorduk. Savaş kalıntılarının üzerine kurulmuş, sade şehir.
And I seen us all dressed up in cattle dusters come riding fine Kentucky blue-bloods, riding into this smug Yankee city, this city of the plains, built on the spoils of war.
Geleneksel Aborijin kültürü... sadece en kuzeyde saf kanlar arasında ayakta kalmıştır... ve çölün bazı bölgelerinde.
The traditional culture of the Aborigines... only survives among full-bloods in the far north... and in some parts of the desert.
Hey, beyler.
Hey, bloods.
Evet, beyler.
Yeah, bloods.
Gidelim, beyler.
Let's go, bloods.
Şimdi eğer siz ahbaplar bana ustanın nerede olduğunu gösterirseniz...
Now if you bloods would show me where I can find the Master- -
Okuldaki bütün spor delileri, kafasızlar, zilliler, boş gezerler, homolar, serseriler, hepsi ona tapıyor.
Sportoes, motorheads, geeks, sluts, bloods, wasteoids, dweebies, dickheads, they all adore him
Bu bok yüzünden canınızı boşuna sıkıyorsunuz.
You bloods are getting too hung up on all this shit.
Bir yardım müzayedesine ev sahipliği yapıyor. Elit tabakayla bu eğlenceli olur değil mi?
Anyway, he's hosting this charity auction - real blue bloods, and won't that be funny?
Siz genç delikanlılar, kolkola girip, muhteşem son darbe için ilerlerken, ben ise, burada cephe gerisinde yarı olgunlaşmış portakallar ile ana kuzusu, şişman ve hırıltılı çocuklarla oturmak zorunda kalacağım.
I'm just going to have to sit this one out on the touchline with the half-time oranges and the fat wheezy boys with a note from matron while you young bloods link arms and go together for the glorious final scrum-down!
Beni birinci sınıfta güneşli LA'ye uçuracaklar ve Aydaki Kan'ın çekimine başlayacağız!
They're flying me first class to sunny LA to begin shooting Bloods On The Moon!
Mirasyediler çabuk yorulur.
Blue bloods tire easily.
Crips çetesi için mavi, Bloods çetesi için kırmızı ve sadece 75 dolar.
This bandanna by Donna Karin... is blue for Crips, red for Bloods... and only costs seventy-five dollars.
Kan geldi mi?
- Can you get bloods?
Yere dahi tüküremeyen, o açgözlü, kibirli asillerin arasına kesinlikle tam uyarsın.
You'll fit in with those blue bloods who wouldn't even spit on the rest of us.
Kan tahlillerini yapar mısın?
Can you run the bloods?
Satıcılar ve Kaçakçılar koro elemanı değiller.
Crips and Bloods are not choirboys.
Biz de birkaç Kaçakçı elemanı bulduk.
So we pull up on some Bloods.
Onlar sadece çocuktu, ama ben onları Kaçakçı olarak gördüm.
They was just kids, but I saw them as Bloods.
Kanı getireyim.
I'll get the bloods.
Aptal gibi ortalıkta duracaksın... ve bir grup asilzade sana sırıtacak.
Inspection, meaning you're gonna stand around like an idiot... while a bunch of blue bloods smirk at you.
- Bloods ve Crips demiştim ya...
- Remember the Bloods and the Crips?
Yeni kanlar hep bulunur, Ama büyük bütçeli bir film yapıyoruz.
New bloods are all around, but we're making a big budgeted movie.
İnsanlardan nefret ettim çünkü beni korkuttular ve saf kanlı iblisler beni öldürmek istedi.
I can be hated by humans because they're scared or by pure-bloods who want to kill me.
Capeside'ın bütün ileri gelenleri o düğünde olacak.
I mean, all the blue-bloods of Capeside are going to be at this wedding.
Pire kadar beyni olmayan serin kanlılar.
There are blue bloods with the intellects of fleas
Neden, sen de yukarıya diğer- - Ah, genç soylar mı?
Why aren't you uphill with the... uh, young bloods?
Sarışınlar ile kumrallar arasındaki kavga Cuma gününe kadar ertelenmiştir.
The fight between the Bloods and the Crips is postponed until next Friday.
Birden bir kamyonetten 5 serseri fırladı.
Out of nowhere these five Bloods just peeled out of a truck.
Kanım saydam akıyor.
Bloods running clear
Güven bana. Kan ve gözyaşı olmayacak.
Trust me, there won't be any Bloods or Crips.
Saf kanlar.
Pure bloods.
Bu piçlerin yarısı, safkan değiller bile.
Look at them. Half of these bastards, they're not even pure bloods.
Diğer bir deyişle, safkanlar.
In other words, pure-bloods.
Davranış biçimlerinden Weasleylerin safkan olduğunu anlamak mümkün değil.
You'd never know the Weasleys were pure-bloods, the way they behave.
Birkaç "kanı tatlı" benim sokaklarımda dolanıp bela çıkartıyor.
Warm bloods rolling down my street hassling my hermanos. It ain't gonna fly.
Kan!
Bloods!
Bu, Batı yakasına ilk gelişi burayla ilgili duydukları hep serseriler belalı sokak çeteleri ve...
You know, it's his first time out on the Left Coast and, you know, he's heard about the gangs and the Crips and the Bloods, and....
Ama Bloods'un diş sigortası daha iyiymiş.
But I found that the Bloods had a better dental plan.
Kan sonuçlara bakılırsa bu kişiyi iki saat bekletmişsinizi neden?
You drew bloods, but didn't send them for two hours?
80'lerdeki gençliğin, öğlen yemeğinde iki şişe şampanyayı devirdiğini söylüyorlar.
They say back in the'80s, young city bloods like us drank two bottles of champagne for lunch. Heroic days.
Biz de alkol kliniklerindeki gençleriz değil mi?
But where are all the young bloods now? In alkie clinics.
Kaltaklar, tek yapmanız gereken bir kaç serseri Blood götürmek.
Bitches, all you gotta do is pop some punk-ass Bloods.
Timmy ve ben bu konuda harikayızdır.
Tim and I would love to pop some punk-ass Bloods. We're terrific at it.
Bir kaç tane serseri Blood götüreceğiz.
We're goin'to pop some punk-ass Bloods.
Elemanların "serseri Blood götürmek" le söylemek istedikleri bu olsa gerek.
That must be what the fellas meant by "pop some punk-ass Bloods."