English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ B ] / Boil

Boil translate English

1,440 parallel translation
Bu yaygarayı iki önemli noktaya indirmeme izin ver. Tamam mı?
so let me just boil all this hoo-ha down to two important points. okay?
Şimdi biraz adam al ve biz yağı kaynatmadan önce güney duvarını kontrol etmeye git.
Now take some men and go and check the south wall before we boil up the oil.
- Ben suyu kaynatırım.
- l'll boil the water.
Hayır. Bazılarını İsviçre suyunda haşlıyoruz.
No, some we boil in Swiss water.
Kicimda ceviz buyuklugunde Bi baloncuk var sanki.
Got a boil on my ass the size of a walnut.
- Suyu kaynat!
- Boil the water!
- Ve kaynamaya başladığında, karidesleri ekleyin.
- And when it ccomes to a boil, add the shrimp.
Onu kaynatıp sabun mu yapacaksın?
You're gonna boil them and make soup?
Kanının benimki kadar güçlü akmasına izin ver.
Let me blood boil with the power that is mine.
- Suyu kaynattın mı?
- Did you boil the water?
Hayatında nelere önem verirsin?
What does life boil down to?
Son olarak, içine su ve köriyi koyup kaynatacaksın.
Then put in the curry and water and let it boil.
Saçımı yıkamak için sıcak su lazımdı.
I had to boil water to wash my hair.
- Ve boşaltılması gereken bir çıban.
- And a boil that needs lancing.
Tıp fakültesine kıçlardaki çıbanlar için mi gittim?
I went to medical school for a butt boil?
"Eğer içinde yumurta kaynatamıyorsan, tava değildir seni ahmak!"
"lf you can't boil an egg in it, it's not a pot, you jackass!"
Şimdi de gidip, Raymond'ıma tavuk haşlayacağım.
And now I'm gonna boil my Raymond a chicken.
Madem öyle, neden su kaynatıp temiz çarşaf getirmiyorsun, Einstein?
Why don't you boil some water and rip up some sheets there, Einstein.
Peki, Meg, su kaynatman gerek.
All right, Meg, I need you to boil some water.
Çünkü ayırdığın anda, kaynar ve mahvolur.
'Cause the second you do, it will boil, and then it's ruined.
- Yağda kızartılar.
Boil them in oil.
Normalde yabancılar mutlu kabilemizi ziyaret ettiklerinde onları diri diri kızartırız ama yeni oyuncağımızı neden ziyan edelim ki?
Normally when outsiders visit our happy... tribe we boil them alive... but why waist our new toy.
Arabanın ısınmadığından emin olmak için klimayı açmıyoruz
We have to run the heater, so the radiator doesn't boil over.
- Bak, tek bildiğimiz şu ki seni ya vuracak ya bıçaklayacak ya da haşlayacak.
- Look, all we know... is she's going to shoot you, or stab you, or boil you.
- Gel hadi, hazır zaten.
C'mon, it's on the boil.
"Bütün sebzeler tenceredeyken gizemli bir yabancı onları karıştırmaya ve haşlamaya başladı."
Will : "... and once all the vegetables were in the pot, the mysterious stranger stirred it into a rolling boil. "
Umarım o kepçeyi kaynatırsın.
I hope you're gonna boil that spoon.
Bir kap dolusu Neptun-usulü bamyanın üstüne biraz istiridye haşlıyoruz.
Boil some oysters in a pot of Neptune-style gumbo.
Bir kap Neptün-usulü bamyanın üstüne biraz istiridye haşlıyoruz.
Boil some oysters in a pot of Neptune-style gumbo.
Hey benim omzumda ve kasığımda bir delik var. - Ayrıca incik kemiğimin de kaynaması lazım.
Hey, I got one hole in my shoulder a second in my calf and a boil on my shin that had to be lanced.
Eğer ondan sonra da bir işe yaramazsa kızartın, kaynatın, ne isterseniz yapın.
If she's still useless then, fry her, boil her, do with her as you will
Bishop doktora göz kulak olurken bizde tüm olabilecekleri hesaplamaya çalışıyorduk.
So Bishop baby-sat the doctor, and the rest of us tried not to watch the water boil.
Önce patatesleri haşla.
Boil the potatoes first.
İğrenç, her tarafı kabarcıklarla dolu bir iblis.
It was a demon. An ickyn boil-covered demon.
Angel'la birlikte gidip o şeyle savaşamadığın için muhtemelen hayal kırıklığına uğramışsındır.
I know you're disappointed you couldn't go with Angel. Why would I want to be with a cute woman when I could be out slaying an uglyn boil-covered demon monster? Right.
Tam olarak hangi aletlerin kullanıldığını bilmek istiyorsanız kafayı kaynatmamız gerekecek.
If you want to know what "exact" tools were used, we're going to need to boil the head. Really?
Hazırlamamı ister misin? Tabii ama kazana neler koyuyorsun?
What, uh, additive do you put in your boil?
Ama gezegenler yerinde oynar ve deniz kaynayıp kana dönüşür.
But the planets would collide and the sea would boil over with blood.
Şimdi beni kaynat.
Ok, he's good. Now boil me.
Her şey gelip bir dizi bire ve sıfıra dayanıyormuş diye duydum.
I hear they just boil down to a series of ones and zeros.
Ve kamu, bu insanlık ayıbının yaşlanmasını istemiyor.
And the public at large does not want... this boil on the butt of humanity living to a ripe old age.
Bence onu asıl öfkelendiren senin onu izlemendi.
I think following him might have made his anger boil over.
Ne yapalım, yağda haşlayalım mı?
Like what, boil him in oil?
Çarşaflarını sürekli kaynatıyorsun.
YOU PRACTICALLY BOIL THE SHEETS!
Dünya'ya bu kadar yakınken, atmosferi ateşe verip denizleri kaynatmaya yeter.
This close to Earth, it'd be enough to set the atmosphere on fire and boil the seas.
Kaynatmaya başlayın.
Bring to a boil.
Dilerim ki...
It seemed to run so fast yesterday, but today it must have a boil in its foot.
Donny.
What's the difference between a blister and a boil? Donny!
- Çok komik.
- I'd have to boil it.
Onları kaynatıp sonrada yiyeceğim.
I'll boil them and eat them!
- Çinli adam ve Kabarcıklı adam...
- The Chinese guy and the boil guy....

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]