Bond translate English
5,619 parallel translation
Efsanevi Mikaelson bağı da artık yok olup gidecek.
And the fabled Mikaelson bond will crumble.
Diğer DJ'leri izlediğimde kapılmadığım türde,... özel bir duyguya kapılıyorum onları izlerken.
I have a special bond with them. If I see them playing... I get a feeling I do not get with other DJs.
Çiftler köprünün üzerindeki asma kilit cıvatalarına isimlerini yazıp nehre atıyorlar, bu şekilde sonsuza kadar bağlı kalacaklarını belirtiyorlar.
Couples bolt padlocks onto the bridge with their names on it, and then they throw the key into the river to signify their everlasting bond.
Neden onlarla bağ gerekmez mi?
Whyshouldn'tyou bond with them?
Çocuklar, duygusal açıdan gelişmemiş babamla benim aramda duygusal bir bağ kurmak için tasarlanmış danışıklı dönüşüklü bir macera değil bu, değil mi?
Guys, I don't suppose this is some contrived paint-by-numbers adventure that's designed to force an emotional bond between me and my emotionally stunted father, is it?
Bizim kavmimizde lider kılıcın kabzasını, en büyük oğlu ise kılıcı taşır. Çünkü kötülüğe karşı en güçlü silahın baba ile...
In our clan, the leader carries the hilt, his eldest heir, the blade for we believe man's greatest weapon against evil is the bond- -
Baba ile oğul arasındaki bağ olduğuna inanırız.
Is the bond between father and son. "
- Bond...
- Bond...
- James Bond.
- James Bond...
Bağımızı hatırla.
Remember our bond.
Aramızdaki bağı unutmayın.
Remember our bond.
Rus yarışmacılar kendi ev sahipleriyle iyi ilişkiler kurmaya başladı.
The Russian competitors bond with their local hosts.
Sana birşeyler öğretebilir.
Give you something to bond over.
- Evet. Hatta tahvil ihracında sorun çıkarsa yıllar sürecek.
Years if the bond issue fails.
Anne babayla evladı arasındaki bağa benzeyen bir bağ daha yok.
There's nothing quite like a bond between a parent and a child.
Walker kendini hızlı bir şekilde küçük düşürücü bir çürük tahvil iken bense Çin ile olan çatışmayı bitirip seni tekrar sahalara sokarım.
Walker is a junk bond quickly depreciating, whereas I can end the conflict with China and keep you in the black.
Duruşmadaki işbirliği için bir ceza indirimi istiyoruz.
We'll want a bond, for his cooperation in the hearing.
# Kırdığın her bağda #
♪ Every bond you break ♪
Ama kardeşlere geri dönelim, çünkü onların bağları güçlü.
But let's get back to the brothers, because they're... they have a strong bond.
Rick, bütün o Rick'leri ve Morty'leri gördüğümde düşündüm ki, "Bu aramızdaki bağı sıradanlaştırıyor."
You know, Rick, when I first saw all those Ricks and Mortys, I thought, "Gee, that kind of devalues our bond".
- Tammy, sana şimdiden söylemeliyim önceki ruh eşimle olan ruhsal bağımızdan daha yeni çıktım.
- It's working. - Tammy, I should let you know I just got out of a highly intense soul bond with my previous spirit mate.
Ruhsal bağ arayışında değilim zaten.
I'm not looking to get into a soul bond.
Aramızda oluşan bağı düşünüyorum. Nasıl devam edebileceğimizi.
I wonder about the bond between us.
Aramızda bir çeşit bağ olduğunu düşünüyor.
She thinks we have some kind of bond.
Cennetteki ve Cehennemdeki ruhlara bu ruhu doğaya aykırı bağdan koparın.
To the spirits above and below, free this soul from her unnatural bond.
Bu aramızda bir bağ kurdu.
It creates a bond between us.
Aramızda bağ falan yok.
We don't have any bond.
Seninle bağ falan kurmak istemiyorum.
I don't want any bond with you.
Senin gibi 4 tane James Bond filmi izlemekle dedektif olunmaz.
Its not like you can watch four James Bond films and become a detective
Sevgi daima kandan daha güçlü bir bağdır.
Love will always be a stronger bond than blood.
İkiniz arasında oluşabilecek duygusal bir bağdan endişeleniyordum.
I had concerns about the possibility of an emotional bond forming between the two of you.
Clarke polis gözetiminde.
Clarke is out on bond.
Yani, bu özel bağı paylaştık.
I mean, we share this special bond.
Eğer oğlum söylediklerinizi yaptıysa onu kendim öldüreceğim ve böylece iki kabile arasındaki bağ da güçlü kalacak.
If my son did this act then I myself will kill him so that the bond between our two tribes remains strong.
Bu akşam dostluk bağlarımızın ne kadar sıkı olduğunu kutluyoruz.
Tonight is about celebrating our enduring bond as friends.
Nesin sen böyle, Bond filmlerindeki kötü adamlardan biri mi?
What are you, like, some kind of evil Bond villain?
Kendisini ve halkını koruyacak bir bağ kurmak amacıyla Fransa'nın gelecek kralıyla evlenmek üzere Fransa'ya gönderildi.
She is sent to France to wed its next king, to save herself and her people, a bond that should protect her.
Tanrı'ya bağlılığınızı bozmak zorunda değilsiniz.
You don't have to break the bond.
Ve günah çıkarma bağı daha fazlasını söylemenizi engelliyor şüphesiz.
And the bond of the confessional prevents you from saying more, Yes sir.
Madem birbirimize karşı açık oluyoruz, beni de James Bond'la karıştırabiliyorlar.
Well, in the interest of full disclosure, I've yet to be mistaken for James Bond.
- Kefaleti yatirirsin, buradan basip gidersin.
You post the bond, and you get the hell out of here. It was an accident.
Ilce sadece % 10'unu istiyor.
County only requires 10 % for the bond.
Senden ne kadar aldilarsa geri odeyecegim.
And I'll pay you back whatever they charge you for the bond. Just let me know how much.
Çocuklarla bağ kurmak için zaman harcamaman beni çok üzüyor.
It really bums me out that you haven't taken the time to bond with the kids.
Dinle. Onlarla bir bağ kuracağım. Tamam mı?
Listen, I'm gonna bond with them, okay?
Hem belki onlarla bağ kurarım.
Um, and maybe I'll even bond with, um,
Yapışma değil.
Not bond... not...
Aramızda kutsal bir bağ var.
We have a sacred bond.
Ve o bile bebek ile bağ olmaz.
And she won't even bond with the baby.
Ancak iade ettiğiniz para primli tahvilden kazanılan para değildi.
But the money you paid back wasn't from a Premium Bond win.
Pekâlâ Gustav, yemek zamanı ejderha ile binicisinin birbirine bağlanma zamanıdır ve bu da bizim bağlanma şeklimizdir.
Okay, Gustav, feeding time is bonding time for a dragon and its rider, and this is how we bond.