Boost translate English
1,413 parallel translation
Verici sinyalini iletmeye çalışıyorum.
Trying to boost the transceiver signal.
Cafeinli soğuk içecekler daha avantajlıdır. Harika...
All the benefits of a cool drink but with a caffeine boost.
- Sharona, biraz destek ver.
- Sharona, give him a little boost there.
- Destek falan vermeyeceğim.
- I'm not giving him a boost.
Bu çocukların ihtiyacı, kendilerine güvenlerinin yükseltilmesi.
All this kid needs is a simple confidence boost.
İyi bir reklam ikimizin de gelecekteki işlerini arttıracak.
The good publicity will boost both our future practices.
Beni destekleyeceğini sanmıştım.
I was hoping you'd give me a confidence boost.
Kökle...
Get to the boost.
Biraz destek ver.
Gimme a boost.
Ya bana destek verirsin ya da buraya canlı canlı gömülürüz.
It's either you give me a boost or be buried alive girly girl.
"Oğlumuz" performansını arttırmak için uyuşturucu alıp, basket salonunda bayıldı.
When our son collapsed on the basketball court after taking drugs to boost his performance.
Heyecana ihtiyacı var.
He can use the boost.
Dur. Seni kaldıralım.
Get up there, we'll give you a boost.
İntihar Varoslarındaki arkadaslarım arıza cıkardı. Oda tutmak icin babanın kartından arakladım. Sokakta uyumayı sevmem.
Look, man, my friends down in the suicide slums they shortchanged me, so I had to boost your dad's card in order to get a room.
Aile değerlerine bir övgü.
TV NEWS :'A boost for family values.
Fazla güç harcaması olmadan kapladığı alanı yüzde elli kadar arttırabildim yani belli bir miktar nüfus artışına yetecek.
I was able to boost the coverage by over 50 % without much of a power increase. That should be enough for a sizeable population growth.
Her öğleden sonra saat 3'te oraya giderler, kasanın önünde kalabalık oluştururlar tüm araba ve silah dergilerini götürürler.
Every afternoon come 3 : 00 they go in there, crowd him at the counter boost all the car and gun magazines.
Turtle Wells'de yardımcılık yapardı, eski süprüntü.
Yeah, she used to boost for Turtle Wells'old mob.
Rick'in burada olması moralimizi artırdı.
I mean, Rick here has been a morale boost.
Bu bebeğinin hayatta kalma şansını arttıran, ve gelişmesini sağlayacak ebeveyninin koruma güdüsüdür.
To boost her babies chances of survival, she's evolved a basic form of parental care.
Yüksek tork gücü, 25 psi turbo ile donatılmış, otomatik hidrolik. Bu işinizi görür mü?
Supercharged with a 25-psi boost, automated hydraulics high-stall converter with shift kit.
Beni kaldırın.
Boost me up.
Burada viteste, açıyorsunuz ve yukarı çekiyorsunuz bu sizin rampasız atlamanızı sağlıyor...
Over here on the throttle, flip that open and throttle up. This will boost you into a rampless jump... Not now!
- Anesteziyi çoğaltın.
- Boost the anesthetic level.
Nakliye kamyonlarından birini buraya 1 kilometre mesafede soyacağız.
We gonna boost one of the delivery trucks like half a mile from here.
Hadi moral için.
To boost our courage. Here!
- Süper olur.
- Boost
Ne oldu, kahveni beğenmedin mi?
What boy, was the boost good?
Bu izlenme oranını iyice yükseltecek!
That should boost the ratings even higher!
Sinyali güçlendirmek için binaya yakın bir yere verici yerleştirmeliyim.
I need to set a relay closer to the building so I can boost your signal.
Hesaplarım doğruysa, ki doğru, bir lazer darbesini 10 bin kat güçlendirecek bir şey geliştirmişler.
Now what is amazing about this is - - well, if my math is correct - - and it is - - what they've developed could boost a laser pulse by a factor of 10,000. Maybe even higher.
Çocuklar için çok güzel bir moral kaynağı olur diye düşündüm.
I thought it would be a great morale boost for the children.
Işınlama menzilinizi birkaç yüz kilometre arttırabilir.
Might boost your transporter range a few hundred kilometres.
Bu sadece kendine güvenmene destek olacak.
That'd be just the thing to boost your confidence.
Lois, er ya da geç her model bir yardımcıya ihtiyaç duyar.
Lois, sooner or later every model needs a little boost, huh?
Üzerine basabileceğim bir kütük var.
This is cool. I got a tree stump I can use as a boost out here.
Bu yeni canlandırma, turizmi çok hareketlendirecek.
This new re-enactment is going to be a huge boost to tourism, Luke.
Kolesterolü düşürüp bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca, kanseri önlemeye de faydası olabilir.
Lowers cholesterol, boost the immune system, and may even help to prevent cancer.
Kendine olan güveninin arttırmak için onlara senden iki makine almalarını söyledi bile.
He's already demanded they buy two copiers to boost your confidence.
İsim yapmanın, meyve veren ağacı taşlamadan, daha iyi yolları olmalı.
I mean, there's got to be a better way to boost one's name recognition than falsely accusing our brightest and our best.
Sende yukarı kaldırmak için birşeyler vardır.
You must have something to boost it up.
Biraz destek vermek için mi?
To give you a little boost?
Bağışılık sistemini güçlendirmek için meyan kökü, kedi pençesi, neredeyse herşeyi denedik.
We tried licorice, cat's claw - - anything to boost his immune system.
Böylece Gen-O'ya katıldığımda, örneği yanımda getirerek yeni şirketimin yarışta bir adım öne fırlamasına yardımcı oldum.
So when I joined Gen-O, I gave my new company a boost by bringing along a sample of what the competition was cooking up.
İnsanlara biraz destek olmaya çalışıyorum.
Um, trying to give the troops around here a little bit of a boost.
Küçük birşey ayarladım, küçük bir moral desteği.
Good party, huh? Just a little something I... whipped up, you know, a little morale boost. Yeah?
Belki de Bay J.D.'den biraz teşvik alman gerek
Maybe you'd like a little boost from Mr J.D.
Dedi kötü zamanlama
For a turbo boost
Turboyu kullansam iyi olur.
Better use the turbo boost.
- Sinyali güçlendirebilir misin?
- Can you boost the signal?
- Destek lazım mı?
Want a boost?