English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ B ] / Boot

Boot translate English

3,226 parallel translation
Sızıntı ya da sıvı dökülürse bagajı boşaltıyor.
It drains the boot if there's a leak or if any liquid gets spilt.
Ama sonra onu yere sermen gerekti, onu bagaja yerleştirip kafasını da sbiobun geleceği yere yerleştirmek kolay gelmiş olmalı.
But then, once you had knocked him out, it must have seemed so easy to just place him in the boot and put his head next to the bung.
Ardından geriye sadece sibobu çıkartıp bagajı üstüne kapatarak egzosun işi halletmesini beklemek kalmıştı.
And then all you had to do was take the bung out, slam the boot and let the exhaust do the rest of the work.
Bu açık arttırma çizmemin içindeki başparmağımı heyecanlandırıyor.
Makes my big toe shoot up in my boot.
Askeri kampa gitmiş ya da dağ gibi sıçmış olmalı.
She went to boot camp or took a massive shit or something.
Okçunun ayakkabısının altından düşmüş olmalı. Belki grip tedavisi oluyordu.
Got transferred by the shooter's boot.
İşten kovulursam veya bu koltukta ölürsem sakın işi kabul etme.
When I get the boot or... drop dead in this chair, don't take the job.
Kelimeleri ağzından söküp alacağım!
I boot the words your mouth, damn!
Tekin ayıp değil mi, İsmail ağabeyi bagaja koyuyorsun?
Tekin, it's rude. Why would you put Ismail in the boot?
- Oğlum sen beni niye bagaja bağlıyorsun?
- Why'd you lock me up in the boot?
* Dolgun memelisin sadece, deliliğin de cabası, mayo giydiririm sana yalnızca *
You're two basooms and nuts to boot I'll keep you in a bathing suit
Bir aya kalmaz ayağa kalkarsınız.
You'll be in a boot for about a month or so.
Altına bak, benim patenlerimi ve tekerlek kilitlerini al.
Hey, vlad, look under my roller-skates and grab the Denver boot.
Neden tekerlek kilidin var?
Why do you have a boot?
O kilidi koymak kısa bir süre alacak, bu yüzden biraz zamanımız olacaktır.
Well, it's going to take awhile to put the boot on, so we're going to have some time.
Pekâlâ, yap şunu.
All right, vlad, boot it.
Denver'e bu aptalı tekmelemeye gidiyor muyuz?
When we going to Denver boot this fool?
50 dolar ve birayla dolu bir çizme bardak için.
And he did this all for 50 bucks and a boot filled with beer.
Ya adam cezaya doymayan biriymiş ya da çizmeden bira içmeyi çok seviyormuş.
I mean, the guy is either a glutton for punishment or... Or he just really likes drinking beer out of a boot.
Çizmem...
My boot...
Çizmemi giyeyim.
Let me put on my boot.
Birine yol mu verecekler dersiniz?
You think somebody's getting the boot?
Harika, çünkü Vegas'a giden yolun yarısında çılgın Kızılderili kumarhanesi ve deri çizme mağazası var.
Excellent, because... Halfway to Vegas is... The Crazy Horse Indian casino and leather boot emporium.
Arabamın bagajında.
He's in the boot of my car.
Keşke beni bagajda bıraksaydınız.
I wish you'd left me in the boot now.
Belki de kadını arabanın bagajına kilitlemem gerek.
Maybe I should lock her in the boot of a car.
Yakalanır yakalanmaz onlardan kurtuldun.
As soon as you get busted, you boot the guys with rap sheets,
Ayakkabı izi yok.
No boot prints.
Veya, "tarz" ve "hava katmak" 42 numara botumun tadına bakacak. Evet, efendim.
Or... this "stylin'," "rugged," size-11 boot will commence to kicking some ass!
Forbes'a tekmeyi vurdular ama bir şey değişmedi.
So they give Forbes the boot, and nothing changes.
Ve ben buna izin veremem.
And a loose cannon to boot.
Güzellik, zekâ, büyük bir kalp.
Beauty, brains, and a big heart to boot.
Lastik ve bot izleri.
Tire treads and boot prints.
Bot izindeki madde karbonat mı?
Trace from the boot print is baking soda?
Yeniden başlayacağım.
I will just boot.
Bir çizme gerek.
You need a boot.
Bax arabanın bagajına 3 milyon avro koydu ve sen bana bunun iyi bir fikir olup olmadığını soruyorsun.
He's just put three million Euros in the boot of the car and you're asking me if this is a good idea.
Eğer haddini aşarsa, botumla kıçına öyle bir vuracağım ki deri ayakkabının tadını alacak.
He step out of line, I'll put my boot so far up his butt he'll taste shoe leather.
O zaman gidip birilerinin kıçına...
Then let's go put a boot in someone's...
Ama kirayı ödeyemeyince onu kovdular.
But he couldn't make rent, so they gave him the boot.
Ve sizi çizmelerimin altında ezmeden huzur bulmayacağım.
And i will not rest until you are crust beneath my boot.
Tekmeyi savurduğunda, kaburgaların parçalanır.
When he puts the boot in, ribs shatter.
Sana hizmet etmeye uygun olmayan bir adam olduğu için mi onun hakkında konuşmaya cüret ediyorsun?
How dare you say something about a man you're not fit to serve as a boot boy?
Tamamen ücretsiz mezar taşı sökme servisi iş başında.
No money earned and the gravestones gone to boot...
Kusup, içmeye devam edelim!
Boot and rally.
O şeyi ta botunun topuğuna tıkmıştım.
What? ! I put that freakin'thing in her boot heel.
Artık bot için bu bağcıkları yapmıyorlar artık.
They don't make these cords in boot cut anymore.
Bak, askıda tutuyor.
See, he's holding the boot.
Eğer ödeme planı imzalamazsam, arabamı satışa çıkaracaksınız.
You're gonna boot my car if I don't sign up for a payment plan.
İkimiz de Red Sox taraftarıyız, ikimiz de hockey seviyoruz, ve onun da bir eşi ve 5 çocuğu var.
We're both Red Sox fans, we both love hockey, and to boot, he's got a wife and 5 kids.
Oyuncular ilk kez botlarının alt kısmına metal bıçak bantladıklarından beri APHL kafa yaralanmalarına yanlış teşhis koyuyor.
APHL's been mishandling head injuries ever since the first time they strapped a metal blade to the underside of a boot.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]