Brands translate English
355 parallel translation
Damgalarını değiştirip saklıyoruz.
We change the brands on them, keep them hid.
Daha sonra FBI dosyalarìndaki markalarla karşìlaştìrìlarak rujun markasì saptandì.
The lipstick could then be identified... by comparison with all known brands in the Bureau's files.
İki büyük markanın distribütörlüğünü yapıyormuş.
Distributed for two of the biggest name brands.
Bu sigarayı değiştirmeyi düşünüyorum.
I'm thinking of changing brands.
Ancak, markamı değiştirmeden, tamamen emin olmak istiyorum.
However, before I switch brands, I wanna make absolutely certain.
Damgaların çoğu daha yeni basılmış, değil mi Bay Campbell?
And many of the brands they plenty fresh, huh, Mr. Campbell?
Dikkatlice bakarsan hepsinin yeni basılmış olduğunu görürsün.
If you'll check carefully, you'll find that all the brands are fresh.
Her sınıfın cesareti farklı değerlendirilir, bilmez misin?
Different brands of courage, don't you know.
Pekçok marka denedim.
I've tried many brands.
Biraz acele edin. Yakında yola çıkacağız.
Keep those brands high on the hip so we can see them from a long way off.
Aynı markalar ve mümkün olduğunca çabuk.
The same brands, and as soon as possible.
Bu da markamı unutmaman için.
A reminder not to change brands.
Bugünkü Britanya Grand Prix'si Nino Barlini'nin Brands Hatch'te ilk yarışı olacak.
Today's British Grand Prix will be Nino Barlini's first race here at Brands Hatch.
Şampiyonanın son yarışı İtalya Monza'da yapılacak olmasına rağmen Brands Hatch'te alınacak puanlar bu iki pilot için çok önemli olacak.
Although there's one more World Championship race to go at Monza in Italy the result here at Brands Hatch is very important to both these men.
Izo Yamura, kendini Markalar Şampiyonasını kazanmaya adamış durumda ve Aron Brands'ta onun tek umudu.
Izo Yamura himself is dedicated to winning the Constructors Championship and Aron is his only hope here at Brands.
Diğer markalardan daha mı yumuşak sizce?
Would you say they're milder than other brands?
Pek çok markadan daha yumuşaklar.
They're milder than some other brands.
Diğer markalardan daha yumuşak bir içimi var.
They're milder than some other brands.
80-90 kadar şampanyanın etiketlerini de uzun zamandır hatırlıyorum.
I also remember 80, 90 brands of champagne from long ago.
- Her zaman içtiklerinizden değil.
This is not one of your standard brands. Oh!
ve çeşitli çaplarda 32 adet mermi.
32 bullets of various brands.
Komiser, muhtemelen fark etmişsinizdir, üç fincan, üç tabak, üç farklı marka sigara bulunuyor.
Lieutenant, as you've probably noticed, there are three cups, three plates, three different brands of cigarettes.
Birkaç başka marka daha kullandıktan sonra, Remington'la traş olmaya başlıyor.
After a few other brands, he shaves with a Remington.
Bu damgalar ne anlama geliyor?
Well, what do them brands mean?
Bizim görevimiz ateşli odunları ateşten çekmektir.
Our work, sir, is to pluck brands from the burning.
İkimiz de yalan söylemenin günah olduğunu biliyoruz.
We both know the Lord brands lying'a sin.
Bu ilk açılıştan sonra, yerçekimini hiçe sayarak her bir kızı omzuna alır yumuşak etlerini bir sayıyla yakarak damgalar.
After these first rituals, with fearsome gravity he brands each girl on the shoulder burning a number into their tender flesh
Aslında tebrik edilmesi gereken kişi damgaları değiştiren.
My compliments to the artist that changed those brands.
Eğer yaran acırsa bunu kullan İyi kalite değildir ama iş görür.
If it hurts you too much, here it's not the best of brands, but it'll do the trick.
Yerli markalar daima daha hafif.
Domestic brands are always less subtle.
Elinde bir Rustoleum boyası tuttuğunda, üç diğer dandik markalardan tutmuş gibi olur.
When you hold a can of Rustoleum in your hand, it's like holding three other shit brands in your hand.
Lobide tüm markaların satıldığı bir sigara makinesi var.
There's a newsstand down in the lobby, they sell all brands.
Gerçeği kadar lezzetli olan kafeinsiz markalar var.
There are decaffeinated brands that are as tasty as the real thing.
Tüm büyük bankalarınkiler.
All major brands.
Şey, Ortaçağ'da olsak... yanan odunlarla derin dağlanırdı.
Well, the medieval remedy was to flay the skin off your body with brands of fire.
Bu evde ucuz marka yok.
No market brands in this house.
Eğer bir daha iki farklı marka sigara görürsem boynunu dal gibi kırarım.
If I ever see two brands of cigarettes again, I'm going to snap your neck like a twig.
Ekipmanların türü ve markaları neydi?
What equipment, and which brands?
Kaliteli markalar.
Quality brands.
Brand'ler yarın akşam yemeğe gelecekler.
The Brands will be coming to dinner tomorrow night.
Hayvanları damgalamak için kız kardeşlerimle ona yardım etmek zorundayız.
Me and my sisters have to help him put brands on the animals.
Belki de birkaç değişik marka almalıyız, denemek için falan.
Maybe we should get a few different brands, just to try them out, like.
Soğukkanlı ol, Laertes. Kanımın kalan son damlası benim piç olduğumu ilan eder babama deyyus der. Orospu damgası vurur, annemin tertemiz temiz alnına.
That drop of blood that's calm proclaims me bastard cries cuckold to my father brands the harlot even here between the chaste unsmirched brow of my true mother.
Ben bu markaları ömrümde duymadım.
I never hear of these brands.
Bu hafta sonu, sadece bu hafta sonu. Buck'ın Süper Stereo Dünyası'nda süper indirimler var.
This weekend and this weekend only Buck's Super Cool Stereo Store is making super-cool deals on all name brands.
Kalite, değerler, tarzlar, servis, seçim elverişli, ekonomik, tasarruflu, performanslı tecrübe, konukseverlik, düşük fiyatlar dost canlısı servis, markalı, basit şartlar makul fiyatlar, para iade garantisi ücretsiz kurulum, sorgusuz kabul ücretsiz değer biçme, ücretsiz değiştirmeler ücretsiz teslimat, ücretsiz ölçümler ücretsiz evde deneme ve ücretsiz park nakit yok, problem yok, şaka değil yaygara yok, kargaşa yok, risk yok, mecburiyet yok bürokrasi yok, peşinat yok giriş ücreti yok, gizli masraflar yok satın almaya gerek yok kimse sizi aramayacak Eylüle kadar ödeme veya faiz yok.
Quality, values, styles, service, selection, convenience, economy, savings, performance, experience, hospitality, low-rates, friendly service, name brands, easy terms, affordable prices, money back guarantee, free installation, free admission, free appraisal, free alterations, free delivery, free estimates, free home trial and free parking, no cash, no problem, no kidding, no fuss, no muss, no risk, no obligation, no red tape, no down payment, no entry fee, no hidden charges, no purchase necessary, no one will call on you, no payments or interest till September.
Üç farklı at ve üçünün de damgası farklı.
Three different horses and different brands on them.
En azından diğerleri kadar yapışkan değil.
It's less sticky than other brands.
Baş kadın oyuncu bir kıskançlık sonucu onu ölümsüzlükle damgalar.
The lead actress, in a fit of jealousy brands her rival an Eternal.
En sevdiğiniz ürünlerde indirimler var...
# Giant discounts on your favorite major brands # #
Sağlam içkiler var ha...
They have good brands...