Breath translate English
12,962 parallel translation
Derin nefes al.
Take a breath.
- Yatakta da böyle aceleci misin?
- Can't a girl catch her breath? - Whatever.
Nefes alamıyorum.
I can't catch my breath.
Derin bir nefes al.
You take a deep breath.
- boşuna heveslenme.
- Don't hold your breath.
Derin bir nefes al evlat.
Take a deep breath, kid.
Nefesini kokladığımda bana tuhaf bir bakış attı.
Because he gave me a really weird look when I smelled his breath.
Apoletli kardeşlerimiz son nefeslerini verdi.
Some epauletted brother Gave his breath away
Peder Wadsworth'un vaazı nefes kesiciydi!
Reverend Wadsworth's sermons take the breath away!
Nefesiniz düzeldiğinde, Beyninizdeki baloncuklar dağıldığında, -
Your breath has time to straighten, Your brain to bubble cool, -
Adamlarda "Şeytanın Nefesi" var!
They got the devil's breath!
Ama çabuk geçecek diye de beklentiye girme.
Unless try to hold your breath.
Eskisi gibi olması için biraz zaman tanısak?
Give him a chance to catch his breath.
Hey, hey, yavaşça nefes al.
Hey, hey, slow breath.
Mary, derin bir nefes al ve söylediklerini bir düşün.
Mary, take a deep breath and think about what you're saying.
- Nefesini boşa harcama.
- Save your breath.
Şöyle temiz hava.
A breath of fresh air.
- Nefesini tut!
Hold your breath!
Sizin vaktiniz bol olabilir ama benim aldığım her nefes bir heyecan yarışı.
You may have lots of time, but for me every breath is a cliffhanger.
Hemen şimdi nefes alacağız.
We're gonna take a breath, right now.
Nefes al.
Take a breath.
Derin bir nefes al.
Take a deep breath.
Bu yüzden nefesimi boşa harcayamazdım.
So I wasn't gonna waste my breath.
# Derin bir nefes al bu yüzden, Ve at gitsin o hapları #
♪ So take a deep breath and throw away the pills ♪
Dikkâtinizi nefesinize yönlendirin.
And turn your attention back to your breath.
Aklınızda bir düşünce belirdiğinde yavaşça uzaklaştırın ve dikkâtinizi nefesinize yönlendirin.
Slow. When a thought arises, gently let it go and turn your attention back to your breath.
Şimdiyse yaşlı ve uyuşuk biriyim. İçimde hâlâ bir sızı var. Tanrının yarattığı birinin canını almak içimi hâlâ yakıyor.
Now I'm old and numb, but that stinger's still in there, the kind of sorry that burns in you, for cutting the breath of one of god's own creatures like that.
Tamam, nefes al.
Just one more breath.
"Ya nefesimden anlarsa?"
"What if he smells my breath?"
Evet, derince nefes al.
There we go, deep breath.
O şeylerden birinin son nefesimi verirken... üzerimde olmasını istemiyorum.
I do not want one of those things standing'over me... when I take my final breath.
- Biraz sakin olsan.
- Could you please take a breath?
İlk nefesinde yanındaydım.
I was there at your first breath.
İlk nefesinde yanındaydım.
I was there, at your first breath.
Hadi canım, derin nefes al.
Here you go, take a big deep breath.
Derin nefes al.
Take a deep breath.
Nefesimi toplamam için bir dakika müsade et.
Just give me a minute to catch my breath.
Nefesini tutabilecek mi?
Will he be able to hold his breath?
Ancak rüzgar soğuğu.. adamın nefesini keser.
But with the wind chill man, it's just, uh, takes your breath away.
Derin bir nefes ver.
Deep breath out.
Derin bir nefes.
Deep breath.
Sefil hayatının geri kalanında alacağın her nefesin, ıslak bir bezi içine çekmek gibi olacağını.
And that every breath for the rest of your horrific life will be like sucking through wet cloth.
Güzel. Güzel. Nefes al.
Good, good, take another breath.
Bunu herkese açık ölüm cezası alacak... Gözlerinde korku ile Ölümüne bir mücadele... Son nefesine sırasında.
You will suffer a public execution... a fight to the death and the fear in your eyes... when you breathe your last breath... will be your repentance.
- Ama baba nefesim kesildi.
But, dad, I'm out of breath.
Niye nefes nefesesin?
Why are you so out of breath?
Nesfes al!
Miss it! Take a breath.
Sakin ol, tamam mı?
Take it easy, all right? Take a deep breath.
Nane şekeri ister misin?
You want a breath mint?
Herkes derin bir nefes alsın.
Everyone take a deep breath.
- Nefesimi mi tutayım?
Hold my breath?