Breezy translate English
229 parallel translation
Burası esiyor.
It's breezy up here.
Breezy!
- Breezy!
Savaş bitti Breezy.
- The war's over.
Breezy mi?
- Breezy?
Bu türleri bilirsin ; çok neşeli, kimseye aldırmaz.
You know the sort, very breezy, devil-may-care.
Deli dolu bir adam değil mi?
Well, kind of a breezy fellow, isn't he?
- Sam hayat dolu bir adam.
- Breezy character, Sam.
Çok neşeli bir mektup.
That's a cheerful, breezy little note.
Güzel ve havadar.
It's nice and breezy.
- Breezy!
- Breezy!
Breezy!
Breezy!
Pekala, üzgünüm Breezy.
Well, I'm sorry, Breezy.
Bana söylenen bazı cinayetlerin işlendiği.
Breezy told me about some killings.
Oldukça da fiyakalıymış, değil mi?
Pretty breezy, though, isn't it?
Rüzgarlı bir öğlen vaktiydi.
It was a breezy afternoon.
Helen'in asıl arama sebebi, Breezy Point'de alacakları yazlığı anlatmaktı- -
The real reason Helen called was to tell me they're buying a cottage in Breezy Point...
Breezy Point'de polis ve itfaiyeci dışında kimseyi göremezsin.
Cops and firemen, that's all you ever see at Breezy Point.
Lütfen Rüzgarlı Köşk'te ol.
Please be at the Breezy Pavilion.
- Adın ne? - Breezy.
- Uh, what's your name?
Görüşürüz.
- Breezy. See ya around.
Benim adım Breezy.
My name's Breezy.
Bak, Breezy...
Look, Breezy...
Onun adı Breezy'dir.
Her name's Breezy.
Breezy, saat sabahın 4 : 30'u.
Breezy, it's 4 : 30 in the morning.
Breezy, Bahşettiğin tüm bu aşkın,
Breezy, all this love that you give away,
Hey, Breezy, birini buldun mu?
Hey, Breezy, you got somebody?
Breezy, hakkında, tek bir kelime bile bilmiyorum.
Breezy, I don't know one word about you.
Breezy, olabilecek en kötüden de kötü, sen-sen iyi bir şey yakalamış gibisin.
Breezy, as bad as bad can be, you-you seem to find something good in it.
Breezy, seni iki eski arkadaşımla, tanıştırmak istiyorum.
Breezy, I want you to meet two old friends of mine.
Ah, Breezy, doğru mu?
Uh, Breezy, right?
Görüşürüz, Breezy.
See ya later, Breezy.
Breezy?
Breezy?
Breezy, Uzun bir gün geçirdim, ve oyun oynayacak durumda değilim.
Breezy, I've had a long day, and I don't feel like playing games.
Breezy, "biz" diye birşey yok. Hiçbir zaman, olamaz da.
Breezy, there's no "us." There never could be.
Breezy'nin arkadaşı?
Breezy's friend?
Canlı ve kaygılı İngiltere kralı
The breezy and uneasy king of England
Biraz esintili olabilir
It might be a bit breezy.
Soğuk sessizlik mi istersin, yoksa konuşmak mı istersin?
You want breezy patter, or do you want to talk about it?
Tam da burada Breezy Tepesi'nde bitti.
Right out here on the tip of Breezy Point, too.
Savaş yıllarının rüküş modellerinin aksine taze ve cezbedici.
Fresh and breezy... unlike the pompous styles of wartime.
Normal bir örümcek yılın bu zamanı senin ahırını çok soğuk bulacaktır.
Your basic spider'd find your old barn a tad breezy this time of year.
Hava esintili, 34 derece ve semâ bulutsuz.
The temperature is e breezy 34 degrees with clear skies.
Fizik laboratuarı eşim olduğun için çok memnunum Breezey.
I'm so glad you're my physics lab partner, Breezy.
Serin, rüzgarlı.
Cool, breezy.
Sağlam görünecek kadar uzun heyecanı diri tutacak kadar da öz olmalı.
It should be lengthy enough to... seem substantial... yet concise enough to feel breezy.
Sorun yok çünkü gündelik, soğuk bir mesajdı.
It's okay because it was, like, a casual, breezy message.
Soğuktu.
It was breezy.
Tanrım, ya öyle değilse?
God, what if it wasn't breezy?
Nasıl soğuk olmaz ki?
How could it not be breezy?
Öyledir Çünkü sen soğuk bir yerdesin.
No. Because you're in such a breezy place.
Breezy.!
Breezy!