Business translate English
81,131 parallel translation
Şimdi, sadece iş merkezinin nerede olduğunu öğrenmek istiyorum.
Now I just want to know where the business center is.
Seni ilgilendirmez!
None of your business!
Şansım var ki caddenin karşısındaki iğne yastığı dükkanı topu attı.
Luckily, the pincushion store across the street went out of business.
Yolunda gitmeyen bir iş anlaşması.
A business deal gone wrong.
Ne halt ediyorsunuz burada?
What doing here? None of your business. Holden :
- İstasyon işi, karışmayın.
- Station business. Back off.
Bu son derece normaldir ve alışılagelmiş bir iştir.
It's perfectly normal, business as usual.
Beni ilgilendirmez ama bir şey hakkında korkuyorsun?
None of my business, but are you freaking out about something?
- Kaptan sizin için bir iş önerisi var.
- The captain's got a business proposal for you.
Büyük zamanlı kredi köpekbalığı ve iş adamı.
Big time loan shark and business man.
İşimi bir üst seviyeye taşıyacak olan adam.
The guy that's gonna lake my business to the next level.
- Bu senin lanet işin hiçbiri değil.
- It's none of your fucking business.
O bir işadamı.
He's a business man.
- Ne tür bir iş?
- What kinda business?
Ondan sonra her şeyden önce, iş yapmayacağız.
Anything after that, we're not gonna do business.
- Tamam, işin tadını çıkarmaya hazırsınız.
- Alright then, pleasure doing business with you.
Ne iş yapıyorsunuz?
What's your business?
İşinize bakın.
About your business.
Bu bizim işimiz, başkasının değil.
That's our business, nobody else's.
Bana kendi işe bak da diyebilirsiniz efendim, ama Bayan Thursday'le.. .. herşey yolunda mı?
Tell me to mind my own business, sir, but is everything all right, with Mrs Thursday?
Orada ne işi vardı biliyor musunuz?
Did he have any business out there, do you know?
Bütün bunlar onun arabasında cuma günü olmuş gibi görünüyor, o neydi?
So all of that business about seeing his car on the Friday, what was that?
Burada ne işiniz var?
What's your business up here?
Polis işleri.
Police business.
"Sana ne oluyor lan?" desem ne dersin Dan?
How about it's none of your fucking business, Dan?
Bu seni ilgilendirmez.
That is none of your business.
Kesinlikle ilgilendirir!
It certainly is my business!
Şantaj riskli bir iştir.
Blackmail is a risky business.
İş anlaşmasıydı.
It was a business deal.
Amacı beni işin dışında bırakmak.
Well, he means to put me out of business.
Doğum riskli bir iş özellikle bir ay önce gerçekleşiyorsa.
Childbirth can be a precarious business, particularly when it comes a month early.
İş için mi buradasınız?
You are here on business?
Annenle bir işleri var ama benimle birlikte görülmen senin için iyi olmaz.
They've business with your mother... but I'spicion it would not be good for'ee to be seen with me.
Yokluğumda yaptığın şeyleri sorgulamaya hakkım yok.
I've no business questioning what you did in my absence.
Ross, tersanedeki bir iş için Looe'ya çağırıldı.
Ross is called away to Looe on business at the boat-yard.
Trencrom'un adamları her zamanki işlerini yaparlar.
Trencrom's men go about their usual business.
Efendim, bence bu adamların burada bir işi yok.
Sir, I think these men have no business here.
Seninle işimiz yok.
No business with you.
Evlilik işini halletmek için güzel bir sabah.
A fine morning to address the business of matrimony.
Hangi durumda, işinizin burada olduğunu sorabilir miyim?
In which case, may I ask what your business is here?
Sevgilim, iş meselelerini anlamak için kendini sıkıntıya sokma.
My dear, do not trouble yourself to understand the business.
Burada ne işiniz var?
What business have'ee here?
Kârlı bir işte hisse sahibi olmasını sağlama teklifimi kabul ederek böylece malum genç hanımefendiye evlenme teklif edebilir.
By accepting my offer to find him a share in a profitable business so he may go and ask for the hand of a certain young lady.
Bunun işinizi sabote etmek için bir oyun olduğuna mı inanıyorsunuz?
You believe this is a play to sabotage your business?
Bu sadece bir iş.
It's just business.
Beni ilgilendirmediğini biliyorum ama hayatındaki en güzel şeyin kapıdan çıkıp gitmesini izleyen birinin yüzündeki bakışı iyi bilirim.
Listen, I know this is none of my business, but, um, I do recognize the look of someone who knows the, um, best thing in his life just walked out the door.
Beni ilgilendirmez.
It's none of my business.
Seni ilgilendirmez Billy.
It's none of your business, Billy.
Yaptığın seni ilgilendirir.
What you do is your business.
Ya adım atıp dizginleri ele alırsın ya da başka iş bakarsın çünkü Louis'e onun yönetici olmaya hazır olmadığını söylemezsen her türlü batacağız.
Either step up and take the reins or start looking for another job, because if you don't tell Louis he's not ready to run this firm, we're gonna be out of business one way or the other.
Dinle beni, büyük bir kayıp yaşadın sanki her zaman olan şeymiş gibi davranıyorsun.
Listen to me... you just suffered a huge loss, and you're acting like it's business as usual.