Cadiz translate English
72 parallel translation
Eğer odanızı paylaşma asaletini gösterirseniz... Kendimi tavsiye etmek gibi olmasın ama Size Toledo'dan ve Cadiz'den bahsederim. Madrid'deki boğa güreşlerini, Seville'deki dansları anlatırım.
If Your Lordship would agree to share it- - l am loath to force myself upon you, sir, but I'll tell you of Toledo... and Cádiz, and the bullfights at Madrid, the dancing of Seville- -
Toledo ve Cadiz...
Toledo and Cádiz...
Güney İspanya'da Cadiz'de büyük bir Amerikan deniz üssü var.
There's a big American naval base in southern Spain, at Cadiz.
- Cadiz'e gitmek için doğru yolda mıyız?
- Are we on the right road for Cadiz?
- Cadiz'e ulaşmaya çalışıyoruz.
- We were trying to get to Cadiz.
Cadiz civarındaki bir kasabadanım.
I'm from a town near Cadiz.
Cadiz'in en zengin tüccarı Gaspar Suarez'in oğluyum.
I am the son of Gaspar Suarez, the richest merchant in Cádiz.
Arabamı Cadiz'den satın aldığım... aşk romanları ile doldurarak veda ettim ve
I said goodbye and, filling my carriage with love stories I had bought in Cádiz,
Cadiz'in en zengin tüccarının oğluyla tanıştınız.
You've met the son of Cádiz's richest merchant.
O Cadiz'de bir tüccar olarak yükselmek için denizleri aştı.
He crossed many seas to set up as a merchant in Cádiz.
Cadiz'de.
In Cádiz.
Babanız Cadiz'de bir tüccar olmak için denizleri aşmış.
Your father crossed many seas to set up as a merchant in Cádiz.
Baba Lopez'in Cadiz'den geldiğini keşfettim. Evde beklemiş. Fakat oğlunu bulamayınca dışarı çıkmış.
I found out that Lopez Senior traveled from Cádiz, and waited at the house, but having missed his son, went to town.
Cadiz.
Cadiz.
"Cadiz" olarak telafuz ediliyor.
It's pronounced "Cah-deez."
Bobby buraya Cadiz adını takmıştı.
Bobby named it Cadiz.
Demek Cadiz burası, ha?
Oh, so this is Cadiz, huh?
Cadiz konusunu biliyorum.
I know about Cadiz.
Ve hepsini Cadiz'e sakladın, öyle mi?
Which you helped yourself to and stashed at Cadiz.
Cadiz bir aktarma noktasıydı.
Cadiz was a transfer point.
Ben Cadiz Camisi'yim.
I'm the Mosque of Cadiz.
Babamın ölümünden kısa süre sonra annem beni Cadiz'e göndermenin en iyisi olacağını düşündü güya deniz yolculuğu beni arındıracakmış.
Shortly after the death of my father... my mother decided it would be best to send me to Cadiz... as though a voyage at sea would purify me.
Cadiz yerine bütün yolcuların birdenbire köle olarak satıldığı belirsiz bir Arap sultanlığına gemiyi yönlendirdiler.
Instead of Cadiz... they set sail for an obscure Arabian sultanate... where all the passengers were immediately sold into slavery.
ben bir çingeneyim, Cadiz şehrinin tuzundan yapılmış.
I'm a gypsy, made of the salt of Cádiz
Cadiz'den seyre çıkan Columbus'u izliyoruz.
We're watching Columbus sail from Cadiz.
Cadiz'den gemilere binip soylu ve büyük İtalya'ya doğru yola çıkacak olan bu lejyonerler, yüce davamıza şu anda ve sonsuza kadar gönülden bağlılar.
These Legionnaires embarking in Cadiz, enroute to noble, imperial Italy are now and forever wedded to our heroic cause.
Bugün Cadiz'de bir kızla karşılaştım, mükemmeldi.
I met a girl from Cadiz today, she's wonderful.
Bugün Cadiz'den bir kızla karşılaştım.
I met a wonderful girl from Cadiz today.
Boynunu tırmalayan Cayetana mı yoksa herkesin bahsettiği Cadiz'li kız mı?
Was it Cayetana who gave you that scratch on your neck or that girl from Cadiz everyone's talking about?
Cadiz'de doğdun.
You were born in Cadiz.
Henry'i Londra'da görebilir ve orada bir gemi bulabilirsin.
Yes, he's married now. Settled down in Cadiz.
Şimdi İspanya'da, Cadiz'de yaşıyor. İspanya!
It nearly killed my parents.
Artık evlendi. Cadiz'e yerleşti.
Go!
Port Caleta, Cadiz.
Port Caleta, Cadiz.
Ve Cadiz Limanı'nda.
And in the Port of Cádiz.
Alacağım ücret, arkadaşlığımızın derecesi, ışığın açısı koltuk altlarının kokusu, karısının güzelliği tok yahut sarhoş olup olmamam ya da sarhoş olmam Titian'ı tanıyor mu, Cadiz'de hiç bulundu mu, büyük ayakları var mı?
- The price, the state of our friendship, the angle of the light, the smell of his armpits, the beauty of his wife, whether I've eaten or drunk, whether, indeed, I am drunk, does he know Titian, has he been to Cadiz, does he have big feet?
- Hatırlıyorum da... - "Yol verin lütfen." ... yıllar önce Cádiz'de karnaval sırasında birini affetmişlerdi.
I remember once in Cádiz... many years ago, they pardoned a man during Carnival.
Cádiz'li bir tüccar.
The merchant from Cádiz.
İtiraf etmelisiniz ki Cádiz Madrid'ten daha önemli bir şehirdir.
You must admit, Cádiz is a more important city than Madrid.
Ben Cádiz'den Gaspar Suarez.
I'm Gaspar Suarez from Cádiz.
Hayır, Frederick İspanya'da güvende.
Now he lives in Spain, in Cadiz.
Bilgisayarda gördüğümde "Cádiz Kasabı" yazıyordu.
When I saw it on the computer, it said, "the Butcher of Càdiz."
Cádiz'deki Cezayirliler'le aram iyi.
I've got these Algerians sweet up in Cádiz.
- Cádiz'e gidiyorsun.
- You're going to Cádiz.
Cádiz nerede, onu bile bilmiyorum.
I don't even know where Cádiz is.
Cádiz'e gitti.
He's on his way back from Cádiz.
Cádiz'de neredeyse boğazı mı keseceklerdi, Charl.
I nearly got my throat cut in Cádiz, Charl.
Dünyanın her yerinde, su Bangladeş'deki Amoco Cádiz gibi sel felaketlerine neden olur.
All over the world the water causes disasters as the floods in Bangladesh, the Amoco Cádiz...
Bu gün batımı Cádiz'de gördüğüm bir gün batımını hatırlatıyor.
It's just that this sunset reminds me of a particularly beautiful one I saw in Cádiz.
- Cádiz mi?
- Cádiz?
Öldüğümü sandığım zaman bile onun yüzünü görüyordum.
I saw her face when I thought I was dying in Cádiz.